1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. TUTANAKLAR AÇIKLANSIN...
Ünal Fındık

Ünal Fındık

TUTANAKLAR AÇIKLANSIN...

A+A-

 

Anastasiadis, Mavroyannis, Kocias yani Rum ve Yunan tarafı Eide’yi yalan söylemekle itham etti. Eide Türkiye’nin garantiler ve müdahale hakkı ile ilgili açılım yaptığını söyledi ya Rum tarafı kıyameti kopardı. Hatta “tutanakları açıklarım” diye tehditler savurdu.

Kuşkusuz Anastasiadis kendi ya da görevlendirdiği kişilerin tuttuğu tutanakları açıklayacaktı. Bu durumda Türk tarafı da kendi tutanaklarını açıklayabilirdi. Aynı toplantı sırasında tutulan bu iki tutanağın birbirinden farklı olması doğaldır. Çünkü birini bir Rum, diğerini de bir Türk tutmuştur. Doğal olarak herkes kendi bakış açışından tutanak tutacaktı.

Doğrusu üçüncü tarafın, yani BM’nin tuttuğu tutanakların açıklanmasıdır. BM elbette tarafsız bir yaklaşımla masada olanı not etmiştir diye düşünüyorum.

Anastasiadis’in tutanakları açıklarım tehdidi kimseyi yıldırmadı. Ne Türk tarafı, ne de BM paniğe kapılmadı. Sadece Rum tarafında hemen herkes Anastasiadis’in bu tavrının yanlış olduğunu, kendi bekası için BM ile kavgaya tutuşmasının doğru olmadığını söyledi ve bunu yapmaması için Anastasiadis’i uyardı.

Bunun üzerine Anastasiadis tutanakları açıklamaktan vazgeçti. Rum gazeteleri bu olayı “Başkanlıkta tutanaklar konusunda daha akılcı düşünceler” başlığı ile verildi. Yani birileri Anastasiadis’e meşhur atasözünü anımsattı: “Öfke ile kalkan, zarar ile oturur”.

Muhtemelen Eide artık Kıbrıs’a veda edecek. O nedenle Rum tarafının Eide ile ilgili söyledikleri bir anlamda kendilerini savunma içgüdüsünün ürünüdür diye düşünüyorum. Anastasiadis Crans-Montana zirvesine çözüm için gitmedi. Çözüme hazır değildi. Çünkü seçime hazırlanıyordu. Seçime hazırlanmak demek de çözümü başka bahara ertelemek demektir.

Bu nedenle önceden itiraf ettiği gibi Cenevre’ye de, Mont pelerin’e de, en son Crans-Montana’ya da hatta geçen Eylül ayında New York’a da “Türkiye’yi sorumlu sandalyesine oturtmak hedefiyle” gitti.

Bu ifade Anastasiadis’e aittir. Eğer çözüme hazırlanarak gitse ve çözüme çok yaklaşıldığını tesbit etse eminim son küçük adımı atar ve çözümü yakalardı. Ama hiç hazırlanmadığı gibi, Türkiye’nin garantiler konusunda açılım yapabileceği de aklına gelmedi. O nedenle çözümü bir kere daha ıskaladı. Bu yüzden paniğe kapıldı ve tutanakları açıklamakla tehdit etti.

Ama bunu bile başaramadı. Evet Montana’ya çözümü değil seçimi garantiye almaya gitti. Ama hem çözümü ıskaladı, hem de sandıkta kalmayı şimdiden garantiledi.

Hele bu tür ikircikli tavırları dolayısıyle daha ilk turdan evin yolunu tutacak diye düşünüyorum.

Anastasiadis ayrıca “Türk tarafının uzlaşmaz tutum takındığını, BM parametreleri dışında öneriler yaptığını, BM parametreleri dışına düştüğünü” iddia ederek bundan yarar umuyor.

Türk tarafı da Rum tarafını aynı meyanda suçluyor. Önceki gün Cumhurbaşkanlığının hem sözcüsü, hem de müsteşarı Rum tarafını BM parametreleri dışına düşmekle suçladı.

Bence BM hiç çekinmeden bu konudaki spekülasyonları ortadan kaldırmak için kendi tutanaklarını açıklamalıdır. Açıklasın, biz de bilelim, halklar da bilsin. Kim BM parametreleri içindedir, kim dışındadır. Kim çözümü istedi ve yeterli esnekliği gösterdi, kim ayak sürüdü.

Bunu öğrendikten sonra kime nasıl baskı yapabiliriz buna da biz Kıbrıslı çözüm yanlıları karar vereceğiz.

Son bir not. Crans-Montana zirvesi de başarısızlıkla sonuçlandı. 2004 referandum sonrası gibi değil ama bu da ciddi bir hayal kırıklığı yarattı. Sağda, solda yeni alternatifler arayanlar çoğaldı. Ben çözümün ve bu küçücük adayı yeniden birleştirmenin hala tek alternatif olduğunu düşünüyorum.

 

 

 

Bu yazı toplam 2012 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar