Bir adım daha atıldı.
“Vilayetleşme” sürecine bir koşu daha...
Yeni bir "KKTC-TC anlaşması..."
Şimdi yine "Türkiye karşıtlığı" gibi ucuz bir tepkisellik üzerinden bakacak, kimileri.
"İşgücü anlaşması" deniyor.
İşin aslı "Ucuz işgücü ve emek sömürüsü."

*  *  *

Neydi mevcut uygulama?
Yabancı işgücüne mi ihtiyaç var.
Önce bakılırdı, "Kıbrıs'ın kuzeyinde bu alanda eksiklik var mı..."
Kendi kurumlarımız devrede olurdu.
Artık olmayacak!
Eğer gerekli düzeltmeler yapılmazsa...
Doğrudan Türkiye'deki İş Kurumu'na başvurulacak.
Meslek okullarını geliştirmek, ara eleman yetiştirmek yerine...
"Daha çok işçi gelsin" anlaşması bu!
Peki buradaki gençler ne yapsın?
Üniversitede okusun, bir daha okusun ve elinde diploması öylece otursun!
Göç etsin ya da!

*  *  *

Türkiye ile elbette işbirliği yapılmalıdır.
Ama iyi ölçülerek...
Geçmişten ders alarak.
Yurttaşlık siyasetinde neler yaşandığını gördük, hep birlikte...
"Kimlikle giriş serbestliği" de alelacele Meclis'ten geçirilmişti.
Ne oldu sonra?
Kaçak işçi gücünün kayıt altına alınması yönünde yasa yapılırken de bir sonraki adım hesaba katılmadı.
On binlerce insan geldi, ailelerini taşıdı, sonra 'çalışma süreci’ bir 'yurttaşlık hakkı'na dönüştü, eğitim ve sağlık altyapısı çöktü.

*  *  *

Böylesi anlaşmalar eğer 'sakıncalar' düşünülmezse kaş yapmak isterken, göz çıkartıyor.
İlişkileri iyileştirmiyor, tam aksine geriyor.
Gençlerimiz elinde birkaç diploma olduğu halde işsizdir!
30 sene evvel bu ülkeye göç edenlerin çocukları da işsiz...
Ucuz iş gücü piyasası da değişti artık...
Türkiyeli işçiye de kalmamıştır rağbet, emeği sömürülecek farklı ülkelerden insanlar keşfedilmiştir.
Ve artık, "üniversite öğrencisi" kılığında getirilmektedir işçi...

*  *  *

Başımız tokuşuyor, yine öğrenmiyoruz.
Kör kütük gidiyoruz!