‘Unut’ diye
Tüge gencecik bir şair...
Kelimeleri ‘kir’ kapmamış...
Ne kadar ‘yetkin’, ne kadar ‘usta işi’ değil mesele...
Mesele, yürekte...
***
<... Ben ‘umut’ diye yazmıştım.
Her okuyuşumda
‘unut’ diye düzelttin.
Bakış açımız farklıydı...>
demiş mesela...
Ve ben vuruldum...
***
Çok kolaydır, hatta en kolay...
‘Bir başkası üzerinden’ okumak...
“Kimler ‘umut’ oldu bize de, aslında ‘unuttuk’ sadece...”
Umudu dahi...
***
Çok kolaydır, böylesi..
Peki zor olan ne?
‘Kimler, neler umdu bizden..
Neler buldu’ diye düşünebilmek, hiç acımadan hem de, kendinize...
***
Kime, niçin ‘umut’ olduk ki biz!..
Ne kadar umut olabildik...
Ve ‘yıktık’ mı acaba, yoksa tarifsiz sevinçler mi yaşattık, gülümsemeyi özleyen yüzlere...
***
“Umut olmasına var, sınırsız denecek kadar umut var, ama bizim için değil ” demişti Kafka...
İyi de...
‘Biz, kimin için umuduz...’
‘Ne yaptık...?’
Yaşamın hangi kıyısında, nereye dokunur ellerimiz; çok küçük de olsa, neleri değiştirir, ‘yalansız’ yarınlarda...
***
<... Ben ‘umut’ diye yazmıştım.
Her okuyuşumda
‘unut’ diye düzelttin.
Bakış açımız farklıydı...> der ya gencecik şair...
Şu koca evrende...
Onca zulmün, acının, haksızlığın biriktiği yeryüzünün iğne ucu bir köşesinde...
‘Kum tanesi’ kadar değil hükmümüz...
Olsun!..
Yine de başarmak gerek, ‘kum tanesi’ kadar dahi bir ‘umudu’, diriltebilmeyi...
‘Unut’ dedirtmeden...
Ve birlikte bakmasını, bilerek...
Önce ‘kendimizi’ düzelterek...