1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Üç Kişi ve İnsanlar
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Üç Kişi ve İnsanlar

A+A-

Birincisi… İleri yaştadır ama onun suçu değil, kimse gençleşmiyor. Sağlığı tam yerinde değil ama onun suçu değil, serde ileri yaşlılık var…
Kendi ve çevresinin hırsı var… Hala daha devam diye ısrar var… Yaşı ve sağlığı daha iyi idi de başarılı ve hayırlı işler mi yaptı?! Hayır. “Salla külahı, ye pilavı” der gibi geçirdi yılları… Ama pilavı kendi ve çevresi ile yiyip başkalarının ne durumda olduğuna umarsız ve hatta başkalarının pilavını da yiyerek ve çevresine yedirerek geçti bu yıllar… Neyi değiştirdi?!. Kendi ve çevresinden başkasına hayrı olmayarak geçen yıllarda yaptığı tek şey, kendinden olmayanları ve yaşadığı alanı tarumar etmekti. Umuru olmadı başkalarının günü ve yarını nasıl yaşayacağı; çok umurunda oldu kendinin ve çevresinin günü ve yarını nasıl yaşayacağı ve tüm yatırımını buna yaptı…
Tavla oynamayı ve öyle sosyalleşmeyi çok sevdi, şimdilerde ona “tavlacı dede” diyenler var, kimileri “unutkan dede” de diyor… O şimdi yaşamının son deminin büyük iddiası ile yola koyulmuş; yolda kalacağının gerçeğinin korkusu ile yolunu yürüyor. Yoldaşları var, onunla yolda gibi ama ortada kalacaklarının endişe ve korkusu ile bir adım gider bir adım gelirler…
İkincisi… Yaşlıdır, ileri yaşa yakın… Onun da suçu değil, yaş yerinde durmuyor ki… Önemli olan yaşlanırken neler başardığıdır, eğer başarmışsa!... Başardı aslında, eğer başarı denebilirse… Mesela başkan idi, başarısız idi, bıraktı gitti… Onun terk ettiğini başkaları toparladı. Toparlanma sürecinde hiç yardım etmedi, öyle seyretti… Ama biraz toparlanma olunca geldi hazıra kondu, başa oturdu… Oturdu da ne oldu?! Daha önceki ‘başarı’yı tekrarladı ve toparlanmış yapıyı dağıttı ve bıraktı ve uzaklara gitti… Başkaları yeniden toparladı. Onun hiç katkısı olmadı, aslında inancı da olmadı tekrar toparlanacağına… Ama bir şeyler dürüdü ya, geldi ve gene hazıra kondu… İşte başarı bu… ‘Sen başarama, dağıt, birileri toparlasın; yardımcı olma ama hazıra kon’… Bu az bir başarı değil hani…
Bir başarısı daha varmış… Bir ara omzu yıldızlı birileri ile takışmış, bir birlerine “höst” çekmişler. Kendisi kaçtı, yıldızlı kaldı… Bırakıp gitmek huyu ve başarısı var ya, onlardan biri de bu… Vay efendim de yıldızlıya “höst” demiş! Dedi de, niye “höst” dediği yıldızlı değil de kendisi bırakıp gitti; kahramanlık dilden çıkan kelimede mi, yürüyüp kaçan ayakta mı, yoksa “höst”ün arkasını getirmek için gösterilmesi gereken iradede mi? Kahramanlığın ucuzu…
Üçüncü kişi… Yaşı henüz orta diliminde… Enerjisi, dimağı yerinde… Olgun ve saygın; çok geniş bir çevreye sahip… Mesleğinde başarılı, yaptığı işlerde başarılı; falsosu yok… Vizyonu var ve vizyona ulaşacak misyonu taşıyacak gücü ve deneyimleri var. Çevresi de onun misyonuna destek; birlikte başarırlar. Zaten çevresinde her yaştan var, değişik mesleklerden var, kapasitelerinin yüksek niteliği biliniyor. Sevecen, insanlara yakın… Yeni ve yenilikçi ve hiç de yenilmedi… “İlk defalar”ın insanı… Yıldızlılarla “höst”leşmeden sonuç almış, hem de anında… Kimse beklemezdi, o başardı… Ne unutkan, ne de kapatıp - kapatıp giden birisi…
Aldığı görevleri hep sorumluluk içinde layıkıyla yapmış, insanlar onu öyle sevdi ve takdir etti. Yarım kalmış işi yok… İlgisi geniş, değişik konularda bilgi ve birikimi var. Kararlı… Çıktığı yolda azimli, azminin nedeni herkes için yararlı olmak istenci…
Şimdi bu üç kişi insanların önünde ve insanlar onlar için ama aslında kendilerine fayda için bir karar verecek… ‘Tavlacı unutkan dede’ mi, ‘hep hazıra konan ama batıran mirasyedi yaşlı’ mı, tuttuğunu koparan, üstlendiğini ileriye taşıyan enerjik kişi mi? İnsanlar bir seçim yapacak, yolu yürüyüp yürüyemeyeceğini kestiremediği biri mi, yolda bırakıp gidecek biri mi, çıktığı yollarda hedefe hep ulaşmış ve gene ulaşacak olan biri mi?
İnsanlar bir tercih yapacak.. Sittin senedir yaptığı ile övünecek sermayesi olmayan mı, ‘tarumar’ etmekten başka sonuç üretmeyen mi, kısa sürede övünecek çok iş yapan ve takdir edilen sonuçlar üreten mi?
İnsanlar elbette tercihini yeniye yapacak; yaşını başını almış eskiler ister tavla oynamaya devam etsin, isterse yiyecek miras oluşana kadar dışarılarda eyleşsin…

Bu yazı toplam 3596 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar