Üretmek/var olmak -ya da- ekşi çekirdeği
‘Toplumsal varoluş’ mitingleri yapıldı bu ülkede... Toplumda ‘yok oluyoruz’ endişesi var çünkü!..
Yok olmak demek, ‘ölmek’ demektir en kestirme söylemle...
Yaşayabilmek için çıkıyor yani insanlar sokaklara...
‘Biz buradayız’, ‘varız’, ‘varolacağız’ demek için...
**
Peki ama kim yok ediyor toplumu?
Nedir ‘yok olma’ psikolojisine düşmemizin sebepleri?
Bizi için için kemiren bu kötü ruh haline nasıl geldik?
Sürekli ölümü düşünen bir varlığın yaşaması mümkün müdür?
Panzehiri nedir peki bunun?
**
Yok olmanın panzehiri, tek bir kelimede gizli galiba...
Üretmek!..
Yaşamın her alanında...
Tarlada üretmek...
Fabrikada üretmek...
Çiftlikte üretmek...
Atölyede üretmek...
Başka?
Edebiyatta üretmek...
Resimde üretmek...
Müzikte üretmek...
Sahnede, stüdyoda üretmek...
**
Erich Van Daniken ‘Tanrıların Arabaları’ kitabında, dünyaya başka gezegenlerden gelenlerin, o güne kadar yeryüzünde kurulmuş ne varsa hepsini yok ettiğini öne sürer.
Gerçek midir Tanrıların Arabaları?
Kim bilir?
Bilemeyiz, çünkü Daniken’in sözünü ettiği dönem öncesinden bize kalan bir ‘miras’ yoktur, o dönemin uygarlıklarını anlatan...
‘Yok’turlar yani, var idiyseler bile...
Kültür, insanın doğaya karşı ürettiklerinin tümüdür.
Dikilen binalar...
Yaşam biçimleri...
Kullanılan aletler, giysiler...
Ve sanat eserleri...
Duvara yazılanlar...
Kağıda yazılanlar...
Tarihe yazılanlar...
Söylenenler, çizilenler...
Hepsi ‘varoluş’un kanıtıdır bunların...
**
Kıbrıslı Türkler ‘yok oluş’ psikolojisi yaşıyor.
Ana nedeni belli: Kıbrıs sorunu...
Belirsizlik...
Gelecek kaygısı...
Yarım asrı geçen bir ‘yarını bilememe’ sendromu...
Bir türlü istikrara kavuşamayan bir toprak parçası üzerinde ve ‘kimlik’ sorgusu altında sürekli ‘savunma’ halinde bir toplum, Kıbrıslı Türkler...
‘Cemaat’ mi, ‘toplum’ mu, ‘halk’ mı, ‘azınlık’ mı olduğuna dahi karar veremeyen bir insan kitlesi...
Sürekli itilmişlik, kakılmışlık, izole edilmiştik, ötekileştirilmişlik duygularını iliklerine kadar hisseden bir yapı...
Göçler, şehitler, travmalar cabası...
Tüm bunlara bir de kültürel, demografik, siyasal, ekonomik bağımlı olma halini ekleyin!..
**
Hal böyleyken ‘yok oluyoruz’ hissi gayet normal bir toplum için...
Nüfusunu bilemeyen...
Parasını basamayan...
Polisine talimat veremeyen...
Posta kodu olmayan...
‘Bol pasaportlu, ama kimliksiz’ görüntüsü veren...
Kuzeyinden ve güneyinden ‘empati’ göremeyen...
Ama her iki tarafın da ‘biz size bakarız’ dediği bir durum...
Ve ‘besleme’ yahut ‘muhtaç’ duruma düşmek istemeyen bir ruh hali...
Hepsini birden yaşıyor Kıbrıslı Türkler bu duyguların...
**
‘Yok oluyoruz’ diye yaşanmaz ama...
Bu kesin!..
Ölmek kolay...
‘Yaşamak’, yani ‘var olmak’ değil mi marifet?
O zaman?
Üretmek lazım, inadına...
Her yerde, her alanında yaşamın...
Yılmadan, inadına üretmek...
**
Sevgili hocam Özden Selenge “Çekirdeksiz ekşi kuruyacağında çekirdeklenir” demişti katıldığı bir televizyon programında...
O kadar net anlatıyordu ki vaziyetimizi...
Ve o kadar şevk ve inanç veriyor ki inadına ‘var olmak’ adına...
Bu ülkede ‘yok olmamak’ için ‘üretmek’ gerekiyor sadece...
Çekirdeklerden en azından biri düşecek nasılsa toprağa!..
(ARŞİVİMDEN)