1. YAZARLAR

  2. Dr. Berkan Tokar

  3. Ülkemizi Geleceğe Sağlıklı Taşımanın Yolu Olabilir
Dr. Berkan Tokar

Dr. Berkan Tokar

EKONOMİ YAZILARI

Ülkemizi Geleceğe Sağlıklı Taşımanın Yolu Olabilir

A+A-

Cumhuriyetçi Türk Partisi geçtiğimiz hafta beklendiği gibi kalabalık ve coşkulu bir toplantının ardından halen partinin başkanlık görevini sürdüren Tufan Erhürman’ı cumhurbaşkanı adayı olarak belirledi. Sn Tufan Erhürman adaylığının açıklanmasının akabinde yaptığı konuşmasında, vizyonunun, Kıbrıs sorununun çözümü, çözüme zemin ve katkısı olacak güven yaratıcı önlemler önerilerine açık ve destekleyici olma, yoğun diplomasi ve kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi temelinde olduğunu halka duyurdu. Ekonomist olmam ve ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabilmenin bilimsel ve teknik açıdan ülkemiz şartlarında mümkün olup olmadığı konusunda bir süreden beri oluşan ilgim nedeniyle ‘kendi ayakları üzerinde durabilme’ vizyonu benim çok önemsediğim bir konudur.

Kanımca, Tufan Erhürman yaşadığı başbakanlık tecrübesinin ardından kendi ayakları üzerinde duran ekonomik modelin, ülkemizin maddi açıdan bağımlılığını ortadan kaldırmasının çok daha ötesinde, kuramsal ve demokratik gelişimin önünü açacağına inandı ve ülkemiz için başarılması gereken bir hedef, bir vizyon olarak benimsedi. Bilindiği üzere, “vizyon” ‘gelecekte olması hedeflenen konumu açıklayan bilgilendirmedir’. Yani, nereye varmak istediğimizi, gelecekteki statü-konumumuzun, hedefimizin ne olduğunu belirtir. Dolayısıyla bu hedef Sn Tufan Erhürman tarafından önümüze konmuş olsa da, bu hedefin yol planını düşünmek ve yaratmak, bu vizyonu paylaşanlara, yani bizlere düştüğü inancındayım.

Kendi ayakları üzerinde durma hedefi olan gelişmekte olan ekonomilerin oluşturması gereken birinci hedef makroekonomik dengedir. Makroekonomik denge kurulurken ekonomide üç temel dengenin oluşmasının da sağlanması lazımdır. Bu üç temel denge tasarruf ile yatırımın, toplanan vergi gelirleri ile hükümet harcamalarının ve ithalat ile ihracatın eşit olmalarını sağlama halidir. Makroekonomik dengenin oluştuğu hallerde de, önemli olan bu üç dengenin birbiriyle ilişkisi ve ulaşılan makroekonomik dengenin istenilen bir denge veya sürdürülebilir bir denge olup olmadığıdır.

Bir ülkenin makroekonomik dengeyi sağlaması, günümüz küresel koşullarında haliyle sanıldığı kadar kolay değildir. Her bir dengenin diğerleriyle çelişkiler içinde bir ilişkisi vardır. Bu üç dengeyi ve aralarındaki çelişkili ilişkileri birarada görmeden alınacak önlemler daha büyük dengesizliklere yol açabilir. Dolayısıyla bahsettiğimiz bu denge hali her ülkenin kendi olanakları ve şartları gözetilerek oluşturulması gerekmektedir.

Peki, ülkemiz bahse konu dengenin neresindedir? Buna bakıldığında, birinci denge, tasarrufların yatırımlara kaynak olabilmesi durumu, ülkemizde mevcuttur. Kullanılan krediler tasarrufların sadece %70’i kadardır. İkinci denge, ithalat ve ihracat dengesine bakıldığında, ürünler açısından aleyhte bir dengesizlik, hizmetler açısından ise ülkemizin lehine bir dengesizlik bulunmaktadır. Bu dengenin göstergesi olan dış ödemeler dengesine bakıldığında ordaki rakamın ülkemiz adına pozitif olduğu görülmektedir. Üçüncü denge olan vergi gelirleriyle hükümet harcamaları dengesi, bizim üzerinde iyi çalışıp geliştirmemiz gerekecek olan açık verdiğimiz dengedir. Dolayısıyla kapital birikimi açısından bir dengesizliği olmayan hatta yabancı yatırımcı ile dış finans kaynaklarının da ülkemize geliyor olması, diğer yandan üniversite ve turizm sektörlerinin ürettiği hizmetler ikinci dengesizliğin ortadan kalkmasına yardımcı olmaktadır. Üçüncü konu maliye dengesi ise zaman içinde geliştirmemiz gereken temel sıkıntımızdır.

Bu resim ve dörtlü koalisyon hükümeti döneminde yaşanan ve edinilen tecrübeler bir ekonomist olarak beni bu vizyonun başarılabilecek bir hedef olduğuna fazlasıyla ikna etmekle birlikte ülkemizde daha farklı inanç ve yaklaşımlar da vardır. Bunlar daha çok ‘biz harcayalım Türkiye Cumhuriyeti de açıklarımızı kapatsın’ veya karamsarlığın çok derin olduğu ‘bu ülkede hiçbir şey olmaz o yüzden siz de karıştırmayın’ gibi düşünce tarzının etrafına toplanan duruşlardır.

Tabii ki üreten ve üretime inanan, emek harcamadan sınıf atlanamayacağını çok iyi bilenler bu tip yaklaşımlara asla itibar etmez. Birçok yerde sizler de duymuşsunuzdur. “Siyasetçiler istemez ve hiçbir şey yaptırmaz” diye. Birçok kez bu söylemin haklı olduğunu da inkar edemem. Ancak bu kez, bir siyasetçi, teknik olarak ekonomi ilmi ile ilgilenen bizlere ve tüm halkımıza “kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomik model” vizyonumdur diyor. İnanıyorum ki bizlere, yani ekonomi ilmiyle ilgilenenlere düşen ise, bu vizyonu tartışarak, önce bir plan ve program haline getirmek ve finalinde de uygulamaya koyarak gerçeğe dönüştürmektir. Ülkemizin, kurumsal, ekonomik ve demokratik kalkınması için de ihtiyacı olan bu yaklaşımdır. 

Bu yazı toplam 2254 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar