1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. Ukrayna’da Savaşan Taraflar ve Hedefleri
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

Ukrayna’da Savaşan Taraflar ve Hedefleri

A+A-

Ukrayna savaşı, görünürde Rusya ve Ukrayna arasında devam ediyor.

Rusya’nın, bu savaşta kendi ordusunun yanı sıra, Ortadoğu kökenli silahlı milis gruplarını da kullandığı iddia edilmiştir. Hem Rusya hem de Ukrayna’nın komşusu olan Belarus, kendi topraklarını kullandırmak yoluyla Rusya’ya aktif destek verirken, Rusya’nın başka bir komşusu olan Çin de Rusya’nın saldırgan tutumunu kınamaktan kaçınarak, Rusya’ya psikolojik destek sunmaktadır. Hatta, Çin’in sunduğu psikolojik desteğin, gizlice silah ve diğer askeri teçhizatları sağlamak şeklinde, doğrudan desteğe dönüşebileceğine dair Batı kamuoyu ve hükümetlerinde kuşkular yaygınlaşmaktadır. Ayrıca Çin, BM Güvenlik Konseyi üyesi olarak da, konuyla ilgili GK oylamalarında, Rusya’ya doğrudan ya da dolaylı destek sunmaktan kaçınmıyor.

Ukrayna ise, çoğunluğunu AB üyelerinin oluşturduğu Batılı devletlerden silah ve mühimmat desteği, uluslararası kamuoyundan da psikolojik destek alarak savaşı sürdürmektedir.

Böylece bu karşıtlaşma fotoğrafında görünen başlıca unsurun, Çin, Belarus ve benzeri otoriter devletlerin Rusya yanında utangaç bir edayla saf tutarken liberal demokratik devletlerin de Ukrayna’yı açıkça destekleme çabalarının derinleşmesidir.

Aslında ilk günden itibaren, Liberal Batı ile otoriter Rusya’nın bir karşıtlaşması biçiminde ortaya çıkan bu savaş, Rusya’nın kendi saldırganlığını dizginlememesi durumununda, büyük bir olasılıkla NATO’nun da doğrudan doğruya taraf olmasını gerektirecek şekilde sonlanacaktır.

Batı’yı bu savaşta taraf olmaya iten en temel olgu Rusya’nın bu savaşı başlatırken ortaya koyduğu nedenlerdir.

Rusya, bu savaşı başlatırken, NATO’nun Doğu Avrupa’ya dönük genişlemesini tersine çevirmeyi, Ukrayna devletini küçülterek tampon bir bölgeye dönüştürmeyi, Kırım örneğinde olduğu gibi, Ukrayna’dan kopartacağı parçaları ilhak etmeyi ve nihayetinde zayıflatılan Ukrayna devletini haritadan silmeyi hedeflemiştir. Rusya’nın zaman zaman savaşın nedeni olarak dile getirdiği ve muhtemelen, savaştaki kayıplarının artmasıyla daha da öne çıkaracağı bir iddiası ise Ukrayna’daki ‘Rus kökenlileri korumak’tır. Ama gerek savaş öncesinde, gerekse savaş sırasında Rusya’nın askeri ve siyasi eylemlerine bakıldığında, bunun sadece bir uydurma neden olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır.

Rusya’nın açıkça ilan etmediği bazı hedeflerin bu savaşta oldukça önemli olduğu ve hatta  saldırganlığının başlıca nedenlerinin de gizlendiği söylenebilir.

Gorbaçov’un başlattığı ve ‘açıklık’ ve ‘yeniden yapılanma’ kavramlarıyla ifade edilen demokratikleşme çabasının başarısızlığa uğramasının ardından ‘hakim parti’ sistemiyle yönetilen otoriter bir devlete evrilen Rusya’nın yönetici eliti, bu rejimin, batı kaynaklı demokratikleşme baskısından kurtarılmasını amaçlamaktadır.

Bilindiği gibi, Doğu Avrupa’daki demokratikleşme sürecinin bir sonucu olarak, AB genişlemesi, Ukrayna, Belarus, Moldova ve dağılan Yugoslavya’nın bazı bölgeleri hariç olmak üzere tamamlanmıştı. Rusya’nın hakim partili otoriter rejimi,  Ukrayna’nın hem AB hem de NATO üyeliğinin artık güçlü bir olasılık olduğunu, Belarus’taki kardeş rejimin ise sarsıldığının farkındaydı.  Yani değişimin sesi artık kendi kendi pencerelerinden duyulmaktaydı.

Dolayısıyla bu rejimin nasıl korunacağı Rusya’nın temel meselesi olagelmiştir.

Rejimin devamının sağlanması için içeride demokratik muhalefet baskı altında tutulmakta, muhalefet liderlerinin özgürlüğü türlü gerekçelerle sınırlanmaktaydı.

Rusya rejimi için ‘varoluşsal tehdit’ liberal demokrasinin Ukrayna ve Belarus gibi ‘akraba’ toplumlarda güç kazanması ve bu yolla bu ülkelerin Batı’ya iltihaklarının gündeme gelmesidir. Gürcistan ve Ermenistan’ın da bir gözünün batıya çevrilmesı, değişim baskısının başka yönlerden de Moskova tarafından daha yoğun hissedilmesini sağlamaktaydı.

Dahası, Ukrayna ve Belarus toplumlarının demokrasi talepleri yoluyla Batılı değerlerin Moskova’nın kapısına dayanması, ayni şekilde arka bahçe olarak görülen Orta Asya’daki bazı devletleri de etkisi altına alabilirdi.

Rusya’nın hakim parti rejiminin ayakta tutulması için, Batı’nın Rusya sınırlarından uzak tutulması gerekliydi.

Batılı kurumların savaşı öncelikli bir araç olarak görmemesinin, Rusya tarafından bir zaafiyet olarak değerlendirildiği açıktır. Hele ABD ve NATO adına yapılan açıklamalarda, NATO’nun Ukrayna topraklarına asker göndererek bu savaşa katılmayacağını açıklaması, Rusya liderinin iştahını kabartmıştır.

Zaten, Rusya’nın Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü çiğnemesi, Ukrayna’ya ait Kırım yarımadasını ilhak etmesi ve Ukrayna’nın doğusunda iki bölgenin tek yanlı bağımsızlık ilan etmesine askeri ve siyasi anlamda destek vermesi karşısında, Batı, sadece protestoda bulunmuştu!

Şimdi, askeri güç kullanarak pek de savaşma yanlısı olmayan Batı üzerinde baskı yaratılabilir ve bu yolla Rusya’ya yaklaşan tehlike bertaraf edilebilirdi.

Bu amaçla yola çıkan Rusya’ya karşı, Batı’nın da bazı hedefleri olagelmiştir. Başta Almanya olmak üzere Avrupalı devletler ve AB, Rusya’ya uzun bir süredir müstakbel bir ortak gözüyle bakmıştır. İşte bu nedenle, Rusya’dan sağlanan doğal gaz yoluyla bir bağımlılık ilişkisinin gelişmesi, Rusya’nın siyasal değişimi açısından olumlu bir olgu olarak algılanmıştır.

Ama, nihayetinde Rusya, nükleer silah ve konvansiyonel askeri kapasitesi bakımından, Batı dışında tek başına varolabilen Batı’nın değer ve çıkarlarıyla kolaylıkla çelişebilen bir devlet olma konumundaydı.

Yani Batı’nın otoriter bir Rusya’ya pek fazla güvendiği söylenemez.

Ama Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’nun uluslararası sistemde köşeye sıkışması, Batı’nın şimdiye kadar pek de belirgin olmayan bazı hedeflerini öne çekmesine zemin hazırlamıştır.

Açıkcası Batı, artık Rusya’yı askeri-siyasi bakımdan dengelemeyi değil, bunun ötesine giderek, Rusya’nın etrafındaki otoriter halkayı daraltmayı, Rusya’nın uluslararası sistemdeki konum ve statüsünü sarsmayı ve nihayetinde Rusya’da bir iç siyasal dalga yaratarak rejm değişikliğini rahatlıkla hedef edinebileceği anlaşılmaktadır.

O nedenle, Ukrayna toprakları üzerindeki savaş sonlansa bile, Batı’nın artık Rusya’yla olan ekonomik ve siyasal mücadeleyi bir soğuk savaş sistematiği içinde sürdürmeyi hedeflediği söylenebilir.

Zaten Rusya tarafından verilen mesajlar da bu soğuk savaşın ipuçlarını içermektedir.

123547189-gettyimages-1238945062.jpg

Bu yazı toplam 1207 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar