“Üretim, Tarım Bakanlığı’nın etkin denetimiyle sürdürülecek”
Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali,organik tarımın gıda güvenliğinin en üst noktaya çıktığı alan olduğu ve ilgilin de yüksek olduğuna işaret etti.
Tarımda kullanılan kimyasalların gıdalarda bıraktığı kalıntıların vücutta birikmesiyle zaman içinde sağlık sorunlarına neden olabileceği gerçeği, dünyada olduğu gibi ülkemizde de insanları organik tarıma, organik ürünlere yöneltmiş durumda. Organik tarım yatırımlarıyla birlikte organik gıda pazarı, dünyada her geçen yıl büyük bir artış gösteriyor. Dünyada 90 milyar dolara ulaşan organik gıda pazarının büyüklüğünün, 2025’te kat kat artarak 320 milyar dolara yükselmesi öngörülüyor.
Üretimde, alternatif yöntemlerle kimyasal kullanımının bertaraf edilmesi prensibine dayanan organik tarım faaliyetlerininuzun bir geçmişi olmasa da, KKTC’de de gerek tüketici gerekse üretici ilgisi büyük.
Başlarda küçük çaplı, 2005 yılından itibaren de sertifikalı yapılmaya başlanan organik tarım, artık yasal mevzuat kapsamında yapılacak.
Bugüne kadar, yasal altyapı olmadığı için, Avrupa Birliği (AB)’nin yetkilendirdiği sertifikasyon firmasının kriterlerine bağlı yürütülen bitkisel üretim süreci, Organik Tarım Yasası’nın geçmesiyle, bundan böyle yasal mevzuat çerçevesinde, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın da etkin denetimiyle sürdürülecek.
Organik Tarım Yasa Tasarısı, öncelikle ülkede organik tarım faaliyetlerinin yasal zeminde gerçekleştirilerek, ürünlerin etkin denetim, kontrol ve sertifikasyon ile doğru etiket bilgileriyle piyasaya arzını ve bu yönde de desteklerin sağlanmasını öngörüyor.
Ancak, tarladan sofraya her aşamada zorunlu kılınan kontrol ve sertifikasyon noktasında, KKTC’de Türkiye üzerinden organik ürün sertifikası veren uluslararası şirketin Türkiye’deki faaliyetlerini sonlandırması ve AB müktesebatı dışındaki KKTC’de artık bu hizmeti veremeyeceğini bildirmesiyle ciddi bir sıkıntı ortaya çıktı. AB Koordinasyon Merkezi aracılığıyla başlatılan istişarelerle sıkıntı aşılmaya çalışılıyor.
Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali,organik tarımın gıda güvenliğinin en üst noktaya çıktığı alan olduğu ve ilgilin de yüksek olduğuna işaret ederek, KKTC’de şu an, 6 bin 300 dönümlük alanda organik tarım yapan toplam 128 üreticinin 32’sinin sertifikalı, 96’sının ise geçiş döneminde olduğunu açıkladı.
Şahali, AB’nin yetkili sertifikasyon firmasının kriterlerine göre yürütülen faaliyetlerin, yasanın geçmesiyle yasal mevzuat çerçevesinde, bakanlığın da etkin denetimiyle sürdürülmesini öngördüklerini ancak sertifikasyon sürecinin devamlılığı için, şu an yeni bir firmaya geçiş ihtiyacı olduğunu, bunu henüz sağlayamadıkları için de sıkıntı yaşandığını anlattı. Bunu aşmak için girişimlerinin sürdüğünü, alternatif çözüm yolları üzerinde çalıştıklarını vurguladı.
Şahali: “Görevimiz pazardaki gıdaların mutlak güvenliğini sağlayacak bir organizasyon”
Organik tarım konusunda Türk Ajansı-Kıbrıs (TAK)’ın sorularını yanıtlayan Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali, gıda güvenliğiyle ilgili, tüketicilerde her geçen gün artan bir ilgi ve zaman zaman da artan bir kaygı söz konusu olduğuna işaret ederek, “görevimiz pazardaki gıdaların güvenliğinin mutlak olmasını sağlayacak bir organizasyonu geliştirmek ve sürdürmektir, biz bunun için çaba sarf ediyoruz” dedi.
Bununla ilgili sadece denetim faaliyetinde bulunmanın yeterli olmadığını, aynı zamanda eğitim faaliyetinin de gerekli olduğunu belirten Şahali, bakanlık bünyesindeki ilgili dairelerin, üreticilere yönelik genel tarım eğitimlerinin de bölgelerde sürdürüldüğünü anlattı.
Şahali, organik üretimin bir ileri aşama olduğunu, burada temel prensibin üretimde alternatif yöntemlerle kimyasal kullanımının bertaraf edilmesi olduğuna işaret etti.
“Organik tarım, gıda güvenliğinin en üst noktaya çıktığı alan… İlgi yüksek”
“Gıda güvenliğinin en üst noktaya çıktığı alan da organik tarımdır” diyen Şahali, o yüzden hem organik olmayan ürünlerin güvenliği bakımından, hem de organik ürünlerin organik prensiplere bağlı yetiştirilmesi bakımından bakanlığın,kapasitesini artırma gayreti içerisinde olduğunu, mevzuatın da oluşmuş olmasıyla çok daha etkin bir görevi yerine getirebileceğini söyledi.
Organik tarıma ilginin yüksekolduğuna işaret eden Şahali, “biz gerekli yönlendirmeyi ve eğitim faaliyetini sağlayabildiğimiz sürece üretimin de artması çok mümkündür. İlgi vardır. Tarımsal faaliyetler içerisinde organik tarımın tuttuğu yer ile ekonomide tuttuğu yer orantılı değildir. Tarımsal alandaki büyüklüğüne göre ekonomideki büyüklüğü çok daha azdır. Katma değer yaratan bir üretim metodudur” dedi.
Organik tarıma her alanda, standart desteğe ek olarak destekler söz konusu olduğunu anlatan Şahali, koruyucu unsurlar azaldığı veya verimliliği artırıcı unsurlar kullanılmadığı için organik tarımda ürün kaybının daha fazla olduğunu vurguladı. Şahali, bu durumun tüm dünyada da geçerli olduğunu kaydetti.
Sertifikasyon sorunu ve alternatif yollar…
KKTC’de şu an, 6 bin 300 dönümlük alanda organik tarım yapan toplam 128 üreticinin 32’sinin sertifikalı olduğu, 96’sının ise geçiş döneminde olduğunu belirten Şahali, AB’nin yetkili sertifikasyon firmasının kriterlerine göre yürütülen faaliyetlerin, yasanın geçmesiyle yasal mevzuat çerçevesinde, bakanlığın da etkin denetimiyle sürdürüleceğini ifade etti.
Bakan Şahali, bununla birlikte, AB’nin anlaşmalı sertifikasyon firması ICEA bölgedeki operasyonlarını durdurduğu için yeni bir firmaya geçiş ihtiyacı olduğunu, bunu henüz sağlayamadıkları için de sıkıntı yaşandığını anlattı.
Tarım Bakanlığının kontrol ve denetimiyle devam…
Şahali, bu sürede, Bakanlığın, yasanın geçici maddesi uyarınca, mevcut organik üreticilerin bakanlığın görevlendireceği denetçiler tarafından kayıtlarını, izlenebilirlilik bilgilerini, yani organik tarıma devam ettiklerine dair kayıtlarını tutarak, AB’den onaylı yeni bir kontrol kuruluşu yetkilendirilinceye kadar denetimlerini sürdüreceğini vurguladı.
Yasada öngörülen, devletin denetim mekanizmasının oluşturulması ve işletilmesinin, organik tarımın devamı ve geliştirilmesi bakımından da elzem olduğuna işaret eden Şahali, organik tarım denetçilerinin eğitimiyle ilgili olarak da ileriki günlerde Türkiye Tarım Bakanlığı ile protokol imzalayacaklarını belirtti.
Yeni bir firma, TC’de akredite ABD firması veya TC firmasıyla sürecin devamı da seçenekler arasında…
Şahali, bu noktada önlerinde birkaç seçenek göründüğüne işaret ederek; ya AB’yle yeni bir firma bulunarak ICEA’nın bıraktığı yerden denetim sürecini devam ettireceği- ki bunun zor göründüğü-, ya Türkiye’de akredite olmuş bir Amerikan firmasıyla, onların kriterlerine göre sertifikasyon sisteminin sürdürüleceği, ya da Türkiye’den bir sertifikasyon firmasıyla anlaşma yapılarak sadece KKTC ve Türkiye’de geçerli bir organik sertifikası alma yoluna gidileceğini anlattı.
Şu an AB Koordinasyon Kurulu aracılığıyla istişarelerin sürdüğünü söyleyen Şahali, bu son seçeneğin bir çözüm olabileceğini, çünkü orta vadede ihracat gibi bir plan görünmediğini, dolayısıyla organik disipline tabi üreticilerin iç pazar ihtiyacını karşılayacak şekilde hareketini sürdürmenin de önemli bir faktör olduğunu bildirdi. Şahali, bunun başarılmasının iyi olacağını ancak günün sonunda, uluslararası sertifikasyonun başladığı şekilde devam etmesinin tercihi olduğunu sözlerine ekledi.
“Organik tüketicinin aldatılmasına tahammülüm yok… İthal etme taleplerine de uzak değilim”
Organik tüketicinin aldatılmasına tahammülü olmadığını söyleyen Şahali, “organik ürün yoksa yoktur. Organikçiler organik prensiplerle üretime devam edebilir ancak sertifikalı değilse bu tüketiciyle alay etmedir” dedi.
Organik satış noktalarının çoğaldığını ve ürün bulmakta zorlandıklarını belirten Şahali, “organik ürün ithal etme yönünde ciddi talepleri var. Yan taraftan (Güney Kıbrıs’tan),uzaktan değil yani, yan tarafta var. Ben buna da uzak değilim. Eğer bu sertifikasyon risk altına girerse, organik ürün talep eden tüketiciyi gözetecek bir yaklaşımım olacak benim, işletmeciyi de korumak anlamında. Yani organik işletmecilere, organik ürün yoktur diye kapatın dükkanı mı diyeceğim, yoksa tamamen dışa bağımlı hale mi getireceğim?” şeklinde konuştu.
VURANA: “İLK SERTİFİKA 2005’TE…”
Tarım Dairesi Müdürü Kuntay Vurana da, KKTC’de yürütülen organik tarım faaliyetleriyle ilgili TAK’ın sorularını yanıtlayarak bilgiler aktardı.
KKTC’de ilk organik tarım sertifikasının 2005’te verildiğine işaret eden Vurana, o yıl 14 kişinin sebze, meyve gibi ürünlerine sertifika alırken, bu sayının yıllar içinde arttığını belirtti.
2015’te toplam 4 bin 800 dönümlük alanda organik üretim yapan 68 kişi sertifika alırken bugün ülke genelinde toplam 6 bin 300 dönümlük alanda organik tarım yapıldığını; 128 üreticinin 32’sinin sertifikalı, 96’sının ise geçiş döneminde olduğunu ifade etti.
Sertifikalılar arasında 3 de zeytinyağı işletmesi var
Sertifikalı 32 üretici arasında 3 de zeytinyağı işletmesi bulunduğunu belirten Vurana, Cittaslow kent olan Mehmetçik Belediyesi ile Tarım Bakanlığı arasındaki protokol çerçevesinde bu bölgede organik tarım yapan 68 kişilik bir grubun geçiş döneminde olduğunu, bunun haricinde ülke genelinde 60 kişinin bireysel olarak organik tarım yaptığını, bu 60 kişiden 32’si sertifikalı, 28’inin de geçiş döneminde olduğunu kaydetti.
Organik tarım yapılabilmesi için gerekli şartlarla ilgili bilgiler de veren Vurana, öncelikle organik tarım yapmak isteyen üreticinin Tarım Dairesi’ne başvuru yapması gerektiği, bunun üzerine ilgili ekiplerin gidip yerinde inceleme yaptıklarını, bu alanların, konvansiyonel tarım alanlarına (kimyasal ilaç ve kimyevi gübre kullanılarak üretim yapılan alanlar) yakın olmaması gerektiğini ancak bunun ürün desenine göre de değişebildiğini belirtti.
Organik üretim yapılması planlanan alanda yapılan toprak analizinde kriterlere uygunluk arandığını, daha önce hiç üretim yapılmamış alanlar için 1 yıllık geçiş süreci bulunduğunu, bunun konvansiyonel tarım alanları için 1 ile 3 yıl arasında değişebildiğini kaydetti.
Üretici destekleri
Vurana, organik tarım yapan üreticilere, tohum, organik gübre, organik ilaç, damlama sulama lastiği ve sertifikasyon ücreti gibi girdi desteği sağlandığını ayrıca, üreticilere verilen doğrudan gelir desteğine ek olarak da destek verildiğini anlattı.
Organik tarım alanlarında kimyasal ilaç veya gübre kalıntısı tespit edilmesi halinde, o üreticinin organik tarımdan çıkarıldığını, desteğin de durdurulduğunu belirten Vurana, yasanın, ürünlerde Tarım Bakanlığı ve sertifikasyon firmasınınorganik tarım logolu etiketlerinin kullanılmasını zorunlu kıldığını kaydetti.
Organik Tarım Yasası… Mevzuatın hazırlanması süreci
Organik Tarım Yasa Tasarısı, Cumhuriyet Meclisi Avrupa Birliği Uyum Yasa Tasarılarını Görüşmek Üzere Oluşturulan Geçici ve Özel Komitesi’nden geçmesinin ardından 28 Mayıs’ta da Meclis Genel Kurulu’nda onaylandı.
Organik Tarım Yasa Tasarısı, öncelikle ülkede organik tarım faaliyetlerinin yasal zeminde gerçekleştirilerek, ürünlerin etkin denetim, kontrol ve sertifikasyon ile doğru etiket bilgileriyle piyasaya arzını ve bu yönde de desteklerin sağlanmasını öngörüyor.
Yasa, tüketicilere güvenli ve yüksek kaliteli ürünler sunmak için sürdürülebilir şekilde organik ürün ve girdilerin üretilmesi, hazırlanması ve dağıtılması ile etiketleme ve tanıtımdaki organik üretime yönelik ibare veya göstergelerin kullanılması, iyileştirilmesi için gerekli olan tedbirlerin alınmasına ilişkin kural ve esasları belirlemeyi amaçlıyor.
Yasa bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretim kurallarını da kapsıyor
Yasa kapsamında, organik bitkisel ve hayvansal üretim yanında, organik su ürünleri üretim kuralları da yer alıyor. Ayrıca, doğal olarak yetişen deniz yosunları ve bunların parçalarının toplanması da bazı koşullarda, organik üretim metodu sayılarak, bunun koşul ve kuralları da düzenleniyor. Ancak henüz, bitkisel tarım dışında, hayvansal veya deniz ürünü üretimi yapılmıyor.
Balıkçılık dahil yabani hayvanların avlanması veya toplanması sonucu elde edilen ürünler, organik üretim olarak kabul edilemediğinden yasa kapsamında değil.
Organik tarım birimi oluşturulacak
Yasa uyarınca Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı altında Organik Tarım Birimi oluşturulması öngörülüyor.
Organik ürün veya girdilerin ithalat veya ihracatı için ön izin müracaatlarını değerlendirerek, onay vermekle görevli bu birim, kontrol kuruluşları ile müteşebbislerin düzenli olarak şikayet üzerine veya ihtiyaç olması halinde denetim ve gözetimini yapabilecek, organik tarım faaliyetlerine ilişkin istatistiki rapor, veriler ve bilgileri toplayıp değerlendirerek bilgi paylaşımını sağlayabilecek.
Birimin görevleri arasında, işletmelerin organik tarım faaliyetleri ile ilgili bildirimlerini almak, bu Yasa ve bu Yasa uyarınca çıkarılması öngörülen tüzüklerde belirtilen kuralların uygulanması aşamasında doğabilecek sorun ve anlaşmazlıklara çözüm üretmek, yerel organik üretim için logo kontrolü ve yönetimini yaparak istatistiki bilgilerin paylaşımına ilişkin Avrupa Birliğinde ve organik tarım alanlarında faaliyet gösteren uluslararası diğer kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamak da bulunuyor.
Organik Tarım Birimi kuruluncaya kadar, Organik Tarım Biriminin görev ve yetkilerinin, Tarım Dairesi tarafından yürütülmesi öngörülüyor.
GDO kullanımı yasak
Yasa, organik üretimde, GDO’ların veya GDO’lardan üretilmiş ürünlerin yem, gıda, işlemeye yardımcı maddeler, bitki koruma ürünleri, gübre, toprak besleyicisi, tohum, mikro organizma ve hayvanlarda kullanılmasını yasaklıyor. Müteşebbisler, (kendi kontrolü altında olan işletme veya işletmelerde organik tarım faaliyetlerinden sorumlu gerçek veya tüzel kişiler) bir beyan formu ile bu girdilerin GDO’lardan veya GDO’lardan üretilmiş ürünlerden olmadığını belgelemekle yükümlü.
Organik tarımda iyonize radyasyon kullanımı da yasak. Organik gıdanın işlenmesi veya organik yemin işlenmesi ayrıca organik gıda veya organik yemde kullanılan hammaddelerin işlenmesinde de iyonize radyasyonun kullanımının yasak olduğu yasada belirtiliyor.
Cezalar asgari ücretin 5 katından başlıyor
Organik tarımda kullanımına izin verilmeyen ürün veya maddeleri kullanan, kullanım amacıyla bulunduran gerçek veya tüzel kişiler, bir suç işlemiş oluyor ve haklarında asgari ücretin on katı tutarında idari para cezası uygulanabiliyor.
Yasaya aykırı olarak bir ürünün paketinde, etiketinde, tanıtımında, tüketici bilgilerinde veya ürünle birlikte verilen dokümanlarda organik üretim olduğunu belirten bir işaret veya terimin kullanılması haline ise asgari ücretin beş katı tutarında idari para cezası uygulanması sözkonusu.
Yasada belirtilen organik ürün logosu ve özel etiketleme kurallarına aykırı olan bir etiket veya logoyu kullanan kişilerse, asgari ücretin beş katı tutarında idari para cezasıyla karşı karşıa kalıyor. Ayrıca, aykırılık etiket bilgilerinden kaynaklanıyorsa etiket bilgileri düzeltilinceye kadar ürünlerin pazara arzının durdurulması ve pazara arz edilen ürünlerin toplatılması sözkonusu.
Tüm bu suçların mahkemeye intikali ve mahkûmiyeti halinde, gerçek veya tüzel kişiler, asgari ücretin on katına kadar para cezası veya beş yıla kadar hapis cezasıyla veya her iki cezayla birden karşılaşabilir.
Ayrıca suçun tekrarı halinde, bu Yasa kapsamında ithalat veya ihracat konusunda kazanılmış tüm hakların ve izin belgelerinin iptali gerçekleşir. Başka ad ve unvan altında olsa dahi, bu Yasa kapsamında ithalat veya ihracat faaliyetinde bulunulmasına izin verilmez.
Candan: “Gıda güvenliği alanında, sağlıklı gıdaya yönelik büyük bir adım”
Cumhuriyet Meclisi Avrupa Birliği Uyum Yasa Tasarılarını Görüşmek Üzere Oluşturulan Geçici ve Özel Komitesi Başkanı Armağan Candan ise, komiten oybirliğiyle geçen Organik Tarım Yasa Tasarısının hazırlanması süreciyle ilgili TAK’a bilgi verdi.
Yasayı,“ülkemizde büyük öneme sahip gıda güvenliği alanında, sağlıklı gıdaya yönelik büyük bir adım” olarak değerlendiren Candan, Yasa Tasarısının yürürlüğe girmesiyle, organik ürünlere yönelik talebin karşılanması, kaliteli organik ürünlerin tedarik edilmesi ve tarım sektöründe organik ürün piyasasının güçlenmesinin sağlanacağınıbelirtti.
Candan, günümüzde sağlıklı gıda, gıda güvenliği bilinciyle organik tarıma büyük bir yönelme başladığına işaret ederek, gerek AB’de gerekse ülkede organik ürün üretimi ve tüketiminin arttığına vurgu yaptı.
Organik tarımla ilgili gerek mevzuat gerekse uygulama çalışmalarının AB’ye uyum çalışmaları kapsamında 2006 yılı itibari ile başladığını anımsatan Candan, Organik Tarım Yasası’nın, 2014 yılında Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığının ilgili daireleri, özellikle Tarım ve Hayvancılık Daireleri tarafından hazırlandığını hatırlattı. Candan, Yasa Tasarısının hazırlanmasında, Avrupa Birliği’nin organik tarım ile ilgili 834/2007 sayılı Konsey Tüzüğü ana referans olarak kabul edilerek, kendi yapımıza uyumunun sağlandığını anlattı.
Öncelikle Organik Tarım’ın, AB’nin Tarım ve Kırsal Kalkınma faslında yer alan çok önemli bir konusu olduğunu, Organik Tarımın önemini daha iyi anlamak için, öncelikle AB’nin ortak tarım politikasından bahsetmek gerektiğini ifade eden Candan, şunları kaydetti:
“Ortak tarım politikası, tarımsal üretimin artırılması, tarım sektöründeki rekabetin artırılması, tarımda kullanılan teknolojinin geliştirilmesi, iş gücünün etkin kullanılması, tarım ile uğraşan kişilerin kazançlarının artırılması hedeflenmektedir.
Organik tarım, üye ülkelerin tarım politikaları arasında büyük öneme sahip olurken, ortak tarım politikası ve kırsal kalkınma destekleri ile büyük ölçüde desteklenmektedir. Örneğin, AB’de kırsal alanların geliştirilmesine yönelik olarak 2014-2020 yılları için çok yıllık bir plan oluşturularak, AB’nin ‘yeşil’ ortak tarım politikası ile kırsal alanlara yönelik 100 milyar Euro’luk bir bütçe ayrılmış, bu miktarında yüzde 30’unun kırsal kalkınma programı ile organik tarıma yönelik verilmesine karar kılınmıştır.”
Armağan Candan, organik tarımla ilgili tüm yerel ve uluslararası standartların, üretimin tarladan sofraya kadar her aşamasının kontrolünü ve sertifikasyonunu zorunlu tuttuğunu belirterek, “kontrol ve sertifikasyon bu nedenle organik üretimin ilk basamağı olarak kabul edilmektedir” dedi.