Uçurtma Avcısı
- “Tuhaf”, dedim.
-“Ne?”
- “Kendimi kendi ülkemde, bir turist gibi hissediyorum.”
Alayla güldü:
- “Burayı hala ülken olarak mı görüyorsun.”
- “Bir parçam her zaman öyle görecek…”
* * *
- “Tuhaf”, dedim.
-“Ne?”
- “Kendimi kendi ülkemde, bir turist gibi hissediyorum.”
Alayla güldü:
- “Burayı hala ülken olarak mı görüyorsun.”
- “Bir parçam her zaman öyle görecek…”
* * *
Bu diyalog size hiç de yabancı gelmedi değil mi?
“İşgal” altındaki ülkesini ziyarette söylemiş, Emir.
Eğer aklınıza, bizim memleket gelmişse.
Yani Kıbrıs!..
Yanıldınız…
Ama “Niye Kıbrıs’ı çağrıştırdı ki” diye de, düşünebilirsiniz.
* * *
“Uçurtma Avcısı”ndan diyalog…
Eğer okumamışsanız, “sizin adınıza üzüldüm” diyeceğim o romandan.
Halid Hüseyin’in, insanı içine alan, ürperten, sürükleyen, ağlatan, öfkelendiren ve bir kez daha tüm “istilacı kafalara” lanet üstüne lanet yağdırtan öyküsünden.
İhanetin, dostluğun, sadakatin, acımasızlığın ‘dünyası’ndan…
* * *
Kabil’de monarşinin son seneleri…
“Kurtulmak” isterken kör karanlıktan…
Kim bilirdi, gün gele, “kurtarıcıdan kurtulmayı” özleyecek ahali.
Sovyetler’in Afganistan’ı işgali özelinde, aslında “milliyetçiliğin” özeti…
* * *
- “Şimdi mollalar ne derse desin, tek bir günah vardır, hırsızlık. Onun dışındaki tüm günahlar hırsızlığın bir çeşitlemesidir.”
- “Bir insanı öldürdüğün zaman bir yaşamı çalmış olursun. Yalan söylediğinde, birisinin gerçeğe ulaşma şansını çalarsın. Hile yaptığın, birisini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun. Anlıyor musun?”
* * *
Anlıyoruz…
Çok iyi anlıyoruz.
“Bizi bizden çaldıkça” birileri…
Geçmişi…
Bugünü…
Geleceği…
* * *
Eğer aklınıza, bizim memleket gelmişse.
Yani Kıbrıs!..
Belki de, yanılmadınız…