“Uçakla Gelen 6 Tabut” Gazeteciler Birliği’nde tanıtıldı
Gazeteci-yazar Sami Özuslu’nun “Uçakla Gelen 6 Tabut” adlı kitabı, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nce düzenlenen etkinlikte tanıtıldı
Türkiye’de 1970’li yıllarda yüksek öğrenim gördükleri sırada öldürülen 6 Kıbrıslı Türk genci ve o dönemde yaşananları anlatan, gazeteci-yazar Sami Özuslu’nun “Uçakla Gelen 6 Tabut” kitabı, dün akşam Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nde düzenlenen etkinlikte tanıtıldı.
Özellikle 1970’li yıllarda Türkiye’de yüksek öğrenim görenlerin ve gazetecilerin katıldığı etkinlikte, Sami Özuslu kitabıyla ilgili bilgi verirken; kitaba konu olan dönemin tanıklarından yazar Halil Paşa ile şair-yazar Dt. Tamer Öncül de o döneme dair değerlendirmelerini ve anılarını paylaştı.
Öldürülen gençlerin yakın arkadaşı olan ve etkinliğe katılanlardan birçok kişi de söz alarak görüşlerini dile getirdi, zaman zaman duygulandıran zaman zaman gülümseten anılarını paylaştı.
Etkinlikte Sami Özuslu, “Özer Elmas, Mehmet Ömer, Muharrem Özdemir, Mustafa Ertan, Ercan Turgut ve Sadık Cemil”in öldürülmesini belgelerle anlattığı, 22 Nisan’da piyasaya çıkan ve geçtiğimiz günlerde 2. baskısı yapılan “Uçakla Gelen 6 Tabut” kitabını da imzaladı.
GÜVEN: “TARİHE MAL OLMUŞ HER OLAY DOĞRU ANLATILMALI”
Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Hüseyin Güven, etkinlikte yaptığı konuşmada, tarihe mal olmuş her olayın doğru anlatılması gerektiğini vurgulayarak karmaşık olayların yaşandığı bir dönemi konu alan kitabın yazarı Sami Özuslu’yu kutladı.
SAMİ ÖZUSLU: “HER HİKAYE YÜREK BURKUCU”
Kitabıyla ilgili konuşan Sami Özuslu, Kıbrıslı Türk yüksek öğrenim gençliğinin yaşadıklarının tarih ve eğitim sisteminden dışlanan şeyler olduğunu belirterek, “Kendi tarihimizi dış kaynaklardan öğrenmek zorunda kalıyoruz” dedi ve kitabı hazırlama süreciyle ilgili bilgi verdi.
Özuslu, Muharrem Özdemir’le birlikte vurulan ve öldü diye bırakılınca 7. tabut olma ihtimalini yok ederek tedavi görüp iyileşen Ülmen Aygın’ın, cesurca katillerin resimlerini çizerek yakalanmalarını sağladığını, bu kitabı yazma düşüncesinin de Aygın’ın programına katılarak konuşması olduğunu anlattı.
Özuslu, kitabının bir başlangıç görülmesini isteyerek “Kitaptaki her hikaye yürek burkucudur. Kaç defa bilgisayarımı kapattım. ‘Ben bu yükü kaldıramayacağım’ deme noktasına geldim. 35 yıl önceki kapanmamış acıyla yüzleşmek, acıtan, korkutan, yaralayan şeylerdi. Acılar 35 yıl sonra bile çok fazla...” diye konuştu.
Hayatını kaybeden altı gence daha fazla sahip çıkılması, adlarının yaşatılması, filmlere konu edilmeleri dileğini ifade eden Sami Özuslu, son günlerde Türkiye kamuoyunda “Kıbrıslılar da Türkiye’deki rejimden çok çekmiş” algısını gözlemlemeye başladığını söyledi.
Sami Özuslu, bunun “Türkiye’nin karanlık yüzüne ve Kıbrıs’taki işbirlikçilerine yönelik hesaplaşmayı sağlaması” dileğinde bulundu.
TAMER ÖNCÜL: “BARIŞ, DEMOKRASİ, SOSYAL ADALET MÜCADELESİYDİ”
Şair-yazar Dt. Tamer Öncül, mücadelelerinin özünün Kıbrıs’ta barış, demokrasi, sosyal adalet ve toplumsal gelişim mücadelesi olduğunu vurgulayarak bu konuda bilinçlenmelerinin lisedeyken başladığını, DGD’nin ilk eylemini öldürülen 3 gencin cenaze töreninde yaptığını söyledi.
