Türkiye’nin Güç Politikaları Güç Durumda …
Türkiye uzunca bir süreden beri iki nedenle bölgesinde güç politikaları uygulamaktadır. Birincisi doğu sınırındaki komşuları ile terörizme karşı, diğeri de Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş ülkelerle hidrokarbon kaynakları bölüşümü için… Aslında birinci nedenin kökü kazındığında, konunun gene Ortadoğu’da petrol yataklarının paylaşımı için emperyalist ülkelerin yarattığı bir fiili durum olduğu ortaya çıkar.
Türkiye güç politikası ile diplomasiyi uygulamanın ince ayarını tutturduğu dönemde bölgede diğer ülkeler üzerinde etkili olabildi; ABD ve AB’nin Suriye ve Libya’da etkisini aşındırdı, Rusya’ya da etki kazandırdı. Ancak, süreci iyi yönetemedi ve Suriye’de Rusya ile çatışır hale geldi; adı konmamış bir savaşın tarafları oldular… Bu durum Libya’daki dengeleri de alt-üst etmeye muktedir.
Şu andaki fiili ortamda yapılan açıklamalarda, gerçeği hangi tarafın söylediği belli olamaz, karşılıklı suçlamalar var. Ancak, kısa süre önce Türkiye’nin Suriye yönetimini kastederek “Rejim güçleri işgal ettikleri yerlerden çekilsin” diye ültimatom vermesi ipuçlarını işaret ediyor. “Rejim güçleri” denilen Suriye’nin ordusu, “işgal ettiği yerler” de Suriye coğrafyasında… Ve Suriye ordusu, kendi ülkesinde “işgalci” ve “çekilsin”?! Türkiye’nin güç politikası ile diplomasi arasındaki ince ayarı bozduğu ve güç politikasını abarttığı bu cümleden belli oluyor.
Yazık ki ne yazık! Türk ordusu şimdi sınır ötesinde bir savaşta; karşısında Rusya destekli Suriye ordusu var… Öncesinde Türkiye tarafı Rusya ile değişik düzeylerde görüşmeler yaptı; belli ki bölgede ‘tek güç’ haline getirdiği Rusya Türkiye tarafının isteklerine olumlu bakmadı. Ve Türkiye şimdi ABD ve NATO’yu devreye alma stratejisine döndü… Ama bedeller olacak… ABD S400’leri koyacak masaya, NATO’nun Fransa, İtalya ve Yunanistan’ı da Libya’yı… NATO’nun olağanüstü toplantısı sonrası Genel Sekreteri’nin yaptığı açıklama çok da umut verici değil, genel anlamlı söylem… Belli ki Türkiye durumun istediği gibi olmayacağını, AB üyesi bazı devletlerin NATO’da takınacağı karşı tavrı bilmiş, öğrenmiş ki karşı tavır olarak Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara Avrupa’ya geçiş için kapıları açtı… Bu durum önce Yunanistan’ı ve Güney Kıbrıs’ı doğrudan etkiler, ardından da Balkanlardaki diğer AB üyelerini…
Kim ayıklayacak bu pirincin taşını?! Büyük abi, ABD… Tam da Trump için seçim öncesi hediye… Hani ABD’yi yeniden dünyanın en güçlü devleti yapacaktı ya, Rusya’ya bu bölgede kaptırdığı militer liderliği ve Çin’in tehdidi altına giren uluslararası ekonomik liderliği yeniden sağlayacaktı ya; işte Trump’a seçim kazandıracak olanaklar… Bir taraftan NATO müttefiki Türkiye’yi kollamak ve Rusya’yı bölgede dizginlemek için Suriye sorununu çözmek üzere, militer güç olarak dışlandığı bölgeye diplomatik güç olarak balıklama dalacak, ardına da BM’yi alacak ve bölgedeki ateşi söndürecek güç olacak… Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) tekliyordu, şimdi ilerleyecek… Coronavirüsü de Çin ekonomisini sarsıyor; Trump ondan da ABD’ye ekonomik başarı sağlamış olacak ve gelsin oylar…
Peki, ya Türkiye?! Güç politikalarını abartmanın, diplomasi ile ince ayarını kaçırmanın deneyimini yaşamış olacak… Canları yitirecek; ekonomi sarsılacak, iç siyasetin tansiyonu yükselecek… Avrupa kapılarını zorlayan Suriyeli mülteciler Türkiye’nin yaşadığı sıkıntıları çözmeye ne kadar etkili olur belli değil ancak bedelleri de olabilir… Rusya ile hangi eski güne dönebileceği de belli değil ama elinde kullanma şansı başkalarına bağlı hem S400 hem de Patriot Füzeleri olacak, militer süs… Üçüncüsünü de satın aldığı sondaj gemileri Doğu Akdeniz’de bir süre avare gezeceğe benziyor.
Ve bu arada, yaşamı savaşlarda geçmiş, savaşın ne olduğuna dair kimsenin tarifine ihtiyacı olmayan Kuzey Kıbrıs halkının da gözü-kulağı bölgenin gerilim haberlerinde, ellerinde de Cumhurbaşkanlığı seçim oyu… Beyin, yaşanmış deneyimlerle göz-kulağın algısını doğru sentezlerse, ele doğru talimatı verebilecek: Adada, BM’nin de ölçütleri ile taraf olduğu sürdürülebilir barış için oy…