Umarım ‘şahinler’ haklı çıkar…
“Ankara’nın Kıbrıs’ta çözüm motivasyonunu yitirdiğini, müzakere sürecine destek verirken bunu ‘suçlu sandalyesine oturmamak’ için yaptığını, aslında Kıbrıs’ta hiçbir şekilde uzlaşı istemediğini, hatta –uyarına gelirse- adada bir ‘oldu-bitti’ yaratmayı bile düşünebileceğini 15 Temmuz’dan önce de yazmıştım” demişti Sami (Özuslu) birkaç gün önceki yazısında ve Kıbrıs’ın güneyinden, Ankara’dan ve de buradan gelen açıklamalar ve söylemlerden ve de uygulamalardan örnek vererek “şahinler ayakta” demişti.
Gelişmeler Sami’yi doğruluyor.
***
Bu gelişmelerden biri, üreticilere katıldıkları Fuarlara giderken TC veya KKTC pasaportu taşımaları şartı getirilmesi… Eğer bu pasaportları taşımaz ve bu pasaportlarla yurtdışına çıkmazlarsa Fuarlar için yararlandıkları %70’e varan destekten yararlanamayacaklar. Daha önce de bu uygulama varken değiştirilmiş ve sadece Ercan çıkışlı şartı korunmuştu. Şimdi ise TC ve KKTC pasaportu şartı yeniden kondu.
***
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Başbakan Hüseyin Özgürgün karşılıklı suçlamalarla gündemde son günlerde… Daha doğrusu Özgürgün’ün Kıbrıs sorunu ve Akıncı hakkındaki demeçleri Akıncı’yı da karşılık vermeye zorlamış doğal olarak… Özgürgün ne demişti; “Biz her şeyi durduracağız, Rum tarafı her şeyi yapacak, sonra, biz anlaşma isteriz, öldük bittik. Böyle bir ezikliği, böyle bir duruşu asla kabul etmiyorum. Asla Kıbrıs Türk halkı da kabul etmez, öyle ezilmiş, büzülmüş, bitmiş, anlaşma dilenen bir ortam görüyorum.”
Akıncı buna karşılık verdi; “Başbakan bu sıfatları başkası için kullanmadan önce dönüp bir aynaya bakmalıdır… Halktan aldığımız güçle bu çabayı ezilmişlik duygusu içinde değil; onurla, gururla yürütmekteyiz. ‘Çözüm dilenciliği’ değil ama ‘çözüm kararlılığı’ ile hareket etmekteyiz. Böylesi bir ortamda Başbakanın “Eyvah galiba çözüm oluyor” telaşı içerisinde saldırıya geçmesi ve bizi masa başında zayıf düşürecek bir yaklaşım sergilemesi makamına yakışmayan bir tutumdur.”
Özgürgün devam etti söz dalaşına ve twitter hesabından şunları yazdı; "Rum tarafının anlaşma dilenen taraf olmadığımızı bilmesi gerekir" açıklamama 2 yerden eleştiri geldi; terör örgütü ELAM ve Sn. Akıncı'dan…”
Özgürgün bu demeçlere veya söz dalaşına neden gerek duydu? Birileri ‘”başla” diye komut mu verdi? Özgürgün emirleri mi uyguluyor? Daha sürdürecek mi bu sözleri?
***
Ve koordinasyon ofisi hikâyesi… Yine Özgürgün “bu anlaşmayı meclisten geçireceğiz” dedi. Neye rağmen? Anayasa Mahkemesi’nin “anlaşma anayasaya aykırı” demesine rağmen… Bir Başbakan Mahkemesi’nin kararlarına saygı duymuyor, böyle bir karar ortada yokmuş gibi davranıyor… Kendi aklıyla mı? Sanmıyorum. Birileri “kararı boş ver” demiştir. O da Mahkemesi’nin kararlarına değil, birilerinin emirlerine uymayı tercih etmiştir.
Öte yandan yine Özgürgün öyle lâflar ediyor ki Rumların aşırı sağcılarına da malzeme sağlıyor, onlar da çözümsüzlüğü körükleyen açıklamalar yapıyorlar… Bir laf vardır; “Körler sağırlar birbirini ağırlar” gibi… Birbirlerinin ekmeklerine yağ sürüyorlarken belki de büyük keyif alıyorlardır!
***
Yani ‘şahinler ayakta’ yaklaşımı doğru… Akıncı’nın da “eyvah anlaşma oluyor” endişesiyle Özgürgün’ün böyle çıkışlar yaptığı yaklaşımı da doğru. İşte o şahinlerin bu endişeyle Özgürgün’ü konuşturmaları gibi görünüyor bu süreç… Umarım bu endişelerinde şahinler haklıdırlar…
-------------------------------------------------
Dünyanın spor organizasyonu
Rio Olimpiyatları devam ediyor… Dört yılda bir düzenlenen yaz olimpiyatları elbette ki dünyanın en büyük spor organizasyonu… Sporun en iyilerini olimpiyat günlerinde TV ekranlarında görmek mümkün olurken, organizasyonu düzenleyen ülkeler için de ekonomik anlamda çok büyük getiriler sağlıyor. Tabii ki biz, yani Kıbrıslıtürkler yine uzaktan izlemek durumundayız oyunları… Kıbrıs Cumhuriyeti olarak katılım olmasına rağmen her zamanki gibi bizim sporcularımızın o takım içinde yer alamamasına hiçbir zaman alışamayacağız herhalde… Alışmayalım zaten… ‘Bir zaman mutlaka birlikte olacağız o takımda’ umudum her zaman için var. Ve Türkiye… İlginç bir takım profili var bu yıl oyunlarda… Bir zamanlar biliyorsunuz Osmanlı İmparatorluğu işgal ettiği yerlerin insanlarını devşirirdi, isimlerini değiştirirdi. Türkiye’nin bu seferki olimpiyat takımı bana o dönemi hatırlattı; Afrika’dan, Asya’dan ilginç profiller ve Türkçeleştirilmiş isimler… Sonuç ne olur bu gelişmeye rağmen bilmiyorum, istediklerini almalarını ben de isterim ama şimdilik pek umut vermiyor!
---------------------------------------------
GARİPLİKLER
‘Görünmez Kardinal’
Şimdi neredeyse herkes FETÖ’cü oldu!.. Yargıçlar da, savcılar da, askerler de, yaverler de komşular da… İyi de onların zaten önceden Fethullahçı oldukları bilinmiyor muydu! Fethullah Gülen’le birlikte devletin çeşitli, önemli yerlerine yerleştirilmediler mi! Aynı apartmandaki komşunun Fethullahçı olduğu bilindiği için zaten muhabbet yerinde değil miydi! Şimdi 15 Temmuz’dan sonra Gülen’in müritleri, “Vay be, o da mı FETÖ’cü!” şekline dönüştüler. Gülen de Hıristiyanlığın ‘görünmez kardinali’ olarak sunulmaya başlandı. Bir garip süreç devam ediyor…
---------------------------------------
GELİŞMELER
Emir affı
Hükümet ‘muhaceret affı’ çıkardı. Hem de kanun hükmünde kararnameyle… Darbe girişimi sonrası Türkiye’deki gelişmelerden esinlendi herhalde… Ne vardı yani, bizde de OHAL ilan edildi de haberimiz mi yok! Bunun ne aciliyeti vardı? Meclisin açılmasına az kalmıştı zaten… Beklerdi, meclisin kararıyla bunu yapardı, o zaman da yasal olurdu. Yasallığı tartışılan bu kararname için gene bir yerlerden emir geldi, onlar da hemen emri yerine getirmek istediler demek ki! Ne de olsa bu gibi şeyler için hükümet oldular, bu gelişmeler çok normal yani!..
----------------------------------------------
"İnsanlara en adil şekilde dağıtılan nimet akıldır. Çünkü hiç kimse aklından şikâyetçi değildir." (Montaigne)