1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Üslerde kontrol bizde”
“Üslerde kontrol bizde”

“Üslerde kontrol bizde”

İngiliz Yüksek Komiseri Irfan Siddiq, Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin kullanımı konusunda ortaya atılan iddialar ve endişelerle ilgili YENİDÜZEN’e önemli açıklamalarda bulundu...

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

İngiltere’nin Kıbrıs’taki Ağrotur üssünden kalkan Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne (RAF) ait Typhoon tipi dört uçak, önceki Cuma Yemen'deki Husi hedeflerini vurdu. Operasyonun ardından Kıbrıs’taki barış aktivistleri, Ağrotur üssü önnünde eylem yaptı, “Kıbrıs’ın, emperyalist güçlerin fırlatma tahtası olmadığını” savunarak, operasyonu protesto etti. Bu süreçte, üslerde 3 bin ABD askerinin konuşlandırıldığı, Gazze’ye karşı İsrail’in üsler aracılığıyla silahlandırıldığı ve istihbarat servisleri tarafından kullanıldığı yönünde iddialar ortaya atıldı.

Öte yandan yerel halkın, Yemen’den gelecek olası saldırılara karşı endişe yaşadığı da gözlemlendi…

YENİDÜZEN, tüm bu iddiaları, İngiliz Yüksek Komiseri Irfan Siddiq’a sodu.

İngiliz Yüksek Komiseri Irfan Siddiq, İsrail’e silah, mühimmat, herhangi bir istihbarat ya da hedefleme kabiliyeti sağlamadıklarını belirterek, Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin Amerika tarafından kullanılıp kullanılmadığı konusunda yorum yapmadı.

Egemen İngiliz üslerinde kontrolün İngiltere’de olduğunu vurgulayan Siddiq, “Bir şey egemen ise, bu, bizim her şeyi yapmak için tam yetkiye sahip olduğumuz anlamına gelir çünkü bütün kontrol bizde” dedi.

Siddiq, “Üslerin üçüncü taraflarca kullanımı operasyonel güvenlikle ilgili bir konudur. Bu nedenle, diğer ülkelerin üslerimizi kullanıp kullanmadığına dair detaylar hakkında yorum yapamam, ancak şunu söyleyebilirim ki, askeri üslerimizin her türlü kullanımının uluslararası hukuk ve Kıbrıs’a karşı yükümlülüklerimizle uyumlu olmasını sağlamak için çok dikkatli davranıyoruz”  diye konuştu.

Irfan Siddiq, Gazze’ye insani destek sağlama çalışmalarına öncülük ettiklerini de anlattı.

 

“Spekülasyonlar kesinlikle doğru değil”

Soru: Kıbrıs’taki İngiliz üslerinin kullanımına ilişkin bazı endişeler var. İngiltere, Ağrotur üslerini, Yemen’deki Husi mevzilerini bombalamak için kullandığını doğruladı. Ayrıca 3 bin Amerikan askerinin Ağrotur’da bulunduğu ve İngiliz üssü içinde bir tür Amerikan askeri üssü oluştuğu yönünde iddialar da var. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz? Bu doğru mu?

Siddiq: Üslerin Gazze’deki İsrail askeri harekatını silahlandırmak ya da kolaylaştırmak için kullanıldığına dair pek çok spekülasyon var, bu kesinlikle doğru değil. Herhangi bir ekipman, silah ya da buna benzer bir şey sağlamadık. Uluslararası hukukta bizim için risk oluşturabilecek herhangi bir şeye yardımcı olmuyoruz. Medyada, üslerin bu şekilde kullanıldığına dair bazı spekülasyonlar olduğunu biliyorum, kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil. 

 

Husi hedefleri neden vuruldu?

