Tüyden hafif yürekler!..
Piramitlerin gizemli ülkesi Mısır: ağlıyorum senin için yüreğimle…
İnsanlara, acılara, akan kana ve kadınlara ve çocuklara…
Eski Mısır’ın gizemli hikâyelerini kitap kitap yazan yazarlarla sevmiştim seni… Şimdi görüyorum ki, bugününün de eskiden pek de bir farkı yokmuş. Firavunlar, gölgeli palmiyelerin altından göçerken, bir lanetle gri bulutlara gömmüşler gibi bu gizemli ülkeyi… “Kural büyük, etkisi sonsuzdur” der, bir Mısır özdeyişi ve hemen ardından gelen cümleyi eskiden bugüne taşımamak mümkün mü?
“ Yozlaşma kalabalığı avucunun içine alabilir ama kötülük asla istediği sonuca ulaşamaz. Kendini insan ırkına karşı bir oyuna kaptırma, çünkü Tanrı böyle bir eylemi cezalandırır…”
Belli ki bu özdeyişin yer aldığı papirüslerin üzerinden, yani Osiris zamanından beri çok sular akmış Mısır’da köprülerin altından… Batı,gizemli uygarlığın sırlarını çözerken, Mısır halkı kendi kurallarını inancın etkisiyle yeni baştan yazmış. Kadim zamandan beri kanla gözyaşının birleştiği ve neredeyse Nil Nehri kadar çağlayarak aktığı ve suladığı toprakları, barış terk etmiş. Bu nedenledir, belki de, Nil’in suskunluğu… Onca gözyaşı ve kan içinde yüzen topraklara karşı doğanın bile dili tutulmuş gibi! Belli ki Tanrılar çiçekli ağaçları kuru dallara çevirmek adına bu ülkenin üzerindeki gölge imparatorluklarını her geçen gün biraz daha karanlıklardan inşa etmiş!
***
Sudan doğan Re-Atum’un ülkesi Mısır: ağlıyorum çocukların için…
Çocuklar, yarınıdır ülkelerin! Onlar için cennetten bir gelecek yaratmak adına mı yaşanıyor Mısır’da tüm bu yaşananlar?! İnsanlara silahını doğrultan askerler, ellerinde beyaz kefenlerle yürüyen siyah çarşaflı kadınlar, ağlayan anneler, dolan meydanlar, çaresizlik içinde kıvranan insanlar… Umutsuzluk, öfke ve gözyaşı düşüyor, ölen bedenlerle birlikte meydanların kaldırım taşlarına… Dinmeyen gözyaşları… Geleceği bir kurşunla yok olan gençler… Çatılardan atılan çocuklar…
***
Eski Mısırlılar ölümden sonraki yaşama ve ruh göçüne inanmışlardır. Herodot başta olmak üzere tüm Antik Yunan kaynaklarında neredeyse bu bilgiye rastlamak mümkündür. Geleneğe göre ölen kimseyi bir “yargılanma” beklerdi. Yargılanma sahnesinin betimlenmesine Mısır Ölüler Kitabı’nda ve birçok eski eserde Mısır belge ve yazıtında rastlanır. Sahnelerde yargılanmayı, bir kefesinde ölünün vicdanını temsil eden kalbi, diğer kefesinde bir tüyün bulunduğu terazi temsil eder. Tüyün sembol dilindeki açılımı: hakikat ve adalettir. Adaletin temeli hakikattir. Şimdi soru şu: Mısır’daki hakikat nedir? Televizyon ve bilgisayar ekranlarına kilitlenip bir film izler gibi Tahrir Meydanı’na bakan gözlerimizin aklımıza düşürdüğü soru karmaşasından sıyrılan hakikat, sizce temelindeki ahlaki erdemi yani adaleti bulabilecek midir? Şimdiki yaşananlardaki “hakikat” nedir?
Eski Mısır’da ilah Tot yargılanma sahnelerinde sonuçları kaydeder. Yürek suçlarla ağırlaşmamış olduğu takdirde, tüyden hafif gelecektir. Peki ya yürek tüyden ağır gelirse?! Yine Mısır mitoloji betimlemelerinde, ölünün yüreği ağır gelmişse, ölüyü yutmak üzere terazinin yanı başında bekleyen Ammit adlı “ölü yiyici” bir yaratık tasvir edilir. Yüreğin günahları ağır basarsa Ammit bedeni yutacaktır! Mısırlılar, ölenin sonraki yaşamı için, ölü bedeninin iyi korunması gerektiğini düşünüyorlardı. Bu nedenle de kimi cesetleri mumyalamış ve firavunlarının ölü bedenlerini itinayla saklamışlardır. Belli ki firavunların yüreği suçlardan/günahlardan arınmıştı. Ve yine belli ki tüyden hafif yürekleriyle firavunlar yargılanmada sınıfı geçmişler ve ebedi istirahatlarında, bedenleriyle yaşamayı hak etmişlerdi. Firavunun iktidar kavramının sembolleştirilmiş daha doğrusu ete kemiğe bürünmüş somut hali olarak gördüğünüz de ise bir firavunun yüreğinin tüyden hafif gelmesi mümkün müdür?
***
Ve Mısır’ın siyah renkli kadınları: Yüreğim sızlıyor sizler için…
Yazıyı kaleme almadan BBC-Türkçe’de geçen haberin tarihi 4 Temmuz’du. O günden bu yana meydandaki şiddet giderek arttı. Son gelen açıklamalara göre yirmiye yakın insanın hayatını kaybettiğini öğrendik. Belki de daha fazlası Mısır’ın tarih yazılan meydanlarından sonsuzluğa akıp gitti. Ölen insanların yüreklerini Eski Mısır mitolojisinin yargılanma sahnesiyle kurgulamak istemiyorum. Asıl kurguyu insanların ölmesine, çocukların travmatik bir yaşam içinde büyümesine ve kadınların şiddet, tecavüz ve daha birçok insanlık dışı olaylarla karşı karşıya kalmasına sebebiyet veren iktidarların yüreğine yüklemek, en azından acıyla dolmuş ruhumu biraz olsun güçlü kılacaktır.
Tarifi imkânsız bir hüzün içinde yaşamak zorundayız bugün dünyasında… Kişisel belleğimize biriktirdiğimiz anılarla yaşamı çabuklaştırıyoruz. Acıları biraz olsun azaltıyoruz. Bizler nefes alırken, bir yerlerde insanların öldüğünü, şiddete maruz kaldığını bilmeden/görmemezlikten gelerek yaşamak, bana göre değil! Bu nedenle yüreğim Tahrir Meydanı’ndaki kadınlara kayıyor. Genel olarak ülkenin içindeki nefret, gözyaşı, öfke ve tedirginliğe bulanmış ahval içindeki kadınları ve çocukları düşünüyorum. Çünkü ülke içindeki karışıklıklar ve özellikle de savaşlar, öncelikli olarak kadınları ve çocukları hedef alıyor. Acizleştirip gözyaşından bir beden içine hapsediyor.
***
Mısır'da hafta sonundan bu yana devam eden gösterilerde, kadınlara yönelik taciz ve tecavüz olayları, yoğun şekilde gündeme geldi. İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Hollandalı kadın gazetecinin tecavüze uğradığını doğruladı. Geçen haftadan bu yana yaklaşık 91 kadının Tahrir Meydanı’nda cinsel şiddete maruz kaldığını doğruladı. En şiddetli saldırı Hollandalı gazetecinin beş kişiden oluşan bir grubun tecavüzüne uğramasıydı. Mısırlı gazeteci Dina Zakaria, Facebook adresinden kendisine devrimci diyen, 5 erkeğin Hollandalı gazeteciye tecavüz ettiğini söyledi. Bu basına yansıyan tablo, peki ya yansımayanlar? Çığlıkları şiddet ve tecavüz gibi saldırılarla sessizleşen kadınlar…
Mısır'da cinsel tacize karşı oluşturulan Cinsel Tacizle Mücadele Operasyonu (Operation Anti-Sexual Harassment) adlı grup, kurulduğu Kasım 2012'den bu yana en çok cinsel saldırının Pazar akşamı gerçekleştiğini belirtti. Gerçekleşen protestolarda 46 kadının cinsel şiddete maruz kaldığını duyurdu. BBC Orta Doğu muhabiri, Jeremy Bowen Pazar gecesi gerçekleşen protestolar sırasında attığı tweette, bir kadının cinsel saldırıdan korunmak için BBC'nin Kahire'deki binasına saklandığını belirtmişti. İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Heba Morayef ise Şubat 2013'te yaptığı açıklamada, iki yıl önceki değişimden bu yana, “kadınlara yönelik dayak ve cinsel tacizde herhangi bir azalma görmediklerini, aksine toplu tecavüz vakalarıyla karşılaştıklarını” belirtmişti.
Mısır’daki cinsel saldırılar “Harrassmap” adlı web sitesinde arşivleniyor. Cinsel Tacizle Mücadele Operasyonu adlı grubun gönüllüsü Engy Ghozlan ise BBC-Türkçeye yaptığı açıklamada şunları söylemiştir: “ Kadınlar Mısır’daki günlük yaşamlarında devamlı toplu tecavüze maruz kalmıyor, bu durumun erkeklerin Tahrir’deki organize birliktelikten cesaret almasıyla ortaya çıkmıştır.” Mısır’daki askeri darbenin “demokratik” olup olmadığının tartışıldığı siyasi gündem içinde insanların uğradığı şiddetin boyutunun büyüklüğünü tartışmanın gerekliliği ortadadır.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Orta Doğu'dan sorumlu yöneticisi Joe Stork ise kamuya açık alanlarda kadınlara yönelik cinsel şiddetin durdurulmasında hükümet ve politik grupların başarılı olamadığının altını önemle çizmektedir. Stork: “Kadınların kamusal hayata katılımının engellenmesi Mısır'daki yaşam ve ülkenin gelişimi açısından çok büyük bir sorun. Mısır hükümetinin kadına yönelik şiddet hakkında yaptığı bölük pörçük açıklamalar çok yetersiz. Yetkililer cinsel tacize veya tecavüze uğrayan kadınların ihtiyaç duyduğu tıbbi ve psikolojik tedavilerin sağlandığından emin olmalı” diye konuşmuştur.
Varılan sonuç şudur ki: Tahrir Meydanı kadınlara yasaktır!
Kadınlar her an tecavüze uğrayıp, şiddete maruz kalabilir. Öldürülebilir.
Ve fakat Tahrir Meydanı kadınların hakkıdır.
Çünkü kucaklarında çocuklarının ölü bedenini taşıyarak, ülkelerinin kaderine ağlar Mısır’ın kadınları…
***
Son söz: Tüyden hafif yürekler kaybolmuştur; hükümsüzdür!
Kaynakça:
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/07/130703_tahrir_kadinlar.shtml