Ülkesinin bölünmesini kim ister?
Türkiye’de seçilmiş birileri Kıbrıs’a rol biçiyor: “Öyle olacak, böyle olacak.”
Karar veriyor.
Ada’nın gerçeğini biz bilmiyoruz, kendileri biliyor yalnız (!)
Biz yaşamıyoruz burada adeta…
***
En son beyanat şu: “Adadaki gerçeklik iki toplumun birbirinden ayrı yaşamasıdır.”
Bu nasıl bir “gerçeklik” böyle?
Uluslararası anlaşmaların “iki toplumlu, iki kesimli” demesi de yetmiyor.
Çok daha keskin bir bölünme istiyorlar.
Adadaki gerçeklik nedir bilir misiniz?
Dünyadan ayrı yaşadığımız ve geleceği görmediğimizdir.
Kıbrıs’ı yalnızca istihbarat raporlarından okuyan, tören kürsülerinden izleyen, uzaktan gözleyen birileri mi son kararı verecek?
***
Türkiye’deki gerçekliğe de Kıbrıs’tan bakarak karar verirsek ne olacak peki?
Otuz binden fazla insan öldü Türkiye’de…
Niye “ayrı” yaşamıyorsunuz o zaman?
Türkiye’ye geldi mi “ülke bölünmez…”
Kıbrıs ülkesi yok onlara göre…
Toprak bütünlüğü yok…
İnsan yok…
Coğrafyanın, tarihin, kültürün kıymeti yok…
Avrupalı bir gelecek hayali yok…
Öyle buyuruyorlar uzaktan…
***
Elbette şunu kabul ediyorum, Kıbrıs coğrafyasında Türkiye ve Yunanistan önemli birer oyuncudur, onları ikna etmeden bir çözüm kolay değildir.
Türkiye’ye rağmen çözüm zordur.
Yunanistan’a rağmen…
Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’e rağmen zordur…
Ama unutulmasın bir de Kıbrıslı Türkler vardır, bir de Kıbrıslı Rumlar…
Kıbrıslıyla rağmen de olamaz bir çözüm!
***
“Bu yol Türkiye’yle birlikte yürünmelidir” saygısı ve nezaketi, “Türkiye ne derse o olacak” baskısına, dayatmasına ve buyurganlığına dönüştü epeydir…
Buradaki kuklaların ağız oynattığı Ankara önerilerinden koskocaman bir “hiçlik” kaldı, beş yıldan geriye…
Çürümenin, kirlenmenin, ahlaksızlığın, hukuksuzluğun, kokuşmuşluğun tümünü yaşadık.
Siyasette, demokraside, ekonomide “sürdürülemez” düzenle yüzleştik.
Yine de aynı plağı çalıyor uzaktan güç dayatanlar…
***
Birisi “ülken bölünecek” derse tahammül edemem…
Kendilerinin edemediği gibi…
Tahammül edemem Yunanca da söylense Türkçe de…
Güneyden de gelse bu söz kuzeyden de…
Kıbrıs ülkesi bölünmeyecek kadar küçüktür. Üstelik toplumlar arasında çatışma ve gerilim yoktur, kışkırtma olmadıkça… Güvensizlik vardır, belki… Ama hepimiz de biliyoruz, özellikle körükleniyor bu… Barış inşasını engelleyen milliyetçi tavırlar, düşmanlığı besliyor senelerdir. İnsanların kalbine nefret ve korku tohumu ekiyorlar. Yine de hem işbirliği vardır hem de epeyce dostluk…
Tarih ve coğrafyanın hepimizi birleştirdiği bir gerçeklik vardır.
***
“Adadaki gerçeklik iki toplumun ayrı yaşamasıdır” diyenler önce kendi evlerine baksınlar…
Kıbrıslılar değil “garantörler” oldu bölünmeyi isteyen, tarih boyunca…
Şimdi yine illaki ülkemizi bölecekler…
Kendilerine gelince, “bölünmez bütün…”
Kıbrıs’a gelince, memleket değil de karpuz tarlası sanki…
Parsel parsel üleştikleri ihtilaflı toprağı, hem de “bütünlüğüne” garantörken bölecekler.
Adadaki gerçeklik onların gerçekliği değil…
Bizim gerçekliğimiz…
Bu ülke bizim ülkemiz…
Biraz da saygı!
Bellapais’te “birleştiren” bir gece
Bellapais Manastırı'nın o masalsı ortamında harika bir geceydi yine...
Kıbrıs'ın Türkiye'nin Yunanistan'ın şarkıları söylendi.
Sanatın sınırları umursamayan, düşmanlık gözetmeyen, insanlığı bütünleyen diliyle kendimizden geçtik.
Ortak bir insanlık hikayesi anlattı şarkılar ve umudu üfledi, barışı çağırdı.
İki adalı solist Katie Economidou ve Erkan Dağlı’ya Lefkoşa Belediye Orkestrası, Şef Oskay Hoca yönetiminde eşlik etti.
Kendilerine "iktidar" diyenlerin bölücü diline inat yine şarkılarla bütünleştik.
Ortak yurdumuzda toplumların kardeşliğini hissettik.
"Al Yemeni Mor Yemeni"yi Katie söyledi...
"Kardeşin Duymaz"ı…
Erkan Dağlı'nın "Durnam" yorumu ne içtendi öyle...
Hele ortak söylenen "Yurdunu Sevmeliymiş İnsan" şarkısı…
Barışa adanmış herkesin ortak marşına dönüştü adeta…
Uluslararası Kuzey Kıbrıs Müzik Festivali’nin en anlamlı gecelerinden biriydi sanırım…
22 senendir bu festivali yaşatan Halik Kalgay’a da ayrıca bir teşekkür etmeliyiz mutlaka…
Yağmurlu bir geceden yüzümüzde gülümsemeyle ayrıldık, içimizde umutla…