Öncül, mücadele sırasında ölenlerin “anarşist oldular” diye nitelenerek mücadelelerinin kötülenmeye çalışılmasının doğru olmadığını; yaşananların ardından gençlerin kavgayı sürdürme yemini ederek, daha çok okuyup daha çok tartışarak mücadeleye girme hırsı yarattığını anlattı.
“MEHMET ÖMER BİZİM DENİZ GEZMİŞİMİZDİ”
Tamer Öncül, “Bizim ülkemizin Deniz Gezmiş’i Mehmet Ömer, sadece ailesi ve birkaç arkadaşınca mı hatırlanacak?” diye sordu ve barış ve demokrasi kavgasında hayatını kaybedenlerin yeni kitaplar ve belgesellerle daha iyi tanıtılması gerektiğini kaydetti.
O dönemden sorumlu siyasilerin öldükleri için sempatikleştirilmesini doğru bulmadığını anlatarak arkadaşlarının öldürülmesinin organize ve sistematik olduğunu ve kontrgerilla yöntemleri kullanıldığını söyledi.
“BU ARKADAŞLARIN NEDEN SAVAŞTIĞI KONUŞULMALIDIR”
Tamer Öncül, “Bu arkadaşlarımızın neden savaştığı konuşulmalıdır. ‘Gençlik hevesi, macera tutkusu, hır gür içinde bunlar da gitti’ demek çok yüzeysel bir yaklaşım olur. Bu mücadele, acı verici şekilde aşağılanıyor. O dönemin hesabı sorulmalıdır. Affetmek için bu hesabın kapatılması, özür dilemeleri lazımdır” diye konuştu.
“KIBRISLILARA KARŞI İKİ KAT HINÇ VARDI”
Öncül, 1970’li yıllarda Türkiye’de Kıbrıslı solcu öğrencilerin hep hedef gösterildiğini; “milli dava” görülen Kıbrıs’ta solcu gençler olmasına karşı hınç duyulduğunu belirterek “Kıbrıs’taki rejimin kontrgerillayla çok sıkı ilişkileri vardı. Buradan solcu genç çıkmasını kimse içine sindiremediği için, Kıbrıslılara karşı iki kat hınç vardı” dedi.
Tamer Öncül, Kıbrıslı Türk solcu gençlerin ülkücüleri öldürmek, polisleri dövmek gibi hedeflerinin hiç olmadığını ifade etti.
HALİL PAŞA
Yazar Halil Paşa, Kıbrıs’ta barış mücadelesinde, Annan Planı döneminde ön saflarda koşuşturanların 1978 kuşağı olduğunu ancak sol utangaç olduğu için 1978 kuşağının hiç tartışılmadığını belirterek, Kıbrıs Türk sol hareketinin 1957’de AKEL Kıbrıs Türk koluyla başladığını söyledi. Paşa, solun gelişiminde daha sonraki süreçle ilgili bilgi verdi.
Kıbrıs Türk solunda da bölünmeler görüldüğünü belirten Paşa, Uçakla Gelen 6 Tabut kitabına konu olan 6 gençten 2’sinin sol güçler tarafından öldürüldüğünü söyledi.
“PARAMIZI, PARKAMIZI, CANIMIZI PAYLAŞTIK”
1970’li yıllarda öldürülen gençlerle ilgili Türkiye’de bugün tartışmalar bulunduğunu, o dönemden hicap duyulduğunu belirten Halil Paşa, “Sol o dönemde devrim yapma mücadelesi veriyordu ve Kıbrıs Türk solu da buna dayanışma gösterdi. Biz o dönemde, paramızı, parkamızı, canımızı paylaştık. İmece kültürümüz de yüksekti. Biz 78 kuşağı bugün birbirimizi görünce heyecanlanırız” dedi.
Halil Paşa, zor şartlarda yaşayan o dönemin gençlerinin kullandığı dilin de sert olduğunu; kabadayı davranışlar sergilendiğini, kadınlara bakışın da bugünkünden farklı olduğunu, hep erkeklerin ön planda durduğunu kaydederek, yeşile, çevreye duyarlılıkları da olmadığını, içilen sigaranın izmaritinin yere atılabildiğini anlattı.
Mehmet Ömer’in “Kıbrıslıların” Deniz Gezmişi olduğu görüşünü de ifade eden Halil Paşa, solun kendi içinde de şiddet uyguladığını ve bir dönem öldürülenlerin isim listesinin gazetelerin ilk sayfasına bile girmez olduğunu, ‘yanlışlıkla öldürdük’ deyip özür dilenen isimler bulunduğunu söyledi. (tak)