Türkiye’de kim kazanacak?
İyi bir Müslüman erkek öldüğü zaman, Cennet’te kendisine 70 huri verilecek…
Ve bu huriler, her sabah uyandıkları zaman, yeniden bakire olacaklar!
Türkiye’de bu bilgiyi veya bu iddiayı savunan önemli sayıda “hacı - hoca” var…
Ama hepsinden acısı, bu iddiaya inanan belki de 100 binlerce insan!
-*-*-
Kesinlikle amacım ötekileştirme değildir!
Bu bir kültür!
Farklı inançtaki insanlar topluluğu!
Aynı şeyleri düşünmüyor olabilirsiniz hatta bu iddiaya “deli saçması” da diyebilirsiniz!
Ama şu gerçeği aklınızdan asla çıkarmayın; bu düşünceye cidden inanan, depremde on binlerin ölmesini “ilahi takdir” diyerek kabullenen insanlardan, kalp işaretçiği yaparak oy alamazsınız!
-*-*-
Geçenlerde bir sosyal medya paylaşımı gördüm…
Çok kötü bir şaka ama ne yazık ki gerçek!
Karısını sopayla dövüp, ağıldaki eşeğiyle cinsel ilişkiye giren adama, “kalp işaretçiği” yapıp oy mu isteyeceksiniz?
Evet, bu farklı bir kültür!
Ama bahsettiğim cinsten insan sayısı çok azsa bile, yok değildir ve o insandan kalp işaretçiği ile oy alamazsın!
-*-*-
Bu şekilde düşünen insanlar elbette yüzde 50’ye yakın oy verenlerin tamamı değildir.
Ama yarıdan biraz azı da olsa, sonuçta çok büyük bir oy kitlesi, Batı değer yargılarına göre çok farklı kültürdendir!
Öyle inanıyor adam ve de kadın!
Değiştiremezsiniz!
-*-*-
Togg diyorsunuz, kanıyor!
Doğal gaz diyorsunuz, yutuyor!
Petrol dediniz mi gözleri yaşarıyor!
Almanya bizi kıskanıyor dersiniz, Berlin’de insanların açlıktan öldüğünü düşünüyor!
“Helal olsun” diye bağırıyor, asla sorgulamıyor, anında inanıyor!
Hatta inanmayanı rahatlıkla öldürebiliyor!
-*-*-
19 Aralık 2022’de yeniduzen.com’da “laikliğin önemi” başlıklı köşe yazısında anlatmaya çalıştıklarımı bir hatırlatayım…
“Türkiye’de laiklik tehlikede mi?
Görünen odur ki, gerçekten tehlikededir...
Ve en az 10 ulusal kanalda her gün izlediğimiz “Esra Erol” ve benzerlerinin sunduğu programlardan da net bir şekilde anlaşılacağı üzere, ülkenin ciddi orandaki nüfusuna göre, bu tehlike “sıkıntı” değildir...
-*-*-
Efendim, gelin bu duruma “cehalet” diyelim isterseniz...
-*-*-
“Ama sen koskoca Türk milletine cahil mi diyorsun?”
Evet diyorum ama bunu suçlamak ya da aşağılamak maksadıyla söylemiyorum!
-*-*-
Bu durumun yaratılmasının sorumlusu, bu ülkenin nüfusunun bu şekilde olmasından “mutluluk” duyan yönetenlerdir...
-*-*-
Ve laiklik tehlikedeyse, cehalet zirveye tırmanacaktır...
Laikliğin olmadığı yerde, demokrasi de olmayacaktır, sağlıklı eğitim de, eğitimli sağlık da!”
-*-*-
Evet beş ay kadar önce yazmıştım bunları…
Sorun “cehalet” değildir…
Eğitimdir, eğitimin eksik bıraktığı insanların sığındığı “kültür”dür…
-*-*-
Eğitimin eksik bırakılmasının sebebi mi?
Kazanmak, yeniden kazanmak tabii ki!
-*-*-
Esra Erol’da unutamadığım efsane bir konu vardı…
Sonunu izleyemedim, ama şimdi aklıma geldi…
Muammer abi, ikisi de Hamide isimli eltileri kaçırmıştı… Eltiler, eltilerin kocaları da stüdyodaydı!
Sonucu gerçekten çok merak ediyorum!
Ayrıldılar mı yoksa ayrılmadılar mı?
Efendim benzer programları Amerikalılar da yapmış!
Olabilir!
Zaten Donald Trump da o yüzden oralarda seçilmedi mi?
-*-*-
Diyeceğim odur ki Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; kalp işaretçiği yaparak, canlı yayında malum meseleyi tartışan Muammer abiden de eltilerinden de eltilerin kocalarından da oy alamazsın!
-*-*-
Haaa Kılıçdaroğlu seçimi kaybetti mi?
Kimse öyle bir şey söyleyemez!
“Nasıl olsa kazandık” deyip rehavete kapılan ve sandığa gitmeyecek olanlar; “nasıl olsa kaybettik” diyerek sandığa gitmeyecek olanlardan çok fazlaysa, tabii i sonuç değişebilir…
İlk turda gitmeyip şimdi gidecek olanlar da sonucu değiştirebilir…
-*-*-
Ama ne olur, müsaadenizle şunun şurasında bir hafta kaldı; bizimkilerin “birlik mücadele dayanışma” sloganı gibi olmasın o “kalp” içaretçiği diyecektim!
Bir fıkra!
Sosyal medyada elime bir yazı ulaştı…
Noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlamak istiyorum… Buyurun:
-*-*-
Padişahın biri halkının kendisine karşı hangi noktadan sonra direneceklerini test etmek ister. Bunun için vezirlerini çağırır.
Vezirleri huzura çıkar, saygılı bir şekilde beklerler.
Padişah;
“Köprülere adam koyun, geçenden bir akçe alsınlar!” der.
-*-*-
Aradan bir süre geçtikten sonra Padişah vezirlerine sorar:
“Nasıl, halk hayatından memnun mudur? Herhangi bir şikâyet var mı?”
Vezirler:
“Hiç bir tepki yok Sultanım!”
“İyi o zaman. Köprünün diğer tarafına da bir adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!”
-*-*-
Aradan bir süre geçer, Padişah tekrar sorar vezirlerine:
“Var mı halinden şikâyet eden?”
“Yok!”
-*-*-
Halkının tepkisizliğine kızan Padişah, gürler:
“ Köprülerin ortasına da birer adam koyun, gelip geçeni domaltıp ….. .”
-*-*-
Aradan birkaç gün geçer, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padişah, çağırır vezirlerini,
“Halkı dinleyelim hele bir” der ve giderler bir köye, Padişah sorar:
“Halinizden memnun musunuz, var mı bir şikâyetiniz?”
-*-*-
Ses yok.
Padişah tekrar gürler:
“Taş üstünde taş omuz üstünde baş komam! Var mı şikâyeti olan hemen söylesin!”.
Bunu söyleyince, arkadan cılız bir ses gelir:
“Padişahım, o köprünün ortasındaki adam var ya…”
“Eeee!” der Padişah bir umutla… “Ne olmuş o köprünün ortasındaki adama?”
“Akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor, eve geç kalıyoruz, mümkünse bir adam daha koysanız…”