“Ulusal Kanser Kontrol Programı şart!”
“En fazla cilt, meme, prostat, akciğer, bağırsak, tiroit, mide, beyin tümörü, rahim ağzı ve pankreas kanseri var”
Temel Onkoloji Uzmanı Mine Çağlar, kanser hastalığı konusunda YENİDÜZEN’e konuştu, önemli mesajlar verdi:
“Ulusal Kanser Kontrol Programı şart!”
Didem MENTEŞ
Temel Onkoloji Uzmanı Mine Çağlar, yüksek oranda görülen kanser vakalarında ‘devlet politikasının şart olduğunu belirterek, ülkede ‘Ulusal Kanser Kontrol Programı”nin olmadığına dikkat çekti. Kanserin zamanla yarışan bir hastalık olup, erken teşhisin önemine değinen Çağlar, bireyler ve toplumlarda farkındalık yaratılmasıyla ve dünyadaki saygın sağlık kuruluşlarının önerileriyle doğru adımlar atılması halinde hastalıkla mücadele etme şansının yüksek olduğunu aktardı. Kanserle mücadele vermek isteyen ülkelerin, öncelikle kendi normlarında Ulusal Kanser Kontrol Programlarını devlet çatısı altında oluşturacak bir sistemle ve bu konuda uzmanlaşmış insanlarla gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Kanser mücadelesi devletlerden sivil toplum örgütlerine uzmanlardan toplum bireylerine kadar ekip işi olduğunu vurgulayan Çağlar, toplumsal ve bireysel farkındalık çalışmalarının ve erken tanı hizmetlerinin önemine dikkat çekti.
Ülkede en fazla cilt, meme, prostat, akciğer, bağırsak, mide, tiroit, beyin tümörü, rahim ağzı kanserleri yanı sıra son dönemlerde özellikle en fazla pankreas kanseriyle karşılaşıldığını aktardı.
Kuzey Kıbrıs’ta ‘Kanser Kayıt Sistemi’nin olmadığına dikkat çeken Çağlar, “bir ülkede kanser kayıt sistemi yoksa kanser kontrolünden bahsedemeyiz” dedi.
YENİDÜZEN’e konuşan Temel Onkoloji Uzmanı Mine Çağlar, kanser hastalığı konusunda önemli mesajlar verdi
“Devlet politikası şart”
Temel Onkoloji Uzmanı Mine Çağlar, kanser hastalığının dünyada ve ülkemizde başa çeken önemli bir halk sağlığı problemi noktasında olduğunu belirterek, zamanla yarışan bu hastalıkta erken teşhis konulması, bireyler ve toplumlarda farkındalık yaratıldığı sürece ve dünyadaki saygın sağlık kuruluşlarının önerileriyle doğru adımlar atılmasıyla hastalıkla mücadele etme şansının yüksek olduğunu söyledi. “Günümüzde kanser ölümcül bir hastalık değil” diyen Çağlar, bilgili ve bilinçli olmanın yanında sağlıklı kişilerin erken tanı noktasında, ‘kişiye özgün’ kanser tarama programlarından yararlanmasını büyük önem sağladığını dile getirdi.
Kanser mücadelesinin dört önemli basamağı olduğunu aktaran Çağlar, bunların en başında kanserin ‘devlet politikası’ haline getirilmesi geldiğini vurguladı. Kanseri diğer hastalıklardan farklı kılanın ‘zamanla yarışması’ olduğunu söyleyen Mine Çağlar, insan hayatını tehdit eden bu hastalığın erken tanı olmadığı durumlarda kayıpların kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
“En fazla kanser çeşitleri”
Ülkede en fazla cilt, meme, prostat, akciğer, bağırsak, rahim ağzı, mide, tiroit, beyin tümörleri yanı sıra son dönemlerde özellikle en fazla pankreas kanseriyle karşılaşıldığını aktardı. Cilt kanserinde maling melanom vakaları ve iç organ kanserlerinden pankreas kanserlerinin daha sıklıkla gözlendiğini aktaran Çağlar, tiroit kanserinin tedavisin çok yüksek olduğunu, iç organ kanserlerinde klinik bulguları erkenden ortaya çıkmadığı için tedavi edilebilir şansının daha zor olduğunu belirtti. Çağlar, “Kanserle mücadelemizde hastalığı tanıtma yanında korunma koşullarını ve hastalıkta erken tanı bilincini vurguluyoruz. Sağlıklı beslenme çok önemli. Ürünlerde doğru tercihler yapmalıyız, doğru pişirme ve saklama yöntemlerine dikkat etmeliyiz. Tütün kullanımından vazgeçmeli, hareketsiz yaşamdan kaçınmalıyız. Sporu alışkanlık haline getirmek hastalıkla mücadelede önemlidir. Hastalığı ‘olumlu’ bakmakta mücadelede en önemli unsurdur”
“Kanser haritası oluşturulmalı”
Kanser hastalığının giderek artığını fakat dünyada kanserle mücadelede çok güzel adımlar ortaya konulduğunu aktaran Mine Çağlar, gelişmiş ülkelerde bu basamakların ne kadar doğru olduğunun ispatlanmakta olduğunu kaydetti. Dünya’daki Ulusal Kanser Programlarının gerekliliği ve ülkelerin kendi özgün yapısına uygun şekilde yapılmasına dikkat çeken Çağlar, kanserle mücadelede dört bilimsel ayağın ( Kanser epidemiyolojik haritasının oluşturulması, farkındalık eğitim çalışmaları, erken tanı ve tarama hizmetleri ve çağa uygun tedavi yöntemleri) birlikte ve doğru şekilde uygulanması durumunda başarıya ulaşılabileceğini söyledi. Bu basamaklardan birinin de ülkelerin kendi kanser haritalarının oluşturulması olduğunu vurgulayan Mine Çağlar şunlara dikkat çekti: “Kanser haritası kanser epidemiyolojik olup, bu ülkeler için kanser konusunda ülkenin ve bölgelerinin hangi noktada ve boyutta olduğu, ne sıklıkla görülüyor, hangi kanser türleri ve hangi cinsiyette olduğu görülüyor. Sıklıkla görülen bir kanser türünün, belli bir yaşta fazla görülmesinin nedeni nedir? Çevresel, ailesel, genetik ya da ortamsal faktörlere göre sağlık politikaları koruyucu yöntemlerin, bilgilendirici sağlık çalışmaların oluşturulması ve daha önemlisi nedensel risk faktörlerinin hastalık açısından ortaya konularak, devlet politikasıyla bu faktörlerin ortadan kaldırılması ve bilimsel çalışmaların yapılmasıdır”
“Sağlıklı veriler yok”
Kuzey Kıbrıs’ın bilimsel zeminde kanser haritasının içerdiği noktalardaki verilere sahip olmadığını aktaran Mine Çağlar, “2002 yılında adaya geldiğimiz zaman Sağlık Bakanlığı’na Kanser Savaş Projesini hazırlamıştık. İlk kez Kanser Savaş Birimi’ni kurarak Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) üyeliğini kazandırarak kanser kayıt çalışmalarına başlamıştık. Bu kayıt çalışmalarının tam olması için öncelikle kanser kayıt çalışmalarımızda tanısı konulan hastaların, patoloji raporlarıyla bilgi detaylarını alarak başladık. Zaman içerisinde birçok kişi kendi tedavi seçenekleri doğrultusunda yurt dışına gidenler olduğu gibi bildirimi elimize ulaşmayan birçok hasta vardı. Bu nedenle arzu ettiğimiz noktalara ulaşamadık” dedi.
“Her yıl kabaca 3 bin kişi kanser mücadelesine katılmakta”
Kanser hastalığının sadece kişiyi etkilemediğini, çekirdek ailesinden en az 4 kişiyi daha etkileyen bir hastalık olduğunu söyleyen Mine Çağlar, şu anda toplumda nüfusa göre görülmesi beklenen kanser vakasının 700-750 civarında olması gerektiğini aktardı. Bu sayının aynı kalmadığını aile fertlerinin de hesaplanması durumunda yaklaşık her yıl 3 bin kişinin bu mücadeleye katıldığını ve risk altında olduklarını aktardı. Diğer hastalıklara göre kanserdeki boyutun çok daha farklı olduğunu vurgulayan Uzman Mine Çağlar, her yıl katlanarak artan, maddi ve manevi boyutu yanında toplumu psikolojik yönüyle de derinden etkileyen bir boyutu olması nedeniyle kanser mücadelesi için devlet politikasının şart olduğunu vurguladı.
“Kanser Kayıt Sistemi şart”
Ülkemizde şuanda yerine oturmuş, sağlıklı sonuçları verebilecek bir Kanser Kayıt Sistemi olmadığına vurgu yapan Çağlar, bunun olması için bu konuda uzmanlaşmış, eğitim almış kişilerin bu işi yapıyor olmasının önemine değindi. Çağlar, “özellikle hastalara ait detaylı bilgilerin patoloji raporlarıyla birlikte kayıt altına alınması lazım. Elimize kağıt kalem alıp kapı kapı gezerek anketsel yöntemlerle kayıt yapmak bilimsel bir kanser kayıt çalışması yapıyor olmakla eşdeğer değildir. Bilimsel çalışmalar bizlerin doğrularına göre değil, dünyanın öngördüğü kanıtlanmış doğrular zemininde yapılması gerekenlerdir. Bu nedenle Devlet çatısı altında “ULUSAL KANSER KONTROL PROGRAMI” konusunda dünyanın önerdiği doğrularla ülkemizde kanser mücadelesi verilmesi gerekliliğini her noktada vurguluyoruz. Bir kez daha vurgulamak istiyorum ki bir ülkede sağlıklı bir kanser kayıt sistemi yoksa o ülkede kanser kontrol programından söz edilemez….. Öncelikle o yıl içinde tanı almış olmaları muhakkak kendilerinden ya da yakınlarından en doğru ve eksiksiz bilgiyi almamız gerekiyor. Bu tabii ki sadece hangi kanser tanısı aldığınızla alakalı değil, biz bölgesel çevresel ve kişinin yaşamsal alışkanlıklarıyla ilgili sorgulama yapmak istiyorsak en doğru bilgiyi almamız gerekir. Kişinin bireysel ve yaşamsal alışkanlık bilgileri, kişinin ailevi yükü, hastalığı farkındalığıyla ilgili bilgileri, hastalığı aşamasında şikayetleri olduğu noktada ne kadar bilgili oluşu ve doktora başvurup başvurmadığı gibi bilgiler elde edilmeli. Bu bilgiler bize hala daha toplumumuzda farkındalık çalışmalarında ulaşmamız gereken bir kitlenin olduğuyla alakalıdır.
