Ülkemizde Üniversite Sektörü ve ‘Yabancı Öğrencilerin’ sorunları
Ülkeye farklı ülkelerden aracılar tarafından büyük yalanlarla getirilen ve beklediklerinden çok farklı bir ortam bulan, burada sömürülmeye, tecavüz ve şiddete, cinayetlere açık halde ortada bırakılan çok geniş bir de yabancı öğrenci grubu bulunmaktadır.
Mine Yücel
Bugün KKTC’de toplamda 16 tane universite bulunmaktadır. Bu üniversitelerde 100,629 öğrenci öğrenim görmektedir. Ayrıca YÖDAK’tan almış olduğumuz bilgiye göre de Ekim 2017 itibarıyle işlemleri süren 16 tane daha üniversite bulunmaktadır. Bu makalede üniversitelerimizde öğrenim görmekte olan ‘3. Ülke’ vatandaşlarının sorunlarına değineceğim.
Şu anda hizmet vermekte olan üniversiteler arasında öğrencileri KKTC, TC ve 3. Ülke öğrencileri diye ayırdığımız zaman, en fazla ‘3. Ülke’ öğrencisinin Nijerya, daha sonra ise sırasıyla İran, Zimbabwe, Suriye, Ürdün, Pakistan, Libya ve Irak uyruklular olduğu gözlemlenmektedir.
Bu makalenin amaçları için ‘3. Ülke’ lerden gelen öğrenciler, makale içerisinde yabancı öğrenciler olarak anılacaktır.
En yoğun olan yabancı öğrenciler ve sayıları: (Kaynak: YÖDAK)
Nijerya: 7274
İran: 1943
Zimbabwe: 1882
Suriye: 1857
Ürdün: 1793
Pakistan: 1500
Libya: 1126
Irak: 1110
Nijerya uyruklu öğrencilerin en yoğun olarak bulunduğu üniversiteler sırasıyla UKÜ, DAÜ ve YDÜ’dür.
İran’lılar daha çok DAÜ ve GAÜ’de bulunmaktadır.
Zimbabwe uyruklular en yoğunluklu olarak sırasıyla UKÜ, YDÜ ve DAÜ’dedir.
Bu makalede yer alan bulgular ülkemizdeki yabancı öğrencilerin sorunlarını belirlemek için yapmakta olduğum araştırmanın ön hazırlığı evresinde elde ettiğim ön bilgilerden derlenen bir özettir. Burada yabancı öğrencilerin ama özellikle de Afrika kökenli kadın öğrencilerin sorunlarını yansıtmaya çalışacağım.
Bunu yaparken de ilk olarak özellikle ülkemizdeki üniversite sektörü ile ilgili genel bir değerlendirme ile başlamak gerekmektedir. Ülkemizde üniversite sektörü yeni bir sektör değildir. Fakat yeni üniversitelerin açılması ve bu üniversitelerin özellikle 3. Ülke dediğimiz yeni pazarlara açılması, yeni denebilecek bir gelişmedir.
Bunun altında yatan etkenlerin iyi anlaşılması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Herhangi bir planlama olmaksızın son dönemlerde bazı oportunist siyasilerin üniversitelerin akademik değeri yanında ciddi bir rant değeri olduğunu keşfetmesi ile yeni bir üniversite dalgası oluşturulmuş durumdadır. Yeni üniversitelerin bazıları ülkemizdeki bazı casino sahipleri için bir ‘ek uğraş’ durumuna gelmiştir. Buna ek olarak birçok suç unsuru teşkil eden çalışmanın ‘meşrulaştırılması’ için de öğrenci vizeleri araç olmaktadır. Bugün bu ülkede dönen uyuşturucu ticareti ve birçok gayriyasal aktivite öğrenci vizesi ile ülkeye giriş yapmış fakat öğrencilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan kişiler tarafından yürütülmektedir. Bu kişilerin ülkede harcayıp da aklamakta oldukları ciddi miktardaki paralar ise bugün ülkedeki ekonomik krizin kalbinde yatan enflasyonun temel sebebidir. Herkes ekonomik kriz diye dövizdeki artışı gösteriyor olsa da, para aklama için ülkeye bu öğrenciler üzerinden giren kara paranın ülke ekonomisine enflasyon artışı olarak yansıdığını göremeyen bir ekonomik bakışımız da mevcuttur maalesef!
Gelelim yabancı öğrencilere...
Ülkeye farklı ülkelerden aracılar tarafından büyük yalanlarla getirilen ve beklediklerinden çok farklı bir ortam bulan, burada sömürülmeye, tecavüz ve şiddete, cinayetlere açık halde ortada bırakılan çok geniş bir de yabancı öğrenci grubu bulunmaktadır.
Farklı ülkelerden gelen yabancı öğrencilerin farklı geliş sebepleri, kültürleri ve tecrübeleri bulunmaktadır. Buraya geldikten sonra yaşamış oldukları sorunların birçoğu ise ortak sorunlardır. Bunlardan en önemlisi burada kendilerine bolca anlatılan ‘uluslararası ortamı’ bulamamış olmaktır.
Bu ne demektir?
Üniversitelerimizin bazıları (en kurumsal olanlar) farklı kültürlerden gelen insanların kendilerini rahat hissedebileceği yerler olarak tasarlanmış olabilir. Fakat ülkemizin böyle bir planlama yapılmadan, muhtemelen bu sektörden gelebilecek rantın farkına varıldığı anda hızla bu sektöre yönelinmiş olmasından kaynaklanarak öğrencileri ve öğrenci vizesi ile ülkeye gelen ama öğrencilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan kesimlerin sadece parasını alıp onları kendi haline bırakma mantığı bugün ‘yabancı öğrenci sorununun’ bu ülkenin henüz keşfedilmemiş ama en büyük sosyal sorunlarından biri olma potansiyeline sahip bir sorun haline gelmesine neden olmuştur.
Kültürel olarak farklı kültürlere hazır olmayan toplum bir anda çok ciddi rakamlarda öğrenci ile karşı karşıya kaldığı zaman ise özellikle ırkçılık, taciz, yabancı öğrencilere karşı nasıl davranılması gerektiğini bilemeyecek kadar kapalı toplum olma gibi sorunlar yaşamaktadır. Ve bunu öğrencilere karşı bir ırkçılık olarak yansıtmaktadır. En basit ve en masum şekli ile markette gördüğü ‘zenci’ kıza yaklaşıp, saçına dokunup, gerçek mi bu saçlar gibi sorular sormanın hiçbir şekilde yanlış olmadığını düşünen bir toplumda yaşamaktayız bugün.
Fakat yabancı öğrencilerin sorunları maalesef bununla sınırlı kalmamaktadır. Hatta bu, sorun olarak değil de gülümseyerek anlatılan bir şaka olarak yansımıştır çalışmalarımıza. Gerçekte ise sorunlar çok daha vahim noktalardadır.
Dil sorunu, en büyük sorunlardan bir tanesidir. Ulaşım ve toplu taşımacılık eksikliği yine birçok sorunu beraberinde getirdiğinden dolayı en temel sorunlardan bir tanesidir.
Ülkelerindeki aracılar tarafından herşeyin ucuz olduğu, eğitim kalitesi yüksek Avrupa’da bir adaya gidiyor oldukları şeklinde ikna edilen bu öğrenciler Ercan havaalanına indikleri anı hayatlarının en büyük şoku olarak aktarmaktadırlar.
Okulun ve aracıların şeffaf olmayan ve her gün artabilen masrafları ile baş başa bırakılan öğrenciler ilk başta planladıkları bütçenin burayla ve buradaki yaşam koşulları ile örtüşmediğini öğrenmektedirler ülkeye gelir gelmez.
Bunun sonrasında kendilerine okulda konaklama sözü verilmişken bir çoğu bu konaklamanın çeşitli sebeplerle var olmadığını görmekte ve ortada kalmaktadır. Daha sonra toplum içerisinde var olan aracılar veya ev veya yurt sahiplerinin aşırı yüksek talepleri ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Ancak Türkçe ve tamamen kendilerini haksız bırakacak kontratlar imzalatılarak fahiş fiyatlarla konaklama şansına sahip olabilmektedirler.
Buna karşılık kendilerine sıkca söz verildiği gibi burs olanaklarının olmadığı veya burs denilen şeyin aslında üniversite içerisinde veya dışında gayriyasal olarak çalışmak olduğunu öğrenmektedirler. Üniversite öğrencilerinin öğrenci vizesi ile çalışması yasal olmamasına rağmen devlet buna göz yummakta ve öğrenciler bir anda kendilerini sömüren ve yerli elemanlara kıyasla daha uzun ve daha ucuza çalıştıran bir sistemin içerisinde buluvermektedirler.
Polise şikayet şansının çok fazla bulunmadığı bu ortamda polise şikayette bulunduğunu belirten ender şahısların ise polis tarafından ciddiye alınmadığı ve en iyi ihtimalle ‘binadan nazikçe dışarıya çıkartıldığı’ rapor edilmiştir.
Çalışmamızda toplum içerisinde sıkca ırkçılığa maruz kaldığını söyleyen öğrenciler yanında özellikle Afrika kökenli kadın öğrencilerin ciddi oranlarda taciz ve tecavüz yaşadıkları belgelenmiştir.
Toplu taşımacılığın gün içerisinde saat 6’da son bulduğu, okul otobüslerinin de sınırlı saatlerde çalıştığı bir ülkede özellikle kampüs dışında (restaurant veya cafelerde) çalışmak zorunda kalan kadın öğrencilerin gece 1 veya 2 gibi sona eren iş sonrası eve dönüşleri pek de güvenli olmamaktadır.
Polise yansıyan cinsel taciz veya tecavüz konularında ise polisin ‘sorunu kendi aranızda çözün’ deyip öğrencileri göndermekte olduğu belirtilmiştir. Bunun sebepleri arasında aslında özellikle Nijerya kökenli öğrenciler arasında yaygın olan ve bizim ‘aşiret veya kabile’ çatışması olarak anlayabileceğimiz sebeplerden dolayı bireysel değil de toplu tecavüz vakalarına dayanabilen olaylar olabilmesi sebebiyle de polisin bu konularda yeterli tecrübe ve kapasitesinin olmaması da olabilir diye düşünüyorum.
Şu ana kadar konuşmuş olduğumuz tüm Afrika kökenli kadın öğrencilerin yolda yürürken taciz edildiğini belirtmiş olması ise ayrıca önemli bir sorundur. Otostop yapmak zorunda kalan büyük bir çoğunluk tacize uğramakta, ve konuştuğumuz kaynaklara göre Afrika kökenli öğrencilerin 4’te ikisi veya 6’da ikisi gibi bir oran ise tecavüze maruz kalmaktadır. Tecavüz vakalarının kimisinde tecavüz edenin yerel halk ve özellikle olgun yaşlı erkekler olduğu, kimisinde yine Afrika kökenli erkek öğrenciler olduğu, bir kısmının ise öğrenci vizesi altında ülkeye gelen fakat okula parasını yatırdıktan sonra gayriyasal işlerle meşgul olan bir kesim olduğu söylenmektedir.
Tecavüz vakalarının bir çoğunda kadınların şikayet edecek bir durumda olmadığı, tecavüz edenin bunu kayıt edip daha sonra tehdit unsuru olarak kullandığı bildirilmiştir. Tecavüze uğrayan birçok kişinin daha sonra ne olduğunu hatırlamıyor olmasının özellikle ilaç kullanılarak tecavüzün yaygın oluğunu göstermektedir.
Tecavüzler sonucunda birçok istenmeyen hamilelik ortaya çıkmakta ve bunlar 400 TL gibi maliyetlerle gayri yasal ortamlarda gerçekleştirilen kürtajlarla sonlandırılmaktadır.
Yine kadın öğrenciler arasında çalışmak zorunda olup da fuhuşa yönelenler veya 300/400 Euro ücrete yumurtalarını satmak zorunda kalanlar da bulunmaktadır.
17/18 yaşlarında yeni bir ülkeye gelen, herhangi bir orientasyon veya ‘kültürel tanıştırma’ programı olmaksızın toplum içerisinde başıboş bırakılan ve sadece sömürülecek para kaynakları olarak görülen bu öğrenciler, Kıbrıs Türk toplumu içinde yaşayan ve taciz ve tecavüz görmesine karşın şikayette bulunmaktan çekinen kadınlardan daha da beter bir durumla karşı karşıyadırlar. Çünkü onların gidebilecek, danışabilecek, kendilerine kol kanat gelebilecek aileleri veya bir arkadaş veya sosyal ağları da bulunmamaktadır.
Böyle bir noktada yalnız ve mağdur bireyler olarak her türlü sömürüye açık haldedirler. Tecavüz, gayriyasal kürtajlar vs çok yaygındır. Buna ek olarak birçok genç uyuşturucu batağının içine düşmektedir. Hem kullanıcı ve bağımlı olarak hem de sonrasında son noktadaki küçük satıcı olarak...
Tek kurtulma noktası ise eve geri dönüştür bu öğrenciler için...
Böyle bir sistemden yararlanan bir toplumda yaşıyoruz bugün...
Bu öğrencilere kiralık ev vs sağlamak için ‘aracılık yapan’ dolandırıcıların kol gezdiği...
Kiralık araçlardan, evlerden, yurtlardan...
Gayriyasal kürtajlardan...
Yumurta vs satışından...
Ucuz iş gücünden, tecavüz de dahil cinsel hizmetten faydalanan hastalıklı bir topluma dönüşmüş durumdayız...
Sokakta taciz ve tecavüze uğramadan yürümekten korkan genç/cocuklar var bu ülkede...
Karanlık sokaklarda araçlarımızla katlettiğimiz, adını bile bilmediğimiz...
Kendi mafya hesaplaşmalarıdır deyip ölümlerini haber bile yapmadığımız...
Eğitim adası olmakla övünenimiz var mı hala daha?