“Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında kalan Kıbrıslı Türkler”
Kiralık katil Türkiye’den geldi!
Güney Kıbrıs’a kayıtlı üç numara ile mesajlaşmış!
-*-*-
Güney Kıbrıs numaralı kayıtlı telefon bir çok kişide var!
-*-*-
İhtimal dahilindedir ki; “patron”; yani “vurun, korkutun, öldürün” gibi emirleri veren ya da parasını ödeyen kişi “Rum”!
-*-*-
Çok ilgimi çekti!
Kötü niyetli bir şekilde düşünme ihtiyacı hasıl oldu!
“Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında kalan Kıbrıslı Türkler” gibi geldi bana!
-*-*-
Siyaset de zaten öyle değil mi?
Ersin abim da Haspolat’ı açacakmış!
Aç abi, aç da yakında sanırım hep beraber o tarafa...
Neyse!
-*-*-
Efendim “hepimiz Türk’üz!” dedi bir arkadaş!
“Kıbrıslı Türk diye ayırmamak lazım!” diye de kızdı!
-*-*-
Neden?
Çünkü Anadolu’dan gelmişiz!
Peki ilk gelişlerin başladığı 1571’de mesela Anadolu hep Türk müydü?
-*-*-
Tatar da vardı, Çerkez de!
Karaman’dan Ortodoks Türk bile vardı!
-*-*-
Hatta şimdilerde KKTC Vatandaşlığı vermemek için ayıklanan Alevi inanca sahip de; kesinlikle Kürt de!
-*-*-
Kısacası, bu türden “köken bağlantılı” tartışmalara girmemek lazım!
Çok geri gidersek, maymunlara vuracağız!
-*-*-
Kıbrıs Türk toplumu, diliyle, dini inancıyla, kültürüyle, huyuyla, karakteriyle vardır ve var olması için verilmiş mücadele; sadece Kıbrıs’ın bir yarısını taksim edip “Türk”leştirme mücadelesi değildir!
Var olma mücadelesidir!
Bilmem anlatabildim mi?
Lenin: Zor olan başarılır, imkânsız olan vakit alır
Türkiye’deki Birgün gazetesi dünkü manşet haberinde şöyle bir cümle kullandı:
“Suriye’de çaldırılan mehter marşı, emeklinin, çalışanın, işsizin haykırışını bastıramıyor. Açıklanan enflasyonla ülkenin çoğunluğu açlık sınırında yaşamaya mahkum edildi.”
-*-*-
Aynı haberin başlığı da şöyle: İktidar, 60 milyona ‘açlığa alışın’ dedi...
-*-*-
Ve haberdeki üste başlık çok daha çarpıcı: Şimşek yalan söylüyor, Erdoğan hayal satıyor.
-*-*-
Bir ülkenin yönetimi, bir ülkenin başkanı, başbakanı, bakanı, vekili sizce neden “hayal” satar?
Neden doğruları söylemek yerine, propaganda yapar?
-*-*-
Bu soruların tek bir yanıtı vardır:
“... Düzenin devamı için...”
-*-*-
Türkiye ve KKTC’yi yönetenlerin, ülkenin ya da her iki ülkenin içinde olduğu durumdan haberinin olmaması mümkün müdür?
Değildir!
Çünkü rakamlar ortada!
-*-*-
Mesela KKTC’ye bakalım!
Enflasyon rakamları gözümüzün önünde...
Alım gücü düşmüş durumda...
-*-*-
Nüfus bilinmiyor...
Saymak gibi bir hedef de yok çünkü uluslararası anlamda savaş suçu işlendiğinden herkes emindir!
-*-*-
Sağlık, Allah’a emanet!
Dr. Sıla Usar İncirli’nin sanal medyada bu konudaki paylaşımı “ders” niteliğinde...
-*-*-
CTP Lefkoşa Milletvekili doktorumuzun beni de vuran soğuk algınlığı ile ilgili şu saptamaları bence çok önemli...
-*-*-
“...-Ülkemizde gribe bağlı kaç ölüm oldu?
-Hastanelere üst solunum yolu enfeksiyonu belirtileri ile başvuranların sayısı nedir?
-Ülkemizde kaç kişiye grip aşısı uygulandı?
-Kırılgan grupların ne kadarı aşılandı?
-Sağlık çalışanları gripten korunabiliyor mu?
-Hastane içi bulaş ne durumdadır?
Bu soruların cevapları bilinmiyor. Takip eden yok, açıklayan da yok.”
-*-*-
Doktor diyor ki; “… Her yıl görülen üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için Sağlık Bakanlığı;
- uygun zamanda koruyucu aşıların yapılması yönünde çağrı yapmalı
- kırılgan grupların aşılanmasını Bakanlık üstlenmeli
- grip başvurularını takip etmeli ve kamu oyu ile paylaşmalı”…
-*-*-
Oysa bizdeki durum net!
Doktor İncirli, “… Hastalıkları kendi haline bırakmayan, halkın ve çalışanların sağlığını koruyan, hastanelerdeki aşırı yüklenmenin önüne geçecek önlemler alan bir sağlık yönetimine ihtiyacımız var, başını kuma gömmekten, sinip kalmaktan başka bir şey bilmeyene değil.” diyor ve çok iyi döylüyor!
-*-*-
Peki umurunda olan var mı?
İlgilenen var mı?
Yoktur!
-*-*-
Eğitim?
Yürüyüş güzergahlarımdan biri Yenikent Gönyeli’den Alayköy kavşağına kadar gidip, çevre yolundan Metehan’a doğru dönmek...
Dönüş yolunda konteyner sınıflı bir ilkokul var!
Yeni ama yetmeyen bir okul!
-*-*-
Ve o ilkokuldan ileriye yani az Güney Doğu istikametine baktığınızda, külliyenin camisinin dev kubbesi ve dört minaresi görülebiliyor!
O dört minareli dev kubbeli cami, kesinlikle iki yeni okul ederdi!
-*-*-
Camiye ihtiyacımız mı vardı?
Yapın!
Ama yoktu ki!
Bizim sağlam okullara ihtiyacımız vardı!
Ve sağlam hastanelere!
-*-*-
Dediğim gibi; tamamen şov, tamamen gösteriş, tamamen propaganda!
Neden?
Kurulu düzen ya da statükounun devamı için!
-*-*-
Peki bütün bu kiri temizlemek çok mu zor?
Evet bu ülkede çok zor!
Çünkü bu kurulu düzenden rahatsız olanlar bir şekilde “susturuldu”...
-*-*-
Kimisi maaşla, kimisi işsizlikle, kimisi korkutularak!
Kimisi de kandırılarak!
Ve yerlerine, sabahtan akşama “kendileri gibi düşünen düzen koruyucular” vatandaş yapıldı!
-*-*-
Bu insanların, yani KKTC’yi Türkiye’den yönetenlerle buradaki işbirlikçilerinin tek hedefi vardır; mevcut düzeni devam ettirebildikleri kadar ettirmek!
Türkiye’de 60 milyon insan yoksullaşmış; Kıbrıs sorunu çözülmemiş ve 80 bin kişilik Kıbrıslı Türk toplumunun mesela yarısı çok mutsuzmuş!
Kimin umurunda!
-*-*-
Demokrasi varmış gibi düşündüğünüzde durum çok acıdır!
Ama şu anda KKTC’de demokrasiden söz edebilmek akla ve mantığa aykırı bir durumdur!
-*-*-
Propaganda, kötü yönetimlerin, kötü yöneticilerin, kötü yönetimden emin oldukları zaman başvurdukları çok ciddi anlamda tehlikeli bir silahtır!
-*-*-
Ve bize yapılan sadece budur!
-*-*-
Basit bir iki örnek vereyim...
Kablo ile elektrik!
Mümkün değil!
Tıpkı, Galatasaray’ın KKTC takımları ile dostluk maşı yapamaması gibi!
-*-*-
Türki devletlere tam üyelik!
Komedi bile değil!
İmkansızdır!
Göstermelik bir kaç temas, iki üç de fotoğraf yeter!
-*-*-
Peki çözüm?
Yani bu acı hatta bitmişlikten kurtulmak imkansız mı?
-*-*-
Lenin diyor ki; Zor olan başarılır, imkânsız olan vakit alır