Hükümet formülü çıkmıyor
Hükümet arayışını sürdüren UBP sonuç alamadı. CTP ve HP’nin reddetmesiyle geriye UBP-DP-YDP+Serdar Denktaş’tan oluşacak, eğer Hüseyin Özgürgün de dönerse 25 vekilli hükümet modeli kaldı.
Hükümet arayışını sürdüren UBP sonuç alamadı. CTP ve HP’nin reddetmesiyle geriye UBP-DP-YDP+Serdar Denktaş’tan oluşacak, eğer Hüseyin Özgürgün de dönerse 25 vekilli hükümet modeli kaldı.
Fehime ALASYA
Hükümeti kurmakla görevlendirilen UBP Genel Sekreteri Ersan Saner’in, CTP ve HP’den olumsuz yanıt aldıktan sonra Demokrat Parti (DP) ve YDP ile ortaklığa ağırlık vermesi, bu çalışmalarda UBP-DP-YDP+Serdar Denktaş ‘azınlık hükümeti’ senaryosunu güçlendirdi.
UBP ile kurulacak olan hükümete Demokrat Parti sıcak baktı, Yeniden Doğuş Partisi ise “erken seçim” şartını koştu.
YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı, içinden geçilmekte olan kritik süreçte adım atılması gerektiğini belirtti, bu hükümetin ‘azınlık hükümeti’ olacağını ve uzun ömürlü olmayacağını ifade etti.
UBP’nin Özgürgün de dâhil 20, CTP’nin 12, HP’nin 9, TDP ve DP’nin 2, YDP’nin ise 2 vekili bulunuyor. Serdar Denktaş, partisinden istifası sonrasında Meclis’te bağımsız temsil ediliyor.
Meclis’ten güvenoyu almak için salonda oylama sırasında bulunan vekillerin yarısının bir fazlasından onay almak gerekiyor.
UBP-DP ve YDP’nin ucu ucuna yeterli sayıyı bulması ve güvenoyu alması durumunda dahi olası hükümetin Meclis’teki işleyişinde sıkıntı yaşayacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Bunun yanında UBP-DP-YDP formülünde Meclis’te yasama faaliyetleri ve çalışmalar için oluşturulacak olan sürekli komitelerin oluşması ve Meclis çalışmalarının yürütülmesinin de mümkün olmayabileceği ön görülüyor.
DP Genel Başkanı Fikri Ataoğlu:
“UBP, kendi içindeki sıkıntıları çözsün, gerisi kolay”
UBP-DP-YDP hükümetine ağırlık verilmesine bakış açısını sorduğumuz DP Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, “Hükümet modeli ne isterse olsun yardımcı olmaya hazırız” sözlerini yineledi.
Parti Meclisi’nin kendisine hükümet kurma yetkisini verdiğini anlatan Ataoğlu, söz konusu olası hükümetle ilgili henüz kendisiyle iletişime geçen biri bulunmadığını kaydetti.
“Şu dakikaya kadar benimle kimse irtibata geçmedi” diyen Ataoğlu, ülkenin hassas bir dönemde bulunduğunu bu nedenle bir an önce çözüm üretilmesi gerektiğini kaydetti.
Ataoğlu, “UBP, kendi içindeki sıkıntıları çözsünler, gerisi kolay” dedi.
Olası hükümetle Meclis’in işleyişine ilişkin herhangi bir şey konuşmadıklarını dile getiren Ataoğlu, henüz bu detaylara bakılmadığını işaret etti.
Arıklı’dan UBP- DP- YDP hükümeti değerlendirmesi:
“Azınlık hükümeti olur, işleyişi tartışılır”
YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı, olası UBP-DP ve YDP hükümetine ‘erken seçim şartlı’ destek belirtti.
Arıklı, konuşulan formülün ‘azınlık hükümeti’ olacağını ve uzun ömürlü olmayacağını öngördüğünü anlattı.
Arıklı, “Biz erken seçimin en erken sürede olmasını isterken, DP en geç sürede olmasını istiyor. Biz seçim tarihi olmadan ucu açık bir hükümet modeline sıcak bakamayız.” ifadelerini kullandı.
Saner’in geçtiğimiz günlerde yaptığı ziyaretin ardından henüz kendileri ile temasa geçen birinin olmadığını da dile getiren Arıklı, “Dün gece UBP kendi iç sorunu için efor sarf etti. Büyük ihtimalle yarın (bugün) görüşmelerde ikinci tura başlayacaklardır. Burada herhangi bir değişiklik var mı yok mu bakılacak.” dedi.
“Uzun ömürlü olması teknik olarak da mümkün değil”
Azınlık hükümetin çok uzun ömürlü olmasının teknik olarak da mümkün olmadığını belirten Arıklı, şöyle devam etti:
“Benim gönlüm tüm siyasi partilerin elini taşın altına koymalarına yatıyordu. Milli mutabakat hükümeti kurulmasını arzulamıştım.
Parti kısa vadeli seçim hükümetine itiraz etmiyor ama uzun süreli hükümete girilmemesi için tabanda ciddi baskı var.
Bu hükümet boşluğunu gidermek için kararlıyız ama iyi niyetimizi suiistimal etmesinler.”
“Özgürgün hemen gelebilir”
Hüseyin Özgürgün’ün, oluşacak hükümette ihtiyaç duyulduğu takdirde hemen gelebileceğini dile getiren Arıklı, “Özgürgün ile her gün konuşuyorum, gerek olursa bir telefon açın geleyim diyor” ifadelerine yer verdi.
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman:
“Seçim kazanmak için her yol mubahtı. Durduramadık…”
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, ‘Pandeminin Başlangıcından Bu Yana Siyasetin Halleri’ne ışık tuttuğu açıklamasında, son aylarda yaşananları hatırlattı, ‘tarihe not düştü’…
“Bu seçim bitecek ama insanları bölerek, parçalayarak, manipüle ederek, müdahale çağrısı yaparak, müdahale ederek, Türkiye-KKTC ilişkilerini rayından çıkararak, Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukukun dışına düşürerek yaratılan enkazı 19’undan sonra kaldırmak yıllar alacak dedik… Ama akıl tutulması başlamıştı bir kere. Seçim kazanmak için her yol mübahtı. Durduramadık.”
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, ‘Pandeminin Başlangıcından Bu Yana Siyasetin Halleri’ne ışık tuttuğu açıklamasında, son aylarda yaşananları hatırlattı, ‘tarihe not düştü’…
UBP’ye “biz aylardır bu çağrıları yaparken siz neredeydiniz” sorusunu da yönelten Erhürman, “Bu halk için, bu ülke için yüreği çarpan, endişe duyan insanların geçmişe takılıp kalmak gibi bir lüksü yok. Ama kimsenin de bizden bütün bu yaşananlar “yaşanmamış gibi” davranmamızı isteme gibi bir lüksü olmadığını hatırlatmak isteriz…” dedi.
Erhürman’ın açıklaması şöyle:
Siyasi partilere siyasetin içinden de, dışından da çağrılar var. Sorumluluğa, ciddiyete davet ediliyor siyasi partiler. “Yaşadıklarımız geride kaldı, önümüze bakalım” demeyi ben de severim. Ama önümüze bakarken aynı şeyleri yaşamamak, doğru yolu bulmak için hafızaları tazelemek gerekiyor.
Mart ayında ülkemizde ilk vakalar görülmeye başladığında, “bu hem sağlıkta, hem ekonomide, hem eğitimde, hem de hayatın tüm alanlarında halkımızı ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakacak bir krizdir. “Kriz masası” kuralım, iktidarıyla muhalefetiyle hep birlikte ellerimizi taşın altına koyalım, aksi takdirde hep birlikte bu taşın altında kalacağız” dedik. Dinleyen olmadı. Hatta dönemin Başbakanı Sn. Tatar ülkede kriz olmadığını iddia etti.
İnsanlarımız sağlıkta ciddi problemlerle karşı karşıya kaldı. Çocuklarımız eğitimlerine devam edemedi. Binlerce işyerimiz ya kapandı, ya çalışmaya ara verdi. On binlerce insanımız işsiz kaldı. Piyasada talep daraldıkça daraldı. “Hep birlikte ellerimizi taşın altına koyalım” çağrılarımıza devam ettik, yine kimse dinlemedi.
Hükumet bu arada seçimlerin de etkisiyle pandemi uygulamaları, imar planı gibi konularda birbirine düştü. Kamuoyu önünde atışmaya başladı. Halka “birlik-beraberlik” çağrısı yapanlar, muhalefetin “birlikte hareket edelim, sorumluluğu paylaşalım” çağrılarına kulak tıkayanlar, kendi içlerinde de “birlik-beraberlik” sağlayamaz duruma geldiler. Hükumetin aldığı her karar onlarca kez değişti. “Kriz yönetimi”ne güven sarsıldı, tüketildi. İnsanlar ne yapacaklarını bilemez durumda kaldılar. Bu arada sağlıkta, eğitimde, ekonomide, çalışma yaşamında sıkıntılar büyüdükçe büyüdü.
Bunların üzerine Ağustos ayında “bu hükümet siyaseten yok hükmündedir” dedik. Ülkeyi yönetemedikleri değil, yönetmek gibi bir dertleri olmadığı uzun bir süreden beri görülüyordu ama siyaseten yok hükmünde oldukları için artık isteseler bile toparlanıp yönetemeyecekleri de netleşmişti. Yine dinleyen olmadı!
Tüm alanlarda işler kötüye gitmeye devam ediyordu. Bunun üzerine Eylül ayında “istifa edin. Bir kriz hükumeti kuralım. Hep birlikte ellerimizi taşın altına koyalım” çağrısı yaptık. Önümüzde seçim vardı. Hükumette olmak riskse, bu bizim için de riskti. Ama bu çağrıyı yaptık. Yine dinleyen olmadı.
Ülkenin en zor dönemlerinden birinde hükumet işi gücü bıraktı sahaya çıktı. Seçimden başka hiçbir şey düşünülmez oldu. İşler hala her gün daha da kötüye gitmeye devam ediyordu.
Bu arada, insanlarımızı pandeminin etkilerinden mümkün olduğunca korumak için birlik içinde olmamız gereken dönemde, seçimler dolayısıyla, “kazanmak için her yol mubahtır” anlayışıyla insanlarımızı bölen, parçalayan her türlü manipülasyon, müdahale çağrısı ve müdahale yapılmaya başlandı.
Ülkede her insan için son derece önemli olan “Maraş” konusunda, ülkenin kurumları, Meclisi, hatta hükumeti devre dışı bırakılarak gerçekleşen müdahale, zaten aylardır taşmış olan bardağın taştığının nihayet fark edilmesiyle hükumeti düşürdü. Yapılması gereken belliydi. Dönemin Başbakanı Sn. Tatar hemen ertesi gün hükumetin istifasını Cumhurbaşkanı’na sunmalıydı. Teamüller açıktı. Hükumet istifa edecek, yenisi gelene kadar yalnızca günlük-cari-idari işleri yapacaktı.
Bunun da çağrısını yaptık. Yine dinleyen olmadı. Seçim arifesiydi. Yapacağımız herhangi bir eylem “seçim kazanmaya yönelik kötü niyetli” bir eylem olarak nitelenecekti. Ülkede gerginlik vardı. Artırmamak gerekirdi. Sorumlu davrandık, söylemekle yetindik, kulaklar yine tıkandı.
Hep “19’unu düşünün” dedik. “Bu seçim bitecek ama insanları bölerek, parçalayarak, manipüle ederek, müdahale çağrısı yaparak, müdahale ederek, Türkiye-KKTC ilişkilerini rayından çıkararak, Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukukun dışına düşürerek yaratılan enkazı 19’undan sonra kaldırmak yıllar alacak dedik”. Ama akıl tutulması başlamıştı bir kere. Seçim kazanmak için her yol mübahtı. Durduramadık.
Seçim nihayet bitti. Kıbrıs Türk demokrasisi onlarca yıl geriye gitti. Demokrasi, irade, ekonomi, eğitim, çalışma hayatı, Türkiye ile ilişkiler, Kıbrıs sorunu, Kıbrıslı Türklerin dünyaya açılma çabaları açısından açılmış derin yaralar önümüzde duruyordu. Tahribat büyüktü.
Ama yetmedi. Sn. Tatar, açık çağrılarımıza rağmen hükumetin istifasını sunmadı. O da yetmedi, yine uyarılarımıza rağmen Bakanlar Kurulu’ndaki herhangi bir bakana vekalet bırakmadı ve aylardır siyaseten yok hükmünde olan hükumet, hukuken de yok hükmünde kılındı. Bakanlar Kurulu toplanamaz hale getirildi. Bu yüzden bütçe sorunu çıktı ortaya. Hükumetin acilen geçirmesi gereken tüzükler geçirilemedi.
Yine tınmadılar. “Hükumeti kurmak için UBP Kurultayı’nı bekleyin” dediler. Ülke ve halk en zor dönemlerinden birinde yine beklemeye alındı. Artık müdahale çağrıları da müdahaleler de alışkanlık yaratmıştı birilerinde. “Veri var mı” dedik. Veriyi Sn. Sucuoğlu’nun yaptığı açıklamada gördük: “Bu süreçte çekilmek konusunda telkinin iddia edildiği ve üzerime yapıştırılmaya çalışıldığı gibi benim bir kusurumla ilgili değil, farklı bir adayın o aşamada hasbelkader tercih edilmesi nedeniyle olduğunu da öğrenmiş bulundum” cümlesi açıktı. Yapılan tercihin sonucu netti: “Kurultay başkan seçemedi”. Böylece, “herhalde artık bu kadarı da olmaz” lafı Kıbrıs Türk siyasi hayatından tamamen çıkarılmış oldu.
Ama bu da yetmedi. Sn. Ersan Saner’e seçimden hemen sonra verilebilecek olan hükumeti kurma görevi ortalık allem gallem edildikten sonra nihayet verildi ve Sn. Saner partilerle görüşmeye başladı. Bütün bunlardan sonra elbette bir UBP-CTP hükumeti kurmamız söz konusu değildi ama biz yine de “geriye üç-beş demokratik teamül kaldıysa onları da bozmayalım, UBP tabanına saygısızlık da etmeyelim” dedik ve görüştük. Görüşmemizden saatler sonra Sn. Sucuoğlu’nun yeniden aday olduğunu ve dolayısıyla görüştüğümüz heyetin yetkisinin kısa bir süre sonra ortadan kalkabileceğini öğrendik. Biz teamülleri ve saygıyı korumaya çalışırken, yaşananların bize saygısızlığa dönüştüğünü bir kez daha gördük.
Bu yazı bir sonuca bağlanmayacak. Amaç yalnızca tarihe not düşmek. Hafızaları tazelemek. Tabii ki bir de bugün, “sorumluluk”, “ciddiyet” çağrısı yapanlara, “biz aylardır bu çağrıları yaparken siz neredeydiniz” sorusunu sormak. Evet önümüze bakacağız. Bu halk için, bu ülke için yüreği çarpan, endişe duyan insanların geçmişe takılıp kalmak gibi bir lüksü yok. Ama kimsenin de bizden bütün bu yaşananlar “yaşanmamış gibi” davranmamızı isteme gibi bir lüksü olmadığını hatırlatmak isteriz…
Formüller ve ihtimaller:
Tek seçenek azınlık hükümeti mi?
UBP-CTP Hükümeti: CTP reddetti
Ersin Tatar’ın çıkması ile UBP’nin Meclisteki aktif Milletvekili sayısı 19 oldu. Aylardır Meclis’e uğramayan Hüseyin Özgürgün’ün aktif katılımı ile birlikte bu sayı 20’ye ulaşıyor. Meclis’te en fazla vekile sahip ikinci parti ise 12 kişi ile CTP. Söz konusu hükümet senaryosu hükümet kurma çalışması için kolları sıvayan Ersan Saner’in ‘ret ‘ cevabı almasıyla ortadan kalktı. Erhürman, UBP heyetinin ziyaretinde bu kapıyı kapattı.
UBP-HP Hükümeti: HP reddetti
Tartışmalı şekilde HP’nin istifası ile son bulan hükümet çalışmalarının ardından yine de HP’nin kapısını çalan Saner’e, HP Parti Meclisi toplantısı ardından ‘hayır’ cevabı çıkmıştı. Mecliste yeter sayıya ulaşabilecek olası UBP-HP hükümeti de bu sayede son buldu.
UBP-CTP-HP: HP gündeme getirdi
HP Genel Sekreteri Rogers, UBP-CTP-HP formülünü gündeme taşıdı. Çok geniş tabanlı bu formül taraflarca henüz tartışılmadı.
UBP-DP-YDP Hükümeti: Çok zor bir azınlık hükümeti
Saner’in CTP ve HP’den ret cevabı almasının ardından hükümet kurma çabaları içinde konuşulan ve tüm tarafların yeşil ışık yaktığı en güçlü olası senaryo olarak biliniyor. Meclis’te DP’nin 2, YDP’nin 2 koltuğu var. UBP ise Özgürgün’ü bekliyor. Bu formüle Serdar Denktaş’ın da dışarıdan destek vermesi gerekiyor. (Söz konusu olası UBP-DP-YDP Hükümetinin güvenoyu alması durumunda dahi Meclis’teki işleyişinde sıkıntılar yaşanacağı büyük öngörüler arasında… YDP bu formüle erken seçim şartıyla destek veriyor)