Ülke yönetiminde, bürokrasisinde ve özel sektörde  görev yapan yöneticiler, o işe en yeterli, en uygun kişiler olmalıdır. Yaptıkları görevi hak etmelidirler.

O göreve layık, bilgili, donanımlı olmalıdır. İşini yaparken, dürüstlükten, adaletten, empati yapmaktan taviz vermemelidir.

Yöneticiler bu duygularla görevini yaptığı taktirde, yapılan işlerde  verimlilik artmakta, sosyal adalet sağlanmakta ve vatandaş memnuniyeti yükselmektedir.

Ülkemizde ise, Kamu görevi yapan ve 3’lü kararname ile atanan, bu özelliklere sahip olmayan yöneticiler, siyasetin güdümünden kurtulamamakta, vatandaşa şeffaf, tarafsız ve hakettiği şekilde hizmet verememektedir.

Bu tür yöneticilerin, işlerini yaparken, siyasi yakınlarının kayırılmasına yönelik yaptığı icraatlar, vatandaşlar arasındaki fırsat eşitliğine zarar vermekte, adalet duygusunu zedelemekte, halkın devlete olan güvenini sarsmakta ve özellikle gençlerin ülkeden göç etmesine neden olmaktadır.

Eş, dost, akraba ve siyasi yakınlığı olan kişilere yönelik işlerin yürütüldüğü ülkelerde, ekonomik ve sosyal kalkınmanın istenilen düzeyde gerçekleşmesi mümkün değildir.

Özellikle kamu yönetimimiz, bu konularda sınıfta kalmaktadır. Çoğunlukla, işin ehli, uzmanı olmayan yöneticiler görevlere getirilmektedir. Son dönemde bunları daha sık görmekteyiz.

Son yıllarda, yapılacak işlerle ilgili eğitim ve tecrübesi olmayan kişiler, hiç çekinmeden, siyasi yakınlıktan dolayı, bu üst düzey bürokratik görevlere atanmaktadır.

Yapılacak işin niteliğine ve içeriğine göre kişiler değil, kişilere göre iş verilmektedir. Bunun acısını da, iyi hizmet almak isteyen hem özel sektör, hem de vatandaşlar çekmektedir.

Atanan yöneticiler, donanımlı ve bilgili olmadıkları halde, ben bilirim, benim yaptığım doğrudur düşüncesiyle hareket ettikleri zaman, çalıştıkları  kurumlar verimsiz olmakta, çalışan personelin motivasyonu düşmekte ve böylece halk iyi hizmet alamamaktadır.

Bu bağlamda, kamu yönetiminde, memnuniyetsizlik baş göstermekte ve ülkedeki en büyük sorunlardan biri olan, bürokrasiye ve siyasete güvensizlik giderek artmaktadır.

Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi tarafından, Haziran 2024 döneminde yapılan araştırmaya göre, katılımcılar arasında umutsuzluk ve mutsuzluğun hakim olduğunu, siyasete ve sosyal konulara ait  güvenin düşük olduğu görmekteyiz. Katılımcıların yüzde 82.5’i, ülkede işlerin yanlış yönde gittiğini düşünmektedir.    

Bunlar yanında, Cumhurbaşkanı’na güvenin yüzde 19.5 ve Hükümet’e güvenin yüzde 17.5 olduğu araştırmada ortaya çıkıyor. Araştırmaya göre, Ülkede, yönetemeyen, sorunları çözemeyen ve çeşitli yolsuzluklarla  anılan bir yönetim bulunmaktadır.

Bahse konu araştırma, Ülkemizde ekonomik ve sosyal sorunlar günden güne artarken, yolsuzluk, rüşvet ve suistimaller çoğalırken, her 5 kişiden 4’ünün ülkeyi yönetenlere güvenmediğini ortaya koymaktadır.

Araştırmada, en önemli sorunlar arasında ‘yeteneksiz ve beceriksiz liderler’ ve ‘yolsuzluk’ olduğunun da  görülmesi, bize ülkenin iyi yönetilmediğini net olarak göstermektedir.

Son yıllarda, eğitimleri o makama uygun olmamış, hizmet vermede gerekli yöneticilik vasfı ve bilgi birikimleri oluşmamış bazı kişiler, devletin çeşitli kademelerinde görev yapmışlar veya şu anda görev yapmaya devam etmektedir.

Bu kişiler, sahip oldukları makamlara  liyakatla gelmemiş, oturduğu koltuğu doldurmayan, sadece siyasi tercihlerden dolayı atanmışlardır.

Ülkemizde son dönemde, sayısını unuttuğumuz birçok bakan, yönetim kurulu başkanı ve üyesi, müdür,  müsteşar görevlere atanmakta ve kısa süre sonra, ayni partiler tarafından görevden alınmaktadır. Bu ülkenin hem insan kaynaklarına, hemde bütçe kaynaklarına yazık edilmektedir.Sonuçta, ülke ve halk kaybetmektedir.

Netice itibarı ile, halkımıza ve iş dünyasına iyi hizmet vermek istiyorsak, siyaset kurumunda ve kamu yönetimi ‘nde  bilgi ve donanıma sahip, deneyimli, yönetici vasıflarına uygun kişilere görev verilmelidir. Zira, bu gemi limandan kalkmış, meçhule doğru  son sürat gitmektedir.