Türkiye’yle Uyumlu Hükümet/Başkan
Dörtlü koalisyonun bozdurulmasından bu yana amaç belliydi.
Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiye’yle uyumlu bir hükümete sahip olmak.
Bu düşüncenin destekçileri, biri hariç, ne siyasal partiler, ne halk ne de sivil toplum değildi.
Dörtlü koalisyon bozulunca, barışçı bir söylem tutturarak federasyon hedefini canlandıran Akıncı’ya karşı bir denge yaratılmıştı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yapılan müdahaleler, partilerin iç işleyişlerine karışarak kongrelerinin sonuçlanmasına engel olunması ve bazı milletvekillerinin partilerinden istifaya yönlendirilmesi hep bu ‘uyumlu hükümet’ arayışının bir sonucu gibi ortaya çıkmaktadır.
Günlerce süren koalisyon kurma çalışmaları Türkiye’yle uyumlu bir hükümete sahip olmanın provası gibiydi.
‘Geniş tabanlı’ denilerek çekici kılınmaya çalışılan bir UBP-CTP koalisyonu, CTP’nin toplumsal tabanının bu numarayı yutmayacağı anlaşılınca, bir seçenek olmaktan çıktı.
Bir UBP-HP koalisyon hükümeti ise, zaten şu anda seçim barajının duvarında asılı kalan HP’nin siyaset sahnesinden tamamen silinmesine yol açacağı için, HP’ye yutturulamadı.
HP, yenilenecek bir dörtlü koalisyonun da kendisi için benzer bir sonuç üreteceği kanısıyla, kısa süreli bir erken seçim hükümetini yokuşa sürdü.
Böylece, ülkeyi, iki-üç ay içinde bir erken seçime götürmek yerine, Türkiye’yle uyumlu bir azınlık hükümeti tercih edildi.
Bu ‘uyumlu hükümet’in, toplumun hiçbir derdine çare olmayacağını, herkes, daha kuruluşu tamamlanır tamamlanmaz anlamıştır.
Ama, kuruluşunun nedeni zaten bu olmadığı için, bunun fazla bir önemi de olamazdı.
Kıbrıs Türk siyaseti, bu hükümet boşluğu da kullanılarak, öteden beri sürdürülen bir ‘yeniden şekillendirme’ çabasıyla yeniden yüz yüze gelmiştir.
En sonunda yazmam gerekeni, şimdi yazmış olayım:
AK parti ve kontrol ettiği güçler (ya da tam tersi) eliyle sürdürülen bu çaba, KıbrıslıTürk toplumunu uluslararası hukukla çatışmaya ve yaptırım-ambargo tehditlerine ortak olmaya doğru sürüklemektedir.
Bu süreçte, henüz, her kademede Türkiye’yle uyumun elde edildiği söylenemez.
Öncelikle parlamentonun sesinin kısılması gerekecektir!
Zaten bunun provası Türkiye’de yapılmış ve başarılı olunmuştur.
Adına, destekçileri tarafından ‘Cumhurbaşkanlığı sistemi’ denilen, ama aslında yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin tek elde toplandığı, demokratik dünya tarafından ‘otoritaryan’ bulunan bir rejim!
Bunun bir örneği de Kıbrıs’ta niçin olmasın!
Bu nedenle, ‘uyumlu hükümet’, aslında geçici bir beklentidir.
İstenen şey, kamu gücünü tek başında elinde bulunduran, tek bir liderdir.
Yani anlayacağınız, yakında bir ‘başkanlık sistemi’ dayatması sırada beklemektedir
O zaman Meclis içinden yükselecek bir muhalefetin sesinin kısılması pek zor olmayacaktır.
Ama bunun da yeterli olacağı söylenemez.
Meclis dışından yükselen sesler, yani sivil toplum için de bir tür etkisizleştirme, itibarsızlaştırma kampanyasının Türkiye’de denemesi yapılmıştır.
KıbrısTürk siyasetini dizayn etmeye soyunanların, demokrasi-dışı uygulamalar konusunda ciddi birikimleri vardır.
Şimdi bu birikimi Kıbrıs’ın kuzeyinde kullanmayı deneyeceklerdir.
Ama yine de onlar için bir-iki sorun vardır.
Birincisi, yargının hukuk devleti tarafında olan ‘duruşu’dur.
İkincisi de, KıbrıslıTürklerin Batı’ya dönük ‘bakışı’dır.