1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti hep çöküktü!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti hep çöküktü!

A+A-

Sağda solda çok ağır itiraflar var…
Kimler itiraflarda bulunuyor ve nedir bu itiraflar?
Ülkenin geçmişinde Türk Derin Devleti’ni oluşturan Harbiye ve Mülkiye’nin affedersiniz kıç yalayıcıları acı itiraflarda bulunuyorlar!

-*-*-

Nedir itirafları?
En basitiyle Türk Devletlerinin KKTC’yi tanıyacağı yalanının çökmüş olması, açığa çıkmış olması…
İkincisi de Mavi Vatan saçmalığının fos çıkması!
-*-*-

Biraz açalım!

-*-*-

60 yıl kadar hatta daha da uzun süre önce, Türkiye’den İngiliz sömürgesi Kıbrıs’a bazı öğretmenler veya görevliler gönderilmişti…
İlk Türk Derin Devlet Operasyonu’ydu bu… 

-*-*-

Bu kişiler, Kıbrıs’a hala İslam geleneği, Kuran emri veya her ikisi kapsamında giyinenlere ‘çıkarın çarşaflarınızı’ diyordu…
Ve çarşaf çıkarıldı!

-*-*-

Aynı dönemlerde veya üç beş yıl ya da beş on yıl sonrasında, ‘çarşafı çıkarın, başınızı açın, Atatürkçü olun’ tavsiyesi ya da emrini iletenler, Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kurdu…

-*-*-

TMT de ‘çarşafı çıkarın’cıların, bir başka ifadeyle ağır Türk milliyetçisi Atatürkçü’lerin hegemonyasındaki Türk Derin Devleti’nin mutlak kontrolündeydi…

-*-*-

Mesela o dönemde ‘hacı - hoca’ denilen bazı tarikat mensuplarının camilere yaklaşmasına bile izin verilmedi…

-*-*-

Şeyh Nazım Kıbrısi gibi ‘Atatürk’ü pek sevmeyen hatta hiç sevmeyenler asla camilere giremezdi… Hatta Şeyh Nazım’ı Limasol Limanı’nda, Suriye’ye gitmek için bir gemiye binerken vurdurtmak istediler, olmadı… 

-*-*-

Şunu da ekleyelim, Şeyh Nazım Kıbrısi’yi vurmakla görevlendirilen ve 25 metreden kibrit çöpünü tabanca ile vurduğu söylenen bir TMT mensubu, seneler sonra Nazım Kıbrısi’nin müritleri arasındaydı… 
Çok özel bir sohbette, ‘Sıktım ama kurşun üzerine gitmedi’ diye anlattığı dahi rivayet edilir…

-*-*-

2000’lere gelene kadar Atatürkçü ve Türk milliyetçisi kesim, özellikle de Askeriye ve Hariciye ya da Harbiye mezunu subaylarla Mülkiye mezunu monşerler, Kıbrıs Türk toplumunun yöneticileri oldu…
Ve Türkiye’deki Derin Devlet onların kontrolündeydi…
Bu iki grubun temsilcileri, örneğin Rauf Denktaş ile her devirde çok iyi uyum sağlamış kişilerdi…

-*-*-

2000’lerde Türkiye’de hava döndü…
Önceleri ‘demokrasi budur’ dedik, bizim gibi, Türk milliyetçiliği, askeriyesi ve hariciyesinden muzdaripler çok mutlu olduk!
Tabiri caizse, ‘hepimiz Tayyipçiydik’…
Ve tabii ki Derin Devlet de sahip, patron, kılık değişikliği yaşıyordu… 

-*-*-

Kıbrıs meselesinde ilk kez Türkiye’den bir dışişleri bakanı (Yaşar Yakış), neredeyse aynen bizim gibi düşünüyordu…
“Federal çözüm olmalı” falan diyordu ve yıllardır başımızda lingiri oynayan, ensemizde hep tokatları bulunan askerler, milliyetçi hariciyeciler hem bize hem onlara düşmandı…

-*-*-

Bunların içinden biri taaa Annan Planı günlerinde bana, ‘Çözüm yanlısı - AB sevdalısı sandığınız bu kesimler bir gün gelecek gerçek yüzlerini gösterecek ve siz de göreceksiniz’ demiş ve ilk kez, hiç bilmediğim bir kelime kullanmıştı; ‘takiye’!

-*-*-

Aradan 25 kadar yıl geçti…
Veya 20 yıl…
İngilizler, ‘iki on yıl’ diye tarif eder 20 yıllık süreyi…

-*-*-

Takiye miydi, takkiye miydi, yoksa takke düştü kel göründü müydü bilemem ama 60 yıl öncesinde çarşafı atacaksınız diye gelenlerin tersine, şimdi gelenler, “çarşaf giyeceksiniz” demeye getiriyor…
Çünkü türk Derin Devleti’nin “kıyafeti” artık öyledir!

-*-*-

Ancak ne acıdır ki açıkçası, Atatürkçü ya da Dinci, hatta şeriatçı; bizim açımızdan ‘Derin Devlet tarafından yönetiliyor olmak’ pek değişmiş değil…
Yani Türk Derin Devleti şekil değişti ama yönetilen aynı kaldı!
O zaman da yönetiliyorduk ve işbirlikçiydik; işbirlikçi olmayanlar Rumcuydu, haindi!
Şimdi de yönetiliyoruz ve işbirlikçilik yapmak istemeyenlere ‘Rum tarafına gidin ulan’ hadsizliği yapılabiliyor!
İşbirlikçilerin durumu da vahim!
İnanmadıklarına inanırmış gibi yapmak zorunda kalıyorlar!

-*-*-

Ve acıdır ama gerçek şudur ki, ister Atatürkçü olsun ister şeriatçı, tamamının Kıbrıs siyasetleri çökmüştür ya da hep çöküktür!

-*-*-

Mesela şu anda eşit egemen devlet siyaseti tam bir fiyaskodur…
En başta dediğim gibi, geçmişteki Derin Devlet’in kıç yalayıcısı “Militarist Kemalist” tiplerimiz itiraf etmeye başladı bunu…
Özellikle Türk Devletleri Teşkilatı meselesinin Kazakistan ve Türkmenistan kazığı, bu kesime çok ağır geldi…

-*-*-

Mavi Vatan saçmalığı da çöktü!
Bu saçmalığın savunucusu olan Kemalist Militarist kesim ufaktan ses vermektedir ama bu sesler de cılızdır, Tayyip Bey korkusu da apaçıktır!

-*-*-

Şimdi mesela Ersin Tatar veya mevcut hükümet, ciddi anlamda bunalımdadır…
Geçmişten, TMT’den kalan bir gelenek var; bunlar milliyetçi Türkçü, Atatürkçü’ydü…
Şimdi, oturdukları koltuklara aşık, yat denildiğinde yatan, kalk denildiğinde kalkan ve her türlü cambazlıkla birlikte münafıklığı dahi tercih eden tipler..
Bir yanda koltuklar, öte yanda ihaleler…

-*-*-

Peki nereye kadar?
Yani Türk milliyetçisi, askerci, Atatürkçü, modern - laik kafalı insanlar; örneğin ilk Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde şeritaçıların adayı Ersin Tatar’a oy mu verecek?
Sanmıyorum!
İzleyeceğiz!

-*-*-

Haaa Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti şu anda plansız, programsız, belirsiz ve başıboştur…
Ne Türkiye ne de haliyle KKTC kanadının bu konuda her hangi bir görüşü bulunmaktadır!
Ne istediğini bilmez bir durum söz konusudur…

-*-*-

Benim gibi 2000’lerin başından beri hemen her hafta ava giden ama tek bir keklik dahi görmeyip hep havaya sıkanlar gibi!
Boşa niye fişenk harcıyorsunuz ki?
Ne keklik bıraktınız, ne avlanacak başka bir şey!
Hepsini tükettiniz, çok kaliteli tüfeklerle, şık av urubaları ile sabahın köründe hazırlanıp da boşu boşuna niye ava gidiyorsunuz ki?
Üstelik, arkadaşlarınızla birlikte av sofrasında gonyak bile içemeyecekseniz?
Ya da içtiğiniz içkiyi bile saklamak zorunda kalacaksanız?
Yani!


İyi ki varsın CTP

Efendim çok mu mahşeri bir kalabalık vardı?

Evet çok kalabalıktı ama öyle çok da mahşeri değildi!

Lefkoşa’daki CTP kurultayından bahsediyorum…

-*-*-

Ama oraya gelenlerin yüzde yüzü gönülden gelmişti!

-*-*-

Eskiler yine çoktu…

Ama gençler ve kadınlar daha çoktu…

Ve asıl umut oradaydı…

-*-*-

Ve Ferdi Sabit Soyer’in dediği gibi, sayı önemli değildi çünkü “… sıçanın sidiğinin bile denize faydası vardır…”

-*-*-

CTP dün mesajı vermiştir…

Artık mutsuzluk, endişe, güvensizlik, yoksulluk, yokluk “yoktur”…

Ekim ayından sonra, CTP vardır…

O kadar…

-*-*-

Düşümüz, sevdamız, yurdumuz ortak…

Bu memleket bizim, biz yönetelim…

-*-*-

Yol çıkmaya hazırız Tufan Erhürman…

Hep birlikte…

Güzel günler göreceğiz…

 

1743933033463ctp-kurultayi-tim-7.jpeg

Bu yazı toplam 1867 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar