Upendra Baxi
Upendra Baxi
Cansu Nazlı
Sürekli olarak başvurduğum insan hakları terimi aslında problemlidir. Haklar üzerinden konuşurken, hatalı bir bütünsellik üretme amacı, insan haklarının ifade biçimindeki anlam bolluğunu azaltma denemelerini maskeliyor. Bu tarz girişimler insan haklarını ‘haysiyet’, ‘esenlik’, ‘gelişme’ gibi tek tip tasarlanmış bir bütünsellik hissi yaratır. Bir diğer yöntem, bizi insan haklarını ‘temel’ bir mesele gibi bahsetmeye davet ederken, diğerlerini ‘pazarlığa açık’ hatta ‘elzem olmayan’ olarak görmemize neden olur. Doğrusu; muhtaç olanlar, ezilenler veya mülksüzleştirilmiş olanlar, kendilerinin insan olma haklarını inkar ederek sonuçlanacak olan herhangi bir insan hakkı bahanesini kabullenmekte zorlanırlar. Gerçi, insan haklarının kapsamının insanlarla sınırlı olduğuna dair başka bir bütünselleştirici anlayış bizleri antromorfik bir yanılsamaya boyun eğmeye zorlayabilir, halbuki biliyoruz ki çevreyle ilgili yeni haklar bizleri bu dar anlayışın ötesine götürebilir. Betimleyici olanlar, gerçekte ürkütücü derecede çeşitliliğe sahip olan insan haklarını ‘tutarlı’ bir kategori olması için bütünleştirerek azaltmaya çalışır. Buyuranlar ise tercih ettikleri ayrıcalıklı hakları ötekilerinin üzerine yerleştirir. Her iki durumda da, normatif karmaşa ve insan haklarının norm ve standlarının varoluşsal uzamı, tarihsel özelliklerinden tek tip öykülendirmeye kadar uzanan bir getiri sağlar. Bu, genelde, ‘insan haklarının’ gelişimindeki çelişkili doğal hali örtbas eder. İnsan haklarının tek dünyası yoktur, insan haklarının birden fazla ve çelişkili dünyaları vardır. (U. Baxi, The Future of Human Rights, Oxford University Press, 2005.)