Üç’leme
Acıyı anlattılar bize, üçü birlikte…
Savaşın acısını!..
Evet, yaşamıştık bunları biz. Biliyorduk hepsini…
Ama böylesine çarpıcı vurulmamıştı yüzümüze, kendi yaşantımız…
Yalanlarımız vardı bizim, her gün duymaya alıştığımız… Aşinaydık o şatafatlı milli söylemlere de bu kadar yalın ve ürpertici şekilde algılamamıştık hiç, yalanların bizi bilinmeze sürüklediğini…
‘Geçmişe takılıp kalmak’la suçlarken kimilerini, aslında bizim de ‘dün’den kurtulamadığımızı ve -en fenası- bunu kendimize itiraf edemiyor oluşumuzu söyledi bize o üçlü…
Tiyatro…
Müzik…
Ve şiir…
**
Tiyatro ustası Yaşar Ersoy’u izledik sahnede cumartesi akşamı…
Sahnede tek başınaydı, ama o ‘üçlü’nün muhteşem gücüyle, sanki bir ordu gibiydi.
Şiirin ve müziğin estetik gücünü sahne sanatıyla birleştirince ortaya muazzam bir güç çıkmıştı.
Faize Özdemirciler’in şiirlerini Ersen Sururi’nin müzikleri eşliğinde okurken Yaşar Ersoy, büyüleyici bir tını yükseliyordu Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun küçücük mekanında…
**
Konu zaten ‘biz’dik. Yani Kıbrıs…
Faize Özdemirciler “Rumca küstüm, Türkçe kırıldım” demiş, Yaşar Ersoy bu adanın gerçeğini anlatan bu dört kelimelik dizeyi duyar duymaz illa ki sahnelemeyi kafasına koymuştu.
Bir şiirin canlanıp karşımızda performans kılığında çıkmasından başka bir şey değildi izlediğimiz!..
Oyunun dekoruna uyarlanan, bölünmüş Kıbrıs’ın barışa özlemini simgeleyen akıllı beyaz posta güvercinlerinin nadir kıpırdanışları eşliğinde şarıl şarıl akan bir su gibiydi “Rumca küstüm, Türkçe kırıldım” oyunu…
**
Savaşların, yıkılmışlıkların, küskünlüklerin, kaybedilenlerin, vurulanların, göçlerin ve belirsizliklerin hikayesi değil midir bizimkisi?
İhanetler, satılmışlıklar, işbirlikçiler, ötekileştirmeler ve infazlar yok mudur Kıbrıs’ın dününde?
Kanlı katillerin ‘kahraman’, vatanseverlerin ‘hain’ ilan edildiği yer değil midir bize kucak açan coğrafya?
Korkaklar çoğunlukta değil midir içimizde?
En çok da gerçeklerle yüzleşmekten korkan…
Ve en büyüğü de ‘birleşme’ ile ‘bölünme’den korkmak değil midir, ironik bir şekilde?
**
Şiir, müzik ve drama…
O müthiş üçlü aldı yürekleri, aldı hafızaları, aldı benlikleri sürükledi bir yerlere…
“Rumca küstüm, Türkçe kırıldım” dedi üçlü…
Türkçe küsüp Rumca kırılsa ne değişecekti?
Cenazesi camiden ya da kiliseden kalksa bir ölünün, değişir mi gideceği yer?
Kıbrıs’a sığamadık ya biz, iki toplum…
Bilemedik ya gerçek düşmanı, birbirimizi sanarak…
Korkularımız galebe çaldı ya hep…
Bundandır küskünlüğümüz de, kırgınlığımız da…
Dili tektir çünkü duyguların…
Türkçesi, Rumcası aynı!..