“UBP’nin başkanını da başbakanı da Türkiye tayin ediyor...”
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Akıncı-Türkiye kavgasını anımsattı ve “O sayede Türkiye bugün her şeyimize karışıyor. O güne kadar Türkiye bu kadar karışmaya ihtiyaç duymamıştı. UBP’nin genel başkanını, başbakanı, hepsini Türkiye tayin ediyor” dedi
Tünay Mertekçi
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Crans Montana’da masanın çöktüğü süreçte Dördüncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın kullandığı “Bu, bizim neslin son denemesiydi” ifadelerini hatırlattı ve iki devlet kıvılcımını Mustafa Akıncı’nın “çaktığı” yorumunu yaptı.
Crans Montana’dan sonra Mustafa Akıncı’nın Saraya çekildiğini söyleyen Mehmet Ali Talat, söz konusu durumu eleştirerek Crans Montana’dan beri Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik bir çabanın ortaya konmadığını ifade etti.
Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis’in, Anastasiadis’ten ‘bir gömlek daha fazla’ çözüm karşıtı olduğunu savunan Mehmet Ali Talat, söz konusu durumun dünyada deşifre edilmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye ile diyalog ve iletişimin önemine işaret eden İkinci Cumhurbaşkanı Talat, “Hayal dünyasında gezmemek lazım. Nasıl ki sağ çevreler hayal dünyasında gezer, bazı sol çevreler de Kıbrıs sorununu, Türkiye’ye karşı mücadele ederek çözeceğini düşünmesin” ifadelerini kullandı.
Birçok alanda Türkiye’nin doğrudan müdahalesi ve telkinleriyle faaliyet yürütüldüğüne dikkat çeken Talat, “Kendi müftüsünü seçememe, kendi kararını alamama, başbakanın bile dışarıdan tayin edildiği, cumhurbaşkanının zorla seçtirildiği günler geçiriyoruz. Tarihte böyle bir şey görülmedi...” diye konuştu.
“KKTC’nin tanınması mümkün değil”
Mevcut politikaların sürdüğü takdirde Kıbrıs sorununda bir ilerlemenin mümkün olmadığını vurgulayan Talat, şu anda her yönüyle yanlış bir siyaset güdüldüğünün altını çizdi.
Talat, “KKTC’nin tanınması isteniyor ya da tam netleşmeyen ‘egemen eşitliğimiz’ kabul edilsin gibi ifadeler kullanılıyor. Kafalar karışık. Onlar da biliyorlar ki; böyle bir şey olmayacak. KKTC’nin tanınması mümkün değildir” dedi.
Mehmet Ali Talat, “Bizim, Kıbrıs sorununun çözümü yönünde politikalar belirleyerek hareket etmemiz lazım. Bu sayede eğer çözüme ulaşabilirsek ne ala. Ulaşamazsak, o zaman da dünyaya bizim çözüm istediğimizi ispat ederek izolasyonlarının kaldırılmasının önünü açarız” ifadelerini kullandı.
“Crans Montana bitti, Akıncı Sarayına çekildi”
Crans Montana’dan beri Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik bir çabanın ortaya konmadığına işaret eden Talat, “Crans Montana bitti, Akıncı sarayına çekildi” yorumunu yaptı.
Mustafa Akıncı’nın söz konusu dönemden sonra Kıbrıs sorunuyla ilgili herhangi bir girişim yapmadığını dile getiren Talat, “Berlin’de Genel Sekreter ile bir toplantı olmuştu. O döneme kadar da herhangi bir çalışma yapmadı. Doğru olan, Türkiye ile kavgaya girmek yerine, Türkiye’yi ikna ederek Crans Montana’daki hayal kırıklığının ardından, Türkiye’nin diplomatik desteğiyle dünyayı dolaşmaktı” dedi.
Söz konusu dönemde Mustafa Akıncı’nın, “Biz son noktaya kadar geldik, son noktada Anastasiadis itiraf etti ve dedi ki; ‘Benim halkım Kıbrıslı Türklere sağlık hizmeti verilmesini bile kabul etmez.’ Ey Amerika, ey İngiltere, ne yapalım? Ne istiyorsunuz? Sonsuza kadar bizi esir mi tutacak bunlar?” diyerek yola çıkması gerektiğini söyleyen Talat, bunları yapmak yerine, Mustafa Akıncı’nın Türkiye ile ‘kavgaya tutuştuğu’ yorumunu yaptı.
Türkiye’nin birçok başka sorunu da olduğuna değinen Talat, “Kıbrıs sorununu kolay yoldan, milliyetçi yoldan bir noktaya oturtmak Türkiye’nin kolayına geldi. Çünkü bu riskli bir yoldur” dedi.
“İki ayrı devletin AB içinde bütünleşmesi yazılıyordu...”
Mehmet Ali Talat “egemen eşit iki devlet politikasından” bahsederek, “Bu işin kıvılcımını Mustafa Akıncı çaktı” dedi ve Crans Montana’da masanın çöktüğü süreçte Akıncı’nın kullandığı “Bu, bizim neslin son denemesiydi” ifadelerini hatırlattı.
Crans Montana sonrası yaşananları anımsatan Mehmet Ali Talat, söz konusu dönemi kendi perspektifinden şu şekilde anlattı:
“Mustafa Akıncı Crans Montana’da süreç çökünce, ‘Bundan sonra yeni nesiller bu işle ilgilensin’ dedi. Bu arada AB içinde birleşecek iki ayrı devlet formülü ifade edildi basın tarafından. O dönemde Akıncı da bunu reddetmedi. Ortam çok sıcaktı. Bu formül ifade edilince, Akıncı da ses etmeyince, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ‘İlle de sadece federasyon görüşmeye gerek yok’ demeye başladı. Federasyon görüşmeyeceğiz demedi. Sadece federasyon seçeneği yoktur dedi. Başka seçenekler de gündeme gelmeli dedi. Gazetelerde, ‘Akıncı’nın iki ayrı devletin AB içinde bütünleşmesi’ gibi düşünceleri olduğunu yazılınca, Akıncı buna itiraz etmedi. Böylece o önermiş gibi oldu. Bilmiyorum kim önerdi. Basın mı yazdı bunu sadece?”
“UBP’nin genel başkanını, başbakanı, hepsini Türkiye tayin ediyor”
Çavuşoğlu’nun, “İlle de sadece federasyon görüşmeye gerek yok” söylemlerine, Akıncı’nın bir süre sonra karşı çıktığını anımsatan Talat, söz konusu durumun ardından Çavuşoğlu’nun Kıbrıs’a geldiğini aktardı. Çavuşoğlu’nun Kıbrıs’ta Mustafa Akıncı’ya, “Bu konuda biz Crans Montana’da toplantıdan sonra konuşmadık mı?” diye sorduğuna dikkat çeken Talat, Kıbrıs’ta gerçekleştirilen toplantıda tartışmalar yaşandığını dile getirdi.
Dönemin Kıbrıs Rum lideri Nikos Anastasiadis’in de Crans Montana’da Çavuşoğlu’na, “Bu sürecin sonunda iki devletli çözümü görüşmeye hazır olacağız. Bizim seçimlerin geçmesini bekleyin. İki devletli çözümü konuşabileceğiz” dediğini söyleyen Talat, Çavuşoğlu’nun da söz konusu durumu sahiplendiğini ifade etti.
Çavuşoğlu’nun yaşanan olaylar sonucunda “İlle de sadece federasyon görüşmeyelim” dediğini kaydeden Talat, “Akıncı da bunu bilir... Tartışmalar oldu buradaki toplantıda. Sonra iki taraf da sertleşti. Bunun sonucunda bu iş Türkiye ile kavgaya dönüştü. O sayede Türkiye bugün her şeyimize karışıyor. O güne kadar Türkiye böyle bir ihtiyaç duymamıştı bu kadar karışmaya. UBP’nin genel başkanını, başbakanı, hepsini Türkiye tayin ediyor. Olur mu böyle bir şey? Tarihte hiç böyle bir şey olmadı. Denktaş zamanında da böyle olmadı” ifadelerini kullandı.
“Bu politika Türkiye’yi de dünyadan dışlayacak bir politika haline geliyor”
Mehmet Ali Talat, “Esas iki devletli politikaya geçişin nedeni Anastasiadis ve Akıncı ile Türkiye’nin kavgasıdır” dedi.
