Türkiye’de ve Güney’deki seçimler Kıbrıs sorununu ne kadar etkiler?
Fiyat artışı, tüm Dünya’da büyük sorun…
İngiltere’yi yakından takip ediyorum…
Ya da etmeye çalışıyorum…
İngilizlerin hiç alışık olmadığı “çift haneli rakamları” olan enflasyon, orada da çok ciddi sıkıntı…
-*-*-
100 adet yumurtanın toptan fiyatı geçen sene 12 Sterlindi…
Bir arkadaş anlattı…
Şu anda 60 Sterlin civarında…
Haringey’de bir restoranda, tek bir tabak mantı 23 Sterlin…
Bazı ürünlerde yıllık enflasyon, öyle yüzde 12’lerde falan değil, yüzde 65’i aşabiliyor…
-*-*-
Türkiye, hepten sıkıntılı…
Seçim maksatlı borçlanmalar ve yine seçim amaçlı bol keseden dağıtmalar; dış borcun vahameti ile birleştiği zaman, kim kazanırsa kazansın, ekonomik anlamda enkaz ortaya çıkacak…
-*-*-
Güney Kıbrıs’ta sıkıntı yok mu?
Elbette var!
Fiyat artışı ve yoksul insanların alım gücünün düşmesi orada da ciddi sorun…
-*-*-
Peki KKTC?
KKTC’nin işi hepsinden kötü…
Çünkü KKTC’de, mesela sendikalaşma gibi “sosyal güvenlik” açısından “devlet çalışanı” ile “özel sektör çalışanı” arasında ciddi sınıf ayrımcılığı olduğu gibi; maaş artışı açısından ve tabii ki maaş seviyesi anlamında da önemli fark – hatta uçurum söz konusu!
-*-*-
KKTC’de, had safhada siyasi otorite boşluğu da net bir şekilde görülebiliyor…
Ve tabii ki “corruption”…
Yani, “devletin” olduğu her noktada, pis rüşvet – ihale kokularının ortalığı silip süpürmesi gibi…
-*-*-
Peki, KKTC’de veya Kıbrıs coğrafyasında “iyileşme” adına ne yapılabilir?
Kıbrıs sorununun çözülmesi, çok önemli bir gelişme olur…
Bu yapılabilir!
Zor mu?
Elbette çok zor!
Peki, illa ki “şu şekilde” veya “bu şekilde” mi çözülmeli?
Elbette hayır!
Ama “mantıklı” ve “aklın alabileceği” ya da “insanoğlunun kabul edebileceği” şekliyle çözülmeli…
“KKTC eşit ve egemen bir devlettir, bizi tanısınlar, sonra da hemen AB’ye alsınlar, sorun çözülsün” demek, akıllı bir insan tarafından değerlendirildiğinde, “bu fikri savunan sorunu çözmek değil, düğümlemek istiyor” şeklinde yorumlanır.
KKTC’nin özellikle “Kıbrıs Rum toplumu” tarafından kabul görüp - tanınmasını talep etmek, rahmetlik halamın, eniştem olarak dirilmesi kadar olanaklıdır!
Hadi hocalarımız okudu üfürdü halam dirildi diyelim de kesinlikle “… aşaklarının” olmayacağından eminim ki bu da ayrı bir mesele!
-*-*-
Eşit – egemen ve bağımsız bir KKTC devleti elbette “hak” olarak öne sürülebilir…
Ama defalarca söylenmiştir, milyonlarca kez anlatılmıştır, “Kürdistan” konusundaki “açık” nedeniyle, Kıbrıs Adası veya Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti üzerinde “etnik temele dayalı egemen ve eşit bir devlet” kurma hayali, Türkiye’yi çok ağır bir sorumluluğun altına sokar.
Haliyle son olarak Türkiye Cumhuriyeti Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın da dile getirdiği “KKTC’nin tanınması” iddiası, safsata bile değildir.
Geçiniz…
-*-*-
Kıbrıs sorunu mutlaka çözülmelidir.
Kıbrıslının başka şansı yoktur.
Ve nasıl çözülmelidir?
Tabii ki “kabul edilebilir” zemin bulunarak…
İki tarafın en çok yaklaşabileceği bir çözüm formülü ile…
Şu anda “federal çözüm” dışında başka bir formül söz konusu değildir.
Türk tarafının mevcut “savunması”, “çözümden yana değiliz, çözüm işimize gelmez” diyemeyen aciz siyasetin bir cins savunma şeklidir.
-*-*-
Peki, çözüm umudu var mı?
Türkiye’de Tayyip Erdoğan giderse ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu gelirse umut yeşerir mi?
Hiç sanmıyorum!
Türkiye’de “lider” değişimi, Kıbrıs sorununa zerre etki etmez…
-*-*-
Türkiye’de lider değişimi, sadece laiklik ve Kemalizm adına Kıbrıslı Türk toplumunu “aslına” döndürebilir…
Yok hayır Erdoğan bir kez daha kazanırsa, şakayla karışık söylüyoruz ama “laik ve Kemalist Kıbrıs Türk toplumu” kesinlikle ortadan kalkar.
Örneğin KKTC’de, laikliğe ve Kemalizme sahip çıkabilecek bir “liderlik” ya da “hükümet” yoktur…
Yüzde 100 itibarıyla biat ve itaat etmeye koşullanmış, makamda kalma şansı yalakalığa bağlı olan bir hükümet söz konusudur.
-*-*-
Peki KKTC’de erken seçim gündemde midir?
Ufak sesler duyulsa da, “hayır” değildir!
-*-*-
Türkiye’den daha önce, Kıbrıs Cumhuriyeti de “liderini” değişmek üzeredir…
Tam bir ay sonra, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yarım milyon civarında seçmen sandığa gidecek ve 4 tanesi parti destekli, 3 tanesi ciddi bağımsız ve 7 tanesi de eğlence maksatlı aday olan 14 kişiye oy verecek.
Anketlere göre çok yüksek bir olasılıkla, Dışişleri eski bakanı 50 yaşındaki, Yeroşibulu Nikos Hristodulides ilk turu açık ara önde götürecek.
Eski bir DİSİ’li olan Hristodulides, seçime bağımsız olarak giriyor ve kendisini DİSİ ve AKEL’in arından ülkenin üçüncü büyük partisi DİKO ile dördüncü büyük partisi EDEK ve DİPA adlı parti destekliyor…
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, yani Güney’de ilk tur adına asıl yarış, ikincilik için olacak…
AKEL destekli eski müzakereci Andreas Mavroyiannis ve DİSİ’nin adayı – genel başkanı Averof Neophytou; ikinci turda Hristodulides’in rakibi olmak için minderde olacak…
-*-*-
Sonuç adına favori, elbette Hristodulides…
Ancak ikinci tura Mavroyannis kalmazsa, AKEL’in yaklaşık yüzde 20 veya 25’lik oyunun hangi “DİSİ’li” adaya gideceği belli değil…
Yok eğer ikinci tura Mavroyannis kalırsa, Hristodulides’in “kaybetme” olasılığı, “Mağusa Türk Gücü 5 – Manchester City 0” maç sonucu olasılığı kadardır diye düşünmekteyim…
-*-*-
Peki Kıbrıs sorununun çözümü?
Gerçekten belirsiz…
Mevcut Türk siyaseti, tam anlamıyla masaya dahi oturmamaktan yana!
Kıbrıs Cumhuriyeti’ne başkan olma şansı bulunan üç kişinin tamamı “her an masaya otururuz” diyor…
Ve acıdır, “muhatabımız da Türkiye olur” noktasında görüş belirtiyor…
Haksız da değiller yani; sen herkesin gözünün içine baka baka, dilbandi birkaç adamını Ersin Tatar’ın da hükümetin de başına “ebistat” olarak atarsan, olacağı bu değil midir?
-*-*-
Neyse?
Son günlerde cılız da olsa Uluslararası Adalet Divanı’ndan görüş talebini gündeme getirenler var…
Mesela daha geçenlerde, İsrail – Filistin meselesi ile ilgili olarak bu mahkemeden görüş talep edildi.
BM Genel Kurulu’nun talebiydi bu…
Mahkeme görüş belirtti, İsrail hükümeti beğenmedi, Filistinliler bayıldı…
-*-*-
Mahkemenin içinde bulunduğumuz dönemde, “Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılması” hakkında bir karar üretmesi de bekleniyor…
-*-*-
Devletler bu mahkemenin kararına uymak zorunda mı?
Bu ayrı bir konu!
Ama eğer bu mahkemeden “görüş” talep eden BM Genel Kurulu olursa, çıkacak olan kararın etkisi çok daha etkili olur…
-*-*-
Birileri çıkar ve Kıbrıs meselesini Uluslararası Adalet Divanı’na götürür mü?
Oradan da “Türkiye, bu sorunun önündeki engeldir, işgalcidir” veya “benzeri” ya da “tam tersi” bir karar çıkar mı?
-*-*-
Seçimleri bekleyelim…
Türkiye’de kim kazanacak?
Vallahi net bir yanıt vermek çok zor…
Ama kim kazanırsa kazansın, seçimden sonra Türkiye kesin olarak kaynayacak!
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti yani Güney Kıbrıs’ta ise çok büyük olasılıkla 12 Şubat akşamı (ikinci tur gecesi), Nikos Hristodulides, yeni cumhurbaşkanı seçilmiş olacak…
-*-*-
Umut var mı?
“Sıfır” değil!
Yani, evet umut az da olsa vardır!