------------------------------------------------
“Ulusal Kanser Kontrol Programları”
Mine Çağlar, Ulusal Kanser Kontrol Programlarının, devlet çatısı altında oluşturacak bir sistemle ve bu konuda uzman almış insanlarla gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Kanser mücadelesi devletlerden sivil toplum örgütlerine uzmanlardan toplum bireylerine kadar ekip işi olduğunu vurgulayan Çağlar, kanserin ‘devlet politikası haline getirilmesinin şart olduğunu yineledi. Kanser Kayıt Sistemi’nin bir pusula görevi üstlendiğini, karne örneği gibi ülkedeki eksiklerin neler olduğunu göstermeye yardığını aktardı. Çağlar: “Nerelerde hata yapıldığı, nereye yönelmemiz gerektiği ve sağlık politikalarının nereye yönlendirmemiz gerektiği, sağlık tarama programlarını nasıl şekillendirmemiz, farkındalık çalışmalarımızda nasıl yol almamızı gerektiğini gösterecek. Hükümet ve devlet olarak biz insanımızı hangi noktada korumalıyız. Tarama programlarını, nasıl şekillendirip, tüm topluma ulaştırabiliriz. Devlet olarak sağlığa zararlı olan unsurlara sistemsel yaklaşarak, sağlıklı ürün sunmak konusundaki sıkıntıları çözümü ve denetim mekanizmaları bir sistem altına alması devletin işidir. Kişiler sadece sağlıklarını korumak adına bilinçli olmalıdır.
“Propagandalar, kampanyalar…”
Sağlık taramalarının devletin çatısı altında olması gerektiğini vurgulayan Temel Onkoloji Uzmanı, bu hizmetten herkesin faydalanabilmesi ve düzenli işlemesi gerektiğinin altını çizdi. Çağlar, “Denetim mekanizmaları kişilerin sağlıksız yaşam alışkanlığına dönüşebilecek unsurlarda, yasaların uygulanması noktasında denetimin sağlıklı yapılması gerekir. Yasalar yanında insanları cezp edecek propagandalar, kampanyalar ve mesajlar verilmelidir. Bu konuda sivil toplum örgütlerinin desteklerinin alınması, iş birliğinin yapılması bu mücadelede herkes güç birliği içerisinde olmalı” dedi.
Kanser Kayıt Sistemi’nin ülkemiz için önemli bir adım olduğunu, özellikle kanser konusunda toplumsal ve bireysel farkındalık çalışmaları yapılmasını ifade eden Mine Çağlar, “2002 yılından itibaren ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO), Amerikan Sağlık Birliği’nin (ACS), Uluslararası Kanser Kontrol Örgütünün (UICC) gibi önemli kurluşların önerileri ışığında kanser mücadelelerini toplumumuzda farkındalık çalışmalarıyla yaklaşık 12 yıldır her koldan vermeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
“2030’a kadar 75 milyon vaka”
Mine Çağlar, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun yaptığı son projeksiyon çalışmasından da söz etti: “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2008 yılında tüm dünyada 12.4 milyon yeni kanser vakası, 25 milyon kanserle yaşayan hasta sayısı ve 7.6 milyon kansere bağlı ölüm gerçekleşmiştir. 2005 yılından 2030 yılana kadarki süreci içine alan dönemde kanser istatistikleri ile ilgili bilimsel çalışma sonuçlarına göre, dünya nüfusunda görülmesi beklenen tahmini rakamlarla hastalığın görülme sıklığı, hastalıktan ölümler ve hastalıkta yaşayacak olan kişi sayısı hesaplandığında rakamların arttığını görmekteyiz. Bu bağlamda, 2005 yılından 2030 yılına kadar, dünyada görülen 11 milyon yeni kanser vakası 27 milyona, kanserden olan 7 milyon ölüm 17 milyona ve 25 milyon kanserle yaşayan kişi sayısının da üç katına çıkarak 75 milyona ulaşacağı açıklandı”