Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı, Kıbrıs Sorununun çözümü için sürdürülen müzakere sürecindeki hedef için, özetle:
"2016 sonu, Federal Kıbrıs temelindeki siyasi çözüm, en azından içinde bulunduğumuz konjonktür ve hali hazırda sürdürülen müzakereler için "son tarih" olması gerekir;
Kurucu Devlet ve Federal Anayasalarla Federal Yasaların yazılımı gibi konular ve eş zamanlı Referandumlar ise 2017 yılına sarkabilir" diyor...

2016 VE 2017'NİN GEREKÇELERİ

Federal Çözüm hedefine verdiği tarihlerin sebeplerini de söylüyor Sn. Akıncı; şöyle ki:
"Güney'de 2018 yılı ilk çeyreğinde başkanlık seçimleri var ve dolayısıyla Kıbrıs Rum kesiminde 2017 yılı itibarıyla yoğun bir iç siyasi gündem başlayacak;
ABD'de 2016 yılı sonunda başkanlık seçimleri var ve seçim sonucunda yönetim ve uluslar arası politikalar ve öncelikler değişebilecek;
Bu müzakere süreci 2016 yılı sonuna kadar beklenen ilerlemeleri getiremezse, Kıbrıs sorununun çözümü, DAEŞ ve Suriye sorununun çözümü kadar öncelikli olamayabileceği için, hatırı sayılır bşr süre içerisinde kolaylıkla ve yeniden masaya gelemeyebilecek...!

Bu süreçte, BM Genel Sekreteri değişecek;
Güney Kıbrıs'ta doğalgaz yetkilendirmeleri gündeme gelecek;
KKTC'de normal olarak 2018 yaz aylarında genel seçimler olacak;
2019'da Türkiye'de genel seçimler olacak;
2020'de KKTC'de Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak;
Bunlar belli başlı Cek/Cak'lar, ki bu liste daha da uzatılabilir..."

ŞİMDİ NE OLACAK?
Peki!
Sn. Akıncı New York'ta istediğini aldı mı?
Belki, takvim belirsizliği Kıbrıs Türk tarafını rahatsız etti ama;
Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye, New York'ta takvim belirsizliği konusunda gösterdiği duyarlılıkla, çözüm için ne kadar kararlı olduklarını tüm uluslar arası camiaya da göstermiş oldu...

Gelinen bu aşamada, bundan sonra ne olur?
Önümüzdeki Ekim ayı çok kritik...
Belli ki müzakereler şimdi daha da yoğunlaşacak...

Ekonomi, Mülkiyet, Avrupa Birliği ile İlişkiler ve Yönetim ve Güç Paylaşımı başlıklarında oldukça ciddi ilerlemeler kaydedildiği belirtiliyor...
Federal yargıda hemen hemen tam bir mutabakat ve eşitlik sağlandığı söyleniyor...
Eşit sayıda yargıç olacağı, Yüksek Federal Mahkeme için eşit sürelerde dönüşümlü başkanlık yapılacağı vurgulanıyor...

Çapraz oy prensibi ve dönüşümlü başkanlığın uygulanmasında ise, bazı görüş ayrılıkları nedeniyle şimdilik taraflar arasında-aşılması mümkün olabilecek-bir "direnç" var görünüyor...
Toprak konusunda Türk tarafı Annan Planı sınırlarından daha az iade, daha çok tazminat diyor;
Rumlar ise daha fazla toprak iadesi istiyor!
Güvenlik başlığında Türk tarafı Türkiye’nin garantörlüğünün devamını talep ederken, Rum tarafı garantör ülkeler yerine başka bir sistem bulunmasını, örneğin uluslararası güçlerin korumasını istiyor...

KOLAY DEĞİL BELKİ
ANCAK ARTIK ÇÖZÜMÜN ZAMANIDIR
Elbette ki bütün bu konular hiç de kolay değil.
Ancak imkansız hiç değil.
Basına yansıdığı kadarı ile yukarıda özetlenmeye çalışılan bazı konular teknik detayda ya da garantör ülkelerin de katılımı ile çözülebilecek konulardır.
Burada aslolan niyetlerdir.
Aslolan bir Barış projesinin kararını verebilmektir.
Aslolan bir dünya devleti olabilmektir her iki toplum için de.
Kısacası,
Ulus-üstü kurumlar kurmak, hiç de öyle kolay bir iş değil...

Ulusal yetkilerin bir kısmını, her iki toplum tarafından oluşturulacak Federal Yapıdaki Ulus-Üstü kurumlara devretmek,
Tarafların birbirleri üzerinde otorite ve hukuki salahiyet iddiasında bulunmayacağının vurgulanması, Eşitlik ilkesi,
Çözüm için yeniden ayrı ayrı fakat eşzamanlı referandumlar düzenlenmesi...
Bunlar kolay işler değil ama;
Sn. Akıncı'nın da altını çizmiş olduğu gibi:
"2017’ye sarkan ve ucu açık bir şekilde sürebilecek olan olası müzakereler, Kıbrıs Türk tarafının hedefi değildir. Kıbrıs Türk tarafının hedefi 2016 yılı sonuna kadar çözüm üzerinde liderlerin BM nezdinde mutabık kalmasıdır."
Sn Akıncı Cumhurbaşkanı olduktan sonra tam 16 aydır çok yoğun bir çalışma yapıldı; artık sadece Kıbrıs için değil, tüm bölge için ciddi bir iş birliği yapılabilecek, federal bir yapı kurulmasının zamanı gelmiştir...