‘Tutulmuştur’
Siyasetin temel sorunu sırtını yasladığı yerdir: Menfaat duvarı.
Çimentosu güçlüdür.
Çünkü özünde hem siyasetçinin hem toplumsal güç odaklarının harcı vardır.
* * *
“Kayırmacılık” sözcüğünü bir yere not ediniz.
Çünkü tüm hayat dengelerimizi yöneten dürtüye dönüşmüştür.
“Dönüşüm”den beklenti çoğu zaman “kayırmacılığın” yön değişmesidir.
* * *
İdeallerin değil menfaatlerin önde koştuğu sahadır, ada yarısı.
Savaşla “tutulmuş” mülkiyet, giderek “tutulmuş zihniyet”e dönüşmüştür.
Siyasi, ekonomik ve kültürel bağımlılığın buhrana evrildiği yerde, “amaçsızlık” gibi bir illet köklenmiştir.
* * *
Kendini yineleyen çıkmaz sokaklar arasında kaybolmayı zamanla “ömrün patikası” sanıyoruz.
Yarıldıkça, kendimizden kopuyoruz.
* * *
Ne “sosyalist öğretiler” üzerine odaklanıyor siyaset, ne de “liberal dürtüler...”
Kuramlar, tezler, programlar yalnızlaşıyor.
Öyle bir savrulmadır gidiyor.
Dört yana savrulmuş tohumlardan, yeni menfaat ilişkileri yeşeriyor.
* * *
Geçen gün bir sohbette dostlarıma iki soru yönelttim:
“İşgal”se eğer bu “işgalci” gitse, işgal biter ve memleket normale döner mi?
Bir de...
Gözleri bantlı yabancının birini getirsek, ada yarısının orta yerine bıraksak, nerede olduğunu söylemeden!
Göz bandını açsak ve desek ki, sağına soluna bak, önüne ardına, gecesine gündüzüne, burayı bize tarif et!
Neler söyler sizce?
* * *
Gözlerimizdeki bağı çözsek birer birer, neler söyler hayat, neler yaşar?