TÜRKİYESİZ OLMAZ” DİYORLAR!…
Kıbrıs sorunu Kıbrıslı Türklerin ve Rumların çağdaş tarihinin bitmeyen çilesidir. Henüz kazananı veya kaybedeni tescilli değil…
Kuzey Kıbrıs’ta kurulan düzen Türkiye ile Denktaş’ın ve sağ siyasetin eseridir. Düzenin özet tanımı, Türkiy
Kıbrıs sorunu Kıbrıslı Türklerin ve Rumların çağdaş tarihinin bitmeyen çilesidir. Henüz kazananı veya kaybedeni tescilli değil…
Kuzey Kıbrıs’ta kurulan düzen Türkiye ile Denktaş’ın ve sağ siyasetin eseridir. Düzenin özet tanımı, Türkiye hep verir, Kıbrıslı Türkler de hep alır… Verilen ve alınan nedir? Lider, ekonomik program, para, talimat, emir, nüfus, cami, külliye… Bu düzeni de, Türkiye’nin derin devletli hükümetleri ile Kıbrıslı Türklerin de Türkiye derin devlet bağlantılı sağ siyaseti birlikte kurmuştur.
Bu ilişki biçimi süreç içinde ciddi ve gerilimli sorunlar yaşatmaya başladı. Kıbrıs Türk solu, Kıbrıslı Türkleri hem fakirleştiren hem de aşağılayan böylesine onursuz bir ilişkiyi, reddederken, Türkiye hükümetleri de ‘nankörler, beslemeler, dinsizler’ edebiyatına sarıldı. Artık fakirleşme sürecinde iyicene bunalıma giren Kıbrıslı Türklerin özellikle Türkiye hükümetine ve Lefkoşa’daki temsilcisine tepkisi giderek artmakta, “Türkiye’den hoşnutsuzluk” kendi aralarında konuşulmakta ve örgütleri aracılığıyla da muhataplarına duyurmaktadır. Gelinen aşamada, “Kıbrıslı Türkler, Başpiskopos’a teslim olmadı, İmam’a da olmayacak” sözleri durumun vahametini göstermektedir.
Bu durum sağlıklı değildir. Ama bunu “Kıbrıslı Türkler Türkiyesiz olamaz” diye geçiştirmek de sağlıklı değildir ve gelişen süreci tedavi edecek de değildir.
Onlarca yıldır, Rum fanatizminin silahlı faşist örgütü EOKA ve ondan doğan siyasetler karşısında Kıbrıs’ta var olmak için canını dişine takan Kıbrıslı Türkler, Türkiye’nin maddi, manevi ve militer desteği ile mücadelesini sürdürmüştür. Başpiskopos’a teslim olmamışlarsa, bu desteğin de büyük payı vardır. Kabul…
Ancak, Kıbrıslı Türkler kendilerini şimdi de, milliyetçi ve muhafazakar Türkiye hükümetleri eliyle yok oluş süreci içinde görüyor ve ona karşı mücadeleye girişmiş durumdadır. Ve artık farkındadır ki, “Anavatan” dediği Türkiye aslında bunca zamandır maddi, manevi ve militer desteği vermişse, Kıbrıs adasındaki kendi jeo-politik ve stratejik çıkar ve hedefleri için vermiştir. Kıbrıslı Türklere “evet, var olmanız gerek” demişse, kendi için var olmaları gerektiği için söylemiştir.
Ve artık kuşku kaldırmaz bir gerçektir ki, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki ekonomik ve politik vizyonuna ulaşması Kıbrıslı Türklersiz olmaz, olamaz, olamayacak da…
Yani, kendi yurdunda var olmak isteyen Kıbrıslı Türkler, Doğu Akdeniz’deki Türk çıkarlarının gerçekleşmesi için de çok önemli bir unsurdur. Yani, Kıbrıslı Türkler ve Türkiye eşit güce ve benzer ihtiyaca sahiptir. Bu durumda, Kıbrıslı Türk liderler, “Türkiyesiz olmaz” derse, kendi halkını Türkiye’ye tavla teslim eder ve “bana ihtiyaçlarımı ver” derse, Türkiye de doğal olarak “veririm ama kendi koşullarımda” diyecektir. Neticede, muhatapları Kıbrıslı Türkler de olsa, çıkarları için “sıfır risk” politikası gütmek ve bunu başarmak için de tamamen kendilerinden beslenen, kendi denetimleri altında olan “milli ve dini şuuru” Türkiye hükümetinin istediği gibi olan bir halk yaratmak zorundadır. Bunu başarmak için de Kıbrıslı Türklerin şuur altına, ”Türkiyesiz olmaz” kavramının yerleştirilmesi gerek. Bu da ancak Kıbrıslı Türk liderlerin kendi halkına bu sözü sürekli söylemeleri ile mümkündür. Ve aslında bu stratejilerini onlarca yıldır başarı ile uyguluyorlar…
Sivil Toplum Örgütleri şimdi Türkiye’nin bu stratejisine çomak sokmaktadır. Türkiye’nin fevri çıkışlarının ve Kıbrıslı Türkleri kendi egemenliği altına alabilecek her türlü yola başvurmasının altında bu yatmaktadır. Sorun Türkiye’nin neyi – nasıl yaptığı değildir, sorun Kıbrıslı Türklerin artık neyi – nasıl yapacağıdır. Ve olması gereken de iki tarafın, eşit güce sahip olduğunun kabulü, güçlere saygı duyulması ve birlikte belirlenecek ortak vizyona ulaşmak için de karşılıklı saygı, karşılıklı yarar içinde çalışılmasıdır. Türkiye’nin hedefi Doğu Akdeniz’de egemen olmak ise, Kıbrıslı Türklerin hedefi de Doğu Akdeniz’deki kendi varlığını devam ettirmek, bütün halkların bölgenin tüm olanaklarını sürdürülebilir barış içinde paylaştığı bir politik yapının oluşmasını sağlamak olmalıdır.
“Türkiyesiz olmaz” söylemi doğru ve Kıbrıslı Türkler için dürüst değildir. “Türkiye Kıbrıslı Türklersiz olmaz” diye şantaj politikalarına girmek de doğru ve Türkiye’ye karşı dürüst değildir. Türkiye ve Kıbrıs halkları dayanışma içinde olmak zorundadır ama esaret hiçbir halkın kaderi olmamalıdır.
Kıbrıs Türk liderliği veya liderliğe soyunanlar, kendi halkının çıkarları ile diğer halkların çıkarlarını eşit ve barış için koşul olarak görmeli, siyasi güç olarak da kendini, başka halkların siyasi lideri ile aynı güçte görmelidir.
Kıbrıslı Türkler, kendilerini başkalarına muhtaç gören ve gösteren liderlere layık değildir.