1. YAZARLAR

  2. Tümay Tuğyan

  3. Türkiye ve Nisan 2015
Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Türkiye ve Nisan 2015

A+A-

Türkiye’deki görev değişimi, haliyle ‘bu Kıbrıs sorununa nasıl yansır?’ sorusunu da beraberinde getiriyor.

Erdoğan’ın köşke çıkışı ve Davutoğlu’nun başbakanlığı bizi nasıl etkiler?

Eylül ayında yeni bir safhaya geçecek olan müzakere süreci bundan nasıl etkilenir?

Bu sorulara net yanıtlar vermek pek öyle kolay değil.

Olsa olsa, tahmin olur bizim yapabileceğimiz.

Hoş, tahminde bulunmanın da kolay olduğunu söylemek zor.

Çünkü Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak Türkiye’nin geçmişten günümüze takındığı tavrı, ‘isimlerle’ kategorize etmek de mümkün değil.

Elbette önemsiz değildir isimler ve partiler.

Önemlidir ve referanstır, muhakkak.

Ancak ‘doğrudan’ sonuçlar çıkarmamıza yetmezler.

Dolayısıyla, bekleyip göreceğiz.

Ancak ben de bu tartışmaya kendimce bir katkı yapmak adına, kişisel bir yorum getirmeye çalışayım.

Müzakere süreci Eylül ayından itibaren yeni bir safhaya girecek.

Ama ben bu bilmem kaçıncı ‘safhaya’ birtakım anlamlar yüklemeyi biraz abartılı bir beklenti olarak görüyorum, çünkü 2015 Nisan’ında Cumhurbaşkanlığı seçimimiz var.

Ve eğer Türkiye’nin çözüm konusundaki gerçek tavrını görmek istiyorsak, gözümüzü seçime çevirebiliriz.

Çünkü AKP’nin/Davutoğlu’nun/Erdoğan’ın Nisan 2015’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde kimi işaret edeceği ve hatta öncesinde, adaylık ‘piyasasını’ hareketlendirmek adına ne gibi ‘manevralar’ yapacağı, bize malum sorunun yanıtını bulmakta yol gösterecek.

Kıbrıs’ta bir çözüm istiyorsa, müzakere masasında kimin oturacağı Türkiye için önemlidir.

Ve o ismi kontrol edebildiği, istediği yöne doğru manipüle edebildiği sürece sağdan mı, soldan mı, yukarıdan mı, aşağıdan mı olduğu bence çok da önemli değil.

Ve hatta ‘sağdan’ gelen bir Cumhurbaşkanı ile referanduma girmek, ‘soldan’ gelen bir Cumhurbaşkanı ile referanduma girmekten daha az risklidir.

Unutmayın, devir ‘Annan Planı’ devri değil.

Şu anda ‘iç’ dinamikler, o dönemdeki gibi çalışmıyor ve olası bir referandumda Kıbrıs Türk tarafından  ‘evet’ oyu çıkarmak, 2004’teki kadar kolay ve rahat olmayabilir.

‘Evet dedik de ne oldu’ diyenlerin varlığını küçümsemeyin.

Ama az ama çok, böyle bir kitle var ve bu kitleyi yeniden bir ‘evet’ için ikna etmek gerekiyor.

Önceki referandumda ‘hayır’ diyenlerin bu kez ‘evet’ oyu vermesinin tek yolu ise ortada; o çözüm metninin altına kendi adaylarının imza koyması.

Annan Planı sürecinden memnun olmayan, bu süreçte AKP ile ters düşen Denktaş, ‘eyvallah’ demiş, bir kenara çekilmişti, hatırlayın.

Şu anda sağda duran ‘aday adayları’ Cumhurbaşkanı olmaları ve benzer bir senaryoyla karşı karşıya kalmaları durumunda, sizce Denktaş gibi ‘eyvallah’ deyip bir kenara çekilmeyi göze alırlar mı?

İşte tüm bunlar, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye’nin kime işaret edeceğinin ‘arka’ okumaları olacaktır.

Ve tabii gerçek anlamda bir çözümün peşinde koşup koşmadığının da...

Bu yazı toplam 1810 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar