Umudu Kesme Yurdumdan...
Bugün bayram. Bayramlar ailelerin buluştuğu, gençlerin aile büyüklerini ziyaret ettiği, uzaktakilerin bir şekilde aileleri ile kavuştuğu, dargınların barıştığı günlerdir.
Eskiler bayramların “bayram tadında” geçmesini temenni ederdi. İşte bayram tadı dedikleri bu kavuşma, bu barışma, bu kucaklaşma güzelliğiydi.
Bugün de bayram. Ama ülkemde artık hiçbir şeyin tadı kalmadığı gibi bayramların da tadı kalmadı.
Kıbrıs’ın kuzeyinde son 44 yılda yarattığımız bu yapı hepimizin bu ülkeye olan inançlarını yerle bir etti.
Dün göğsümüz kabara kabara gezdiğimiz ve bizimdir diye öğündüğümüz bu güzelim ada yarısı artık bizim olmaktan uzaklaştı. Hergün biraz daha uzaklaşıyor.
Birileri uzaklardan, kendi insanına ayar çekmesi yetmezmiş gibi, bize de ayar vermeye çalışıyor. Kendi ülkesinde ne varsa bizde de olacakmış. Sanki olmasını isteyen varmış gibi.
Anlamadıkları, anlamak istemedikleri bu ülkenin başka bir ülke, burada yaşayan Türklerin de aynı dili kullansalar bile kendilerinden farklı bir kültürle biçimlenmiş olduklarıdır.
Israrla bizi kendilerine benzeteceklerine, kendileri biraz çaba harcayarak bize benzese olmaz mı?
Bugün bayram ve biz kaybettiğimiz değerlerin peşinden koşmuyoruz. Sadece konuşuyoruz. Kendi kendimize bolca tartışıyoruz.
Bir zamanlar, hem de çok yakın bir tarihte “Umudu Kesme Yurdumdan” sloganını şiar edinmiştik. 80 binlerimiz bu sloganla sokaklara dökülmüştü. Üzerinden daha sadece 14 yıl geçti. Bir insan ömrü için çok az bir süre olmasına rağmen geldiğimiz konakta artık bu sloganın da değersizleştiğini yaşayarak öğrendik.
Neden?
Neden bu kadar kısa sürede bir çok şey gibi en temel sloganlarımızı da eskittik?
Bu sorunun cevabını önce kendimizde aramalıyız.
Biz ne yaptık da bu duruma düştük?
Ya da biz ne yapmadık, neyi yapamadık da bu duruma geldik?
Doğru soruları sorarak doğru cevaplara ulaşabiliriz. Eğer yanlış sorular sorarsak biliniz ki yanlış cevaplara ulaşabiliriz. Bu durumda yanlış soruyu sorduğumuzu bilemeyeceğimiz için cevabın da yanlış olduğunu bilemeyiz.
Böylece yılgınlık kapımızı çalar ve o durumda “Umudu Kesme Yurdumdan” sloganı bile sizde hiçbir etki yaratmaz.
Bugünlerde Annan Planı sürecinde bu sloganla ortalığı inleten liseli ve üniversiteli gençlerin önemli bir kısmının bu ülkeye dönmediğini, kalanların da göç etmek için yol yordam aradığını görmekteyiz.
Ama en önemlisi o gençlerden hala ülkede yaşayanların çoğu bugün ortalarda görünmüyor. Kimisi düzene ayak uydurdu kendi küçük dünyasında yaşıyor, kimileri görünmez oldu, kimleri de “bu ülkeden artık birşey olmaz” diyerek uzaklaştı.
Bu tabloyu tersine çevirecek adımlara acilen ihtiyaç var. Artık eskisi gibi bunları görmezden gelerek hükümetçilik oynamak yetmez.
Artık eskisi gibi önünüze konulan herşeyi veri kabul ederek hükümet etmek mümkün değil.
Artık değiştirmeliyiz. Değiştirecek olanı desteklemeliyiz.
Haftaya belediye seçimleri var. Görceksiniz mevcut belediye başkanlarının büyük çoğunluğu görevlerine devam edecek.
Neden mi?
Yüzlerce neden sayabilirim. Ama en önemlisi bu siyasi statüko insanların değişim inancını ortadan kaldırdı.
Çünkü insanımız değiştirse bile sonucun değişmediğini yaşayarak öğrendi. O zaman bunun tersini ispatlayacak açılımlara ihtiyaç var.
Umudu yeniden yeşertecek, insanımızı yeniden kendi ülkesine bağlayacak kalıcı adımlara ihtiyaç var.
Bunu yapabilecek olanlar çıkın ışığa. Çıkın ve harekete geçin. Önünüze çıkarılacak engelleri halkımızla beraber kırarak ilerleyebilirsiniz. Yeter ki insanımızı yeniden kendi ülkesine, kendi toprağına, kendi yurduna yabancılaştırmaya çalışanlara “çekil önümden” deme cesaretini gösterebilelim. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
Unutmayın “Bu Memleket Bizimdir”.