Üsleri, Yemen’deki spesifik Husi hedeflerini vurmak için kullandık. Bunu öylesine yapmadık.  Husiler, Kızıldeniz’den geçen ticari deniz varlıklarını hedef almaya başladıktan sonra bunu yaptık. Bunun nedeninin İsrail’in Gazze’ye saldırısı olduğunu iddia ediyorlar ama İsrail ile hiçbir ilgisi olmayan varlıkları hedef alıyorlar. Yaptıklarının küresel ticari faaliyetlere, denizcilik planlarına büyük etkisi var. Küresel ticaretin yüzde 15’inin Kızıldeniz’den, Süveyş Kanalı’ndan geçtiği düşünüldüğünde, yaptıkları dünyada oldukça önemli ekonomik etkilere yol açabilir. Yani bu basit ve küçük bir mesele değil. Bu eyleme geçmeden önce, Husilere, bunun kabul edilemez olduğunu ve buna bir son vermeleri gerektiğini çok net bir şekilde ifade ettik. Amerika’nın öncülüğünde “Prosperity Guardian” adında bir koalisyon kurarak, Kızıldeniz üzerinden dünyanın refahını korumak istediğimizi çok net bir şekilde ifade ettik. Durmazlarsa, bunun bazı sonuçları olacağını çok açık bir şekilde söyledik. Durmadılar, tırmandırmaya devam ettiler. Bunun üzerine Güvenlik Konseyi’nin bu eylemi kınayan ve bizim yorumumuza göre, meşru müdafaa pozisyonunun harekete geçmesi için yasal dayanak sağlayan bir kararı oldu. Biz de harekete geçtik. Ancak bu, iddialardan tamamen farklıdır.

 

“Operasyonel güvenlikle ilgili bir konu”

Üslerin üçüncü taraflarca kullanımına gelince, bu operasyonel güvenlikle ilgili bir konudur. Bu nedenle, diğer ülkelerin üslerimizi kullanıp kullanmadığına dair detaylar hakkında yorum yapamam, ancak şunu söyleyebilirim ki, askeri üslerimizin her türlü kullanımının uluslararası hukuk ve Kıbrıs’a karşı yükümlülüklerimizle uyumlu olmasını sağlamak için çok dikkatli davranıyoruz.

 

“Silah sağladığımıza dair herhangi bir kanıtı olan varsa, ortaya çıksın”

Soru: Yani Gazze’nin bombalanmasında hiç bir rol almadığımızı açıkça söyleyebilirsiniz...

Siddiq: Bu iddialar tamamen spekülatif ve bazı kişilerin üslerden kalkan uçakların hareketlerini takip etmesine dayanıyor. Evet, 7 Ekim’den sonra, üslerden İsrail’e giden bir dizi uçuş oldu. Oraya gittiler, çünkü vatandaşlarımızın acil durum tahliyesini planlıyorduk. Bunu Sudan’dan yaptık. Sudan’a da giden pek çok uçak vardı. O sırada havaalanının devre dışı kalıp kalmayacağından emin değildik. Havalimanı faaliyette kaldı ve ticari uçuşlar mümkün oldu ama biz yine de 200’den fazla vatandaşımızı askeri uçaklarla İsrail’den üslere ve oradan da İngiltere’ye götürdük. Oraya giden uçaklar bunlardı. Bunu yapmadığımıza ve silah sağladığımıza dair herhangi bir kanıtı olan varsa, lütfen ortaya çıksın. Sadece bazı uçuşları izledikleri gerçeğini kullanarak, kesinlikle hiçbir kanıt olmadan, silah sağladığımızı iddia ediyorlar, ki bu sadece yanlış değil aynı zamanda sorumsuzca çünkü gereksiz gerginlik yaratıyorlar. Dolayısıyla herhangi bir malzeme, silah, mühimmat ya da benzeri bir şey sağlamadığımız gibi, herhangi bir istihbarat ya da hedefleme kabiliyeti de sağlamadık. Bunu iddia etmek kesinlikle yanlıştır ve bu konuda çok açık olduğumu düşünüyorum.

irfan-siddiq-22.jpg

“Gazze’ye insani destek sağlama çalışmalarına öncülük ediyoruz”

Soru: İnsani yardım koridorları konusunda ne tür insiyatifler alıyorsunuz?

Siddiq: İsrail’e herhangi bir yardımda bulunmadığımız gibi, tam tersine, Gazze’ye insani destek sağlama çalışmalarına öncülük ediyoruz. Şu ana kadar insani yardımın büyük bir kısmı Mısır’dan İsrail ve Gazze’ye, Refah sınır kapısından geçiyordu. Çatışmalardan önce yardımların çoğu İsrail üzerinden, şu anda kapalı olan Kerem Şalom ve Erez sınır kapılarından geliyordu. İsrail’in gelen yardımları kontrol etmesi, Refah sınır kapısının fiziksel kapasitesi ve uygulanan bazı prosedürler Gazze halkına yeterli yardımın ulaşmadığı anlamına geliyor. Bu nedenle, Gazze’ye yardım ulaştırmak için ek güzergahlar açmanın alternatif yollarını araştırmaya başladık. Kıbrıs Cumhuriyeti, Larnaka’dan, doğrudan Gazze’ye yardım ulaştırmak için deniz insani yardım koridoru oluşturmayı önerdi. Larnaka’da limanları ve depoları olduğunu söylediler. İsraillilerle, gelip güvenlik taramasını yapmaları ve ardından doğrudan Gazze’ye gitme konusunda anlaştılar. Sorun şu ki, ellerinde ne yardım, ne de gemi vardı. Gazze’de devam eden güvenlik sorunu nedeniyle,  hiç kimse Gazze’ye yardım götürmeye hazır değildi. Biz devreye girdik. İhtiyacı görebiliyorduk. Kasım sonunda 82 ton yardım malzemesi getirdik, çoğunlukla barınak ve çadır… Ayrıca bunu teslim etmek üzere RFA Lyle Bay adlı bir gemi getirdik. İsraillilerle anlaştık, geldiler ve silah ya da kabul edilemeyecek herhangi bir şey olmadığından emin olmak için yardım malzemelerinin kontrolünü yaptılar. Yani Kıbrıs tarafında ve bizim tarafımızda her şey hazırdı. Ancak, yardımın Gazze’ye nasıl ulaştırılacağı konusunda bir anlaşma sağlayamadık. Yardımları Gazze’ye ulaştırmak için iki şeye daha ihtiyacımız vardı. Birincisi, o bölgede güvenliğin sağlanmasına ve bu hem İsrail’den hem de Hamas’tan güvenlik garantisi anlamına geliyordu. İkincisi, bu yardım için bir alıcıya ihtiyacımız vardı. Bu nedenle, yardımı alacak ve daha sonra ihtiyacı olan insanlara ulaştıracak olan, BM kuruluşu UNRWA ile görüşmeler yaptık. UNRWA “ İsrail’den ve Hamas’tan oradaki faaliyetlerini durduracaklarına dair yazılı güvenlik garantisi alırsanız olur. Böylece insanlarımız güvende olur” dedi. Çünkü şu ana kadar 130’dan fazla UNRWA çalışanı öldürüldü. Bu nedenle, İsraillilerle ve dolaylı olarak başkaları aracılığıyla Hamas’la bu güvenlik anlaşmasını yapıp yapamayacağımızı görmek istedik. Ne yazık ki, bunu başaramadık. UNWRA’ya güvence vermeye hazır değillerdi.

Biz de yaklaşımımızı değiştirdik ve dedik ki, Tamam, yardımı Refah üzerinden değil de, başka bir yolla ulaştırsak nasıl olur? Aşdod limanını düşündük, Gazze’nin hemen kuzeyinde bir İsrail limanı. Teorik olarak, eğer İsrailliler kabul ederse, Kerem Şalom kara geçidini kullanabilir, yardımlar hızlı bir şekilde Gazze’ye ulaştırılabilirdi. Zaten taramadan geçmiş olacakları için ek bir taramaya da ihtiyaç olmayacaktı. Ancak, ne yazık ki, İsrailliler bunu kabul etmedi. Birkaç hafta boyunca yardımları doğrudan teslim etmeyi denedikten sonra, tek yolun mevcut rota olan Refah olduğu sonucuna vardık. Böylece Refah yakınlarındaki El-Arish limanına gittik, yardımları orada teslim ettik, kamyonlara sıraya girip, bizim 82 ton ekipmanımız ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden 5 ton tıbbi malzeme birkaç hafta önce Gazze’ye doğru yola çıktı. Yani sadece yardım ulaştırmakla kalmıyoruz, yardım ulaştırabilecek rotaları arttırmak için yeni yollar bulma konusunda da proaktif davranıyoruz. Dolayısıyla bu konuda çok aktifiz ve olmaya da devam edeceğiz. Eğer doğrudan Gazze’ye ya da Aşdod üzerinden veya Refah’ın yükünü hafifletecek kara geçişlerinden biri üzerinden rotalar bulabilirsek, bunu yapmaya devam edeceğiz.

 

“Üslerde kimlerin olduğu ve ne yaptıklarına dair detaylar hakkında yorum yapmayacağım”

Soru: İngiliz üslerinin ABD istihbarat servisleri tarafından kullanıldığına dair iddialar var. ABD istihbarat servislerinin olduğu ve bunun Kıbrıs (Rum) hükümeti ile yapılan anlaşmaya aykırı olduğu…

Siddiq: Öncelikle, orada kimlerin olduğu ve ne yaptıklarına dair detaylar hakkında yorum yapmayacağım çünkü bu, çok fazla bilgi vermek istemediğim operasyonel bir konu. Kıbrıs Cumhuriyeti ile yetkilerimizin yorumlanması konusunda aramızda bir anlaşmazlık var. SBA, Sovereign Base Areas, yani egemen üs bölgeleri... Bir şey egemen ise, bu, bizim her şeyi yapmak için tam yetkiye sahip olduğumuz anlamına gelir çünkü bütün kontrol bizde. Bizim yorumumuz bu. Kıbrıs Cumhuriyeti bunu kabul etmiyor, üsleri sadece Birleşik Krallık ordusunun kullanması gerektiğine inanıyor. Bu konuda bir anlaşmazlığımız var. Biz, yine de, herhangi bir üçüncü ülke, bizim iznimizle, üsleri kullandığında, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bilgilendirmek konusunda çok hassas davranıyoruz. Sudan’daki insanların tahliyesine yönelik insani yardım operasyonu sırasında, bazı üçüncü ülkelerin kullanımları oldu. Türkiye ve Suriye’deki deprem sırasında da, bazı üçüncü ülkeler üslerimizi kullandılar çünkü bu ortak çıkarımızadır ve bölgesel istikrarı destekler. Yani bu, yapmaya hakkımız olan bir şey. Kıbrıs Cumhuriyeti bunların egemen üsler olmasından ve orada tam kontrole sahip olmamızdan hoşlanmıyor. Ancak biz, bunun yapmaya hakkımız olduğu konusunda netiz.

 

Soru: Üslerde bazı istihbarat servisleri olduğunu inkar etmiyorsunuz... 

Siddiq: Politikamız, üslerin operasyonel kullanımı hakkında yorum yapmamaktır.

 

“Kıbrıs’ı, Gazze çatışmasına dahil edecek bir şey yapmadığımız konusunda çok netiz”

Soru: Üslerin saldırılar, bombalamalar veya silah transferleri gibi şeyler için kullanıldığını kabul etmediniz. Bu tür operasyonlar için üsleri kullanırsanız, bu Kıbrıs’ı nasıl etkiler? İngiltere olarak, üsleri bu tür operasyonlar için kullanmadığınızı açıkça ortaya koyduğunuzu düşünüyor musunuz?

Siddiq: Savunma Bakanlığımız çok açık bir açıklama yaparak, İsrail’e hiçbir öldürücü yardımda bulunmadığımızı, yani silah ya da başka bir şey sağlamadığımızı söyledi. Çok açık bir şekilde söylüyorum, böyle bir şey yapmadık, böyle bir şeyi hedeflemelerine yardımcı olmak için onlara herhangi bir istihbarat sağlamıyoruz, daha ne kadar açık olabilirim bilmiyorum. Elbette bunun hassas bir konu olduğunu, bölgenin istikrarsız olduğunu ve yansımasından insanların endişe duymasını anlıyorum. Ancak Kıbrıs’ı, Gazze çatışmasına dahil edecek herhangi bir şey yapmadığımız konusunda çok netiz.

Siddiq’in Kıbrıs sorunuyla ilgili açıklamaları Pazartesi YENİDÜZEN'de

  • Farklılıklar arasında köprü kurmak ya da müzakereleri yeniden başlatmak mümkün olacak mı?
  • Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerdeki düzelmenin Kıbrıs’a yansımaları ne olur?
  • Garantör ülke olarak İngiltere ne yapmayı planlıyor?

(Fotoğraflar: Burçin AYBARS)

yd-destek-gorseli-2-20240119112319.jpg

Bu haber toplam 3331 defa okunmuştur