Utanıyor musunuz?
İngiltere’de bir hukukçu arkadaşa sordum; bu işleri bilen biri…
Dedim ki, “Bir İngiliz vatandaşı, örneğin Fransa’ya sokulmaz ve İngiltere’ye geri gönderilirse ne olur? İngiliz devleti ne yapar?”
Dedi ki, “… Bir İngiliz, Fransa’da suç işlemiş ve sınır dışı edilmişse, İngiliz devleti bir şey yapmaz, niye ve nasıl yapsın ki?”…
Ve ekledi: “… Ancak bir İngiliz vatandaşı, ulusal güvenlik gibi gerekçelerle Fransa’ya sokulmazsa, tabii ki İngiliz devleti, istihbaratı, polisi veya gerekli diğer birimleri tarafından mutlaka sorgulanır…”
-*-*-
Bir soru daha sordum; “… Peki diyelim ki sorgulandı ve adam ya da kadın masum çıktı, devlet ne yapar?”.
Cevapladı: “… Mutlaka Fransa’dan izahat ister”…
Son cevabına bir de bilgi ekledi: “… Eğer kişi gerçekten masumsa ve İngiliz devleti, bunun izahatını Fransa’dan istemezse, o kişi, kendi devletini, yani İngiltere’yi dava edebilir”…
-*-*-
KKTC vatandaşı 8 kişi şu ana kadar güvenlik adına “tehdit” oluşturdukları veya “oluşturabilecekleri” gibi gerekçelerle T.C.’ye sokulmadı…
Havaalanında alıkonuldu ve ilk uçakla KKTC’ye iade edildi!
-*-*-
Peki KKTC Devleti’nin yetkilileri ne yaptı?
“Türkiye’ye sövmeseydiler…” diyen bakan da oldu, “… Bu Türkiye’nin kendi güvenlik sorunudur, karışamayız” diyen de!
-*-*-
KKTC Devleti’nin her hangi bir yetkili kurumu adına T.C.’den izahat istendi mi?
Hayır!
-*-*-
Şimdi sormak istiyorum; koskoca T.C. Devleti, Aysu Basri Akter, Ali Kişmir, Ali Bizden, Dr. Okan Dağlı, Dr. Ahmet Cavit An, Münür Rahvancıoğlu, Abdullah Korkmazhan ve Can Sözer’i, G82 ve N82 kodlu güvenlik gerekçeleri ile ülkeye almıyorsa; demek ki bu kişiler bir ülkenin güvenliği için ciddi tehlikeli kişilerdir!
-*-*-
KKTC’de polis veya devletin her hangi bir makamı bu kişilerden bilgi almadı, sorgulamadı…
Yani, “anavatanımızın güvenliğini tehdit eden bu azılı sekiz terörist!!! içimizde rahