Uğur Diren

Kıbrıs sorunu yarın bile çözülebilir. Bu sözler Kıbrıslı Rum Lider Nikos Anastasiadis’e ait. Yıllardır süre gelen müzakerelerde iki toplum liderinin yapıcı tutumları Kıbrıs’ta temkinli de olsa çözüm konusunda bir iyimserlik yaratmakta.

Ayrıca Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın geçtiğimiz hafta “Uluslararası Dinamikler Işığında Kıbrıs Müzakereleri ve Geleceği” konulu konferansta yapmış olduğu konuşmada yönetim ve güç paylaşımı, ekonomi ve Avrupa Birliği konularında tarafların anlaşmaya çok yakın olduklarını açıklamış olup mülkiyet konusuna yoğunlaştıklarını ifade etmiştir.

Müzakere sürecini AB ve Amerika dahil tüm dış güçler olumlu yönde desteklemektedir. Bunun arkasında yatan sebeplerden en önemlisi John Kerry’nin de ifade ettiği gibi Kıbrıs’ın yeni bir enerji merkezi olabilme potansiyeli olduğu ve bu durumun AB’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltacağı yönündeki öngörüleridir. Barış sürecindeki iç ve dış aktörlerin ortak çıkarlarının buluşması Akdeniz’de huzuru sağlayacaktır.

Elbette tüm bu gelişmeler müzakere süreci içinde umut verici olmakla birlikte Kıbrıs’ta kalıcı bir barışa ulaşabilmek için vakit kaybetmeden anlaşma sağlanmalıdır. Her geçen gün çözüm mücadelesi veren Kıbrıs’lıların aleyhine çalışıyor olsa da görünen o ki olası bir çözüme şimdi her zamankinden daha yakınız.

Peki ya “Barış”? Siyasetçiler “çözüm” için hazırlanırken “barış”acak olan toplumların durumu nedir? Şüphesiz ki iki toplum da bu konuda eski pozisyonlarında değil. Ancak ortada neticede hayal kırıklığı yaratacak vahim bir durum da yok. Sadece geçmişte atıldığı gibi tekrardan atılması gereken adımlar var. Barışın sağlanabilmesi için öncelikle toplumların yeniden yakınlaşabilmesi gerekir. Bu durum gençlere ve sivil toplum örgütlerine tekrardan olağanüstü sorumluluklar yüklüyor. İki toplumlu çalışmalarla bir taraftan siyasetçiler cesaretlendirilmeli ve bir taraftan da toplumsal hafızanın yeniden kazandırılması gerekli.

2004 yılındaki barışa ve iki toplumlu,iki bölgeli ve iki toplumun eşitliğine dayalı devlete olan inancın yeniden canlanması bugün gençlerin sorumluluğudur. Bu çerçevede geçtiğimiz haftalarda Cumhuriyetçi Türk Partisi Gençlik Örgütü’nün Girne Barış Parkı’nda barış umutlarının yeşermesi için iki toplumlu düzenlemiş olduğu ‘Barış Ateşi Yeniden’ etkinliği güzel bir örnek teşkil etmektedir. CTP’li gençler sorumluluklarını yerine getirmeye şimdiden başladı.

Bir güzel gelişme de Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm için mücadele veren Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum parti ve sivil toplum örgütlerini bir araya getiren CYWECAN platformu. Bu platform, örgütlerin tek bir ağızdan ve daha gür biçimde barış istençlerini haykırabilecekleri güçlü bir ses olacak. Barış için çalışan örgütlerin en geniş çerçevede katılımının sağlanabileceği platformlar, Kıbrıs’ta barış söyleminin daha güçlü çıkmasını sağlayacaktır. Önümüzdeki dönmede CTP’li Gençler bu doğrultuda yapılacak olan bütün girişimlerin içinde ve destekçisi olacak. Gençler barışa hazır ve görevlerinin de farkında.

Barış için çalışan örgütlerin en geniş çerçevede katılımının sağlanabileceği platformlar, Kıbrıs’ta barış söyleminin daha güçlü çıkmasını sağlayacaktır. Biz gençler olarak bu tip birleşimlerin 2004 referandum sürecinde olduğu gibi toplumları tekrardan hareketlendirebileceğine inanıyoruz.

Toplumsal motivasyonu sağlamak için gençlerin barış süreci ile ilgili istekliklerini ortaya koymalıdırlar.  Kıbrıs’ta yaşayan tüm insanların bu süreçte ortaya birilikte bir irade koymaları gerekmektedir. Ülke içinde barış sürecine karşı düşüncede olan gençlerle ilgili nedenlerin irdelenmesi, bu kitlenin ötekileştirilmemesi, iç barışın sağlanması için hoşgörülü çaba sarf edilerek ikna edilmeleri, çözümün olası getirileri ile ilgili bilgilendirilmelerinin sağlanması büyük rol oynayacaktır.
Unutulmamalıdır ki gençler, olası çözümün en önemli dönemini yaşayacak ve barış sürecinde fiilen yer alıp kendi geleceklerini kuracaklardır.