Yaşanan olaylar sonucunda Türkiye’nin, kendine uyum gösterecek ve seçilme ihtimali olan kişi olarak gördüğü Tatar’ın destekçisi olduğuna işaret eden Talat, “İki devletli çözüm politikası Türkiye’nin onayı olmasa, Tatar’ın politikası olmazdı zaten. Bu politika, Türkiye ile Tatar’ın, Akıncı ile kavga sürecinde geliştirdikleri politikadır” diye konuştu.
Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili politikasını değiştirmek zorunda olduğunun altını çizen Talat, “Türkiye bu politika ile gidemez. Nereye gidecek? Bu politika Türkiye’yi de dünyadan dışlayacak bir politika haline geliyor, geldi. Bugün Türkiye’nin dünya ile ortak hiçbir şeyi kalmadı” dedi.
“Ateşkes demekten bile korkan bir batı dünyası var”
Bunları konuşurken dünyanın da içinde bulunduğu durumdan söz eden Talat, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına da değindi ve “Filistin olayında dünyanın çoğunluğu katillerin yanında duruyor. Halklar değil ama yöneticiler ne yazık ki savaş suçlularının yanında. Kendileri de savaş suçu işliyor. Büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Kıbrıs Rum tarafı muhalefetin baskısı altında kalmasına rağmen gitti çekimser oy kullandı. Ateşkes demekten bile korkan bir batı dünyası var” diye konuştu.
“Hristodulidis, Anastasiadis’ten ‘bir gömlek daha fazla’ çözüm karşıtıdır”
Kıbrıs sorununda Kıbrıslı Türklerin derdini dünyaya anlatmak zorunda olduğunun altını çizen Talat, Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis’in, Anastasiadis’ten ‘bir gömlek daha fazla çözüm karşıtı’ olduğu yorumunu yaptı ve bu durumun dünyada deşifre edilmesi gerektiğini dile getirdi.
Bunu da yapabilmek için Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk tarafının politikalarının değiştirilmesi gerektiğini söyleyen Talat, “Çözümden yana bir politika gütmeye başlanması ve bunu dünyaya anlatması şarttır. Başka yol yoktur. Türkiye’nin çok daha büyük sorunları var dünyayla. Türkiye bu konuda biraz daha çekinceli olabilir. Bizim bunu anlatabilmemiz lazım Türkiye’ye. Türkiye’nin bu Kıbrıs politikasını değiştirmesinin yolu, bizim bu durumu, bu gerçekleri Türkiye’ye anlatmamızdan geçer” dedi.
“Mevcut cumhurbaşkanının, izolasyonların kaldırılması için bir çaba ortaya koyacak kapasitesi yok”
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyelerinin geçtiğimiz aylarda Pile’de meydana gelen olaylara ilişkin bir açıklama yayımlayarak “Kıbrıslı Türkleri” kınamasıyla ilgili de konuşan Talat, “BMGK bizi kınadı. Tahsin Bey bunu da başardı, zaten eskiden de başarıyordu. İki devlet politikasıyla da imkansız talepler ortaya koyan, dünyadan tecrit edilmeye müstahak bir toplum olarak görülüyoruz şu anda” dedi.
Mevcut hükümet ve cumhurbaşkanının, izolasyonların kaldırılması için bir çaba ortaya koyamayacağını da vurgulayan Talat, “Öyle bir imkanları ve kapasiteleri yok. Türkiye de bu konuda sınıfta kalmış durumdadır. Ben kabahati Türkiye’den çok buraya bulurum. Çünkü anlatması gereken burasıdır” dedi.
“Bazı sol çevreler hayal dünyasında gezmesin”
Kıbrıs’ta, Türkiye’nin evet demeden çözüme ulaşılamayacağını bütün dünyanın bildiğini ifade eden Talat, Türkiye’nin garantör olduğunu ve imzasının şart olduğunu kaydetti.
Bazı sol çevrelere de çağrıda bulunan Talat, “Hayal dünyasında gezmemek lazım. Nasıl ki sağ çevreler hayal dünyasında gezer, sol çevreler de Türkiye’ye karşı mücadele ederek çözeceğini düşünmesin Kıbrıs sorununu. Türkiye’ye karşı mücadele, başka noktalarda tabii ki edilecek. Sosyal yaşamımıza müdahaleleri, eğitime müdahaleleri, gerici eğitimi, gerici dünya görüşünü adaya dikte etmeye çalışmaları tabii ki göğüslenecek. Eskiden sağcılar da Türkiye’nin Atatürk ilkelerine aykırı taleplerini karşılamazdı. Okullardaki öğretmenlerin gerici ifadeleri olduğu takdirde sınır dışı edilirdi. Mücadele edeceksin ama diyaloğu da koparmayacaksın. Diyalog da olacak. İlişkiler koparsa iş biter. Crans Montana sonrası yaşadığımız durum da budur” ifadelerini kullandı.
“Birçok alanda doğrudan Türkiye’nin müdahalesi ve telkinleriyle faaliyet yürütülüyor”
Ülkenin içinde bulunduğu sorunlarla ilgili de konuşan İkinci Cumhurbaşkanı Talat, ekonomik sorunların halkın bütününü etkilediğine dikkat çekti, “Ekonomi bir avuç zengin azınlığı etkilemese de halkın bütününü etkiliyor” dedi.
CTP’nin bir süredir dillendirdiği “Kıbrıslı Türkler sadece yoksullaşmıyor, aynı zamanda yoklaşıyor” ifadelerini de değerlendiren Talat, Kıbrıslı Türklerin yoklaşmasının, birçok bileşeni içerdiğini kaydetti. “Kendi müftüsünü seçememe, kendi kararını alamama, başbakanın bile dışarıdan tayin edildiği, cumhurbaşkanının zorla seçtirildiği günler geçiriyoruz” diyen Mehmet Ali Talat, birçok alanda doğrudan Türkiye’nin müdahalesi ve telkinleriyle faaliyet yürütüldüğünü vurguladı. Dolayısıyla Kıbrıslı Türklerin sözünün de yok olmaya başladığını ifade eden Talat, laik eğitimden Kıbrıslı Türklerin koparılmak istenmesini, Türkiye’den gelen kitapların içeriğini ve tüm bunlara Milli Eğitim Bakanlığı’nın boyun eğmesini eleştirdi.
“Yapılması gereken şey, bu hükümetten bir an önce kurtulmaktır”
Tarihin en fazla yolsuzluk yaşanan döneminden geçildiğine de işaret eden Talat, “Bu hükümetten bir şey beklemeyin. Yapılması gereken şey, bu hükümetten bir an önce kurtulmaktır. Bir an önce kurtulmanın yolu da seçimden geçer. Başka bir olasılık görmüyorum. Yapılacak en doğru şey, muhalefetin, özellikle de CTP’nin, halkın direncini diri tutarak geleceğe hazırlanmasıdır. CTP’nin sokağa çıkması iyi ve doğruydu. Bir hareketlenmeye ihtiyaç vardı. Devamı gelmesi lazım. Partinin hareketli olması, sokakta olması çok önemlidir” diye konuştu.
“Türkiye ile ilişkiler raydan çıktı”
Ekonomik sorunların yanı sıra, Türkiye ile bozulan ilişkilerin de doğru rayına oturtulması için çalışılması gerektiğine dikkat çeken Talat, “Türkiye ile ilişkiler raydan çıktı. Düşünebilir misiniz? Ak Parti’nin buradaki adamları hükümet dizayn ediyor. Elçilikten de ayrı olarak...” ifadelerini kullandı.
Türkiye ile diyalog ve temasın önemine işaret eden Mehmet Ali Talat, “CTP’nin hükümete gelmesi durumunda, Türkiye ile rayından çıkan ilişkileri rayına oturtması lazım. Diyalog ve temas gereklidir. Zordur ama şimdiden bunu başlaması lazımdır. İmkan varsa muhalefetle de iktidarla da temasta bulunulması gerekir. CHP’de yeni bir başkan var. Bundan önceki başkan Kıbrıs sorununda, Ak Parti’nin de ötesinde katıydı. Şimdi yeni bir başkan var. Bu parti başkanını da katı millicilerin çevrelemesini beklemeden bilgilendirmek gerekir...” diye ekledi.