UHH, Eroğlu ve Çözüm...
Eroğlu ne zaman konuşma yapsa “ben de çözüm isterim ama...” diye başlar. Duyan da “dünün çözümsüzlük şampiyonu artık değişti, o da çözümcü oldu” zanneder.
Çok uzun yıllar aktif siyasetin içinde yer alan, 33 yıl Milletvekilliği,20 yıl Başbakanlık, son 5 yıl da Cumhurbaşkanlığı yapan sayın Eroğlu’nu tanımasak, bilmesek bu söylemleriyle çözüm yanlısı olduğuna inanacağız.
Dün akşam Ada TV’de iki eski bakan arkadaşımla sevgili Okan Şafaklı’nın program konuğu idim. Diğer konuklar da bildiğim kadarıyla şimdilerde UHH koordinatörü olan eski Dışişleri Bakanı Taner Etkin ve bu seçimde sayın Akıncı’yı destekleyeceğini açıklayan eski Gençlik ve Spor Bakanı Tansel Doratlı idi.
Program Kıbrıslılara özgü seviyeli, düzgün ve demokratik tartışma ortamı içinde geçti. Programın sonuna doğru Taner bey bize bir sürpriz yaptı ve kendilerinin UHH olarak Eroğlu’nu destekleyeceğini söyledi. Elbette UHH’nın Eroğlu’nu destekleyecek olması hiç de sürpriz değil.
Diğer arkadaşları bilmem ama benim için sürpriz olan sayın Etkin’in “biz UHH’daki arkadaşlarla değerlendirdik ve önümüzdeki sürecin KKTC’nin tanınma isteyeceği yeni bir süreç olacağını belirledik. Yaptığımız görüşmelerde de bu konuda bizim gibi düşünen adayın Eroğlu olduğunu gördük. Bu nedenle Eroğlu’nu destekleme kararı aldık” demesi oldu. Doğal olarak ben de Taner beye “o zaman söyleyin Eroğlu’na da ikide bir ben de çözüm isterim demesin” dedim.
Eroğlu çözüm istemiyor. Ama halka ve uluslararası kamuoyuna doğru söylemiyor. Dün de söylemiyordu, bugün de söylemiyor. Sanırım herkes Eroğlu’nun Nisan 2010 seçimleri öncesi söylediklerini anımsayor. Eroğlu o dönemde de köy köy gezip Talat’ın verdiği tavizleri geri alacağını söylüyordu. Seçildi ertesi gün BM Genel sekreteri’ne mektup yazarak “Talat’ın bıraktığı yerden devam” garantisi verdi. Görüşme masasına bu garantiyi verdikten sonra, yani Talat-Hristofyas arasında sağlanan bütün ilerlemeleri peşinen kabul ederek oturdu.
Oturmasına oturdu ama bir milim ilerleme sağlamadı. Hatta Talat’ın bıraktığı yerden ileriye gideceğine geri geri gitmeye başladı. Sonra 2012 Temmuz ayında Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığı’nı bahane ederek görüşmeleri askıya aldı.
Bu arada yaklaşan Rum seçimleri yapıldı ve Anastasiadis Cumhurbaşkanı seçildi. Anastasiadis önce ekonomik sorunları, sonra da ortak açıklamayı bahane ederek masaya oturmadı. Eroğlu bundan fazlasıyla memnun oldu. Ortak açıklama sürecini iyi hatırlayanlar bu metnin Eroğlu’na bizzat dönemin TC Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Kıbrıs’a gelerek “kendisini ikna” etmesi sonucu imzaladı. Bunu da siyasi partilerle yaptığı iştişare toplantısında açık açık dile getirdi.
Sonra görüşmeler başladı ama en küçük bir ilerleme olmadı. Bu arada Eroğlu ısrarla “hadi al-ver aşamasına geçelim” diye sabah akşam tekrarlamaya başladı. Neyi alıp, neyi verceğini ise kimseye söylemedi. Amacı Rum tarafını sıkıştırarak masadan kaçırmaktı.
Bunu da başardı.
Anastasiadis Navtexi bahane ederek Ekim ayı başında masayı terketti. Bu gelişme Eroğlu’nun ekmeğine tereyağı oldu. Eroğlu hemen aslında bir an bile vazgeçmediği seçim çalışmalarına hız verdi.
Uluslararası kamuoyuna da “masadan kaçan Rum liderdir, ben hala masada onu bekliyorum, buyursun gelsin görüşelim” demeye başladı
Kısaca 5 yıl orada oturdu ama bir milim ilerleme sağlamadı. Çünkü öyle bir niyeti hiç olmadı. UHH’nın Eroğlu’nu yine desteklemesinin ana nedeni budur. UHH açık açık “KKTC tanınmadan çözüm olmaz” demektedir. Eroğlu ise böyle düşündüğü halde yeniden seçim kazamak amacıyla “ben da çözüm isterim” diyor.
Kıbrıslı Türkler artık kendilerine ninni söyleyen liderler değil gerçekten çözüm için canla başla çalışacak ve Rum tarafını da bu anlamda zorlayacak yeni liderler istiyor. Nisan 2015 bu değişimin yaşanacağı tarih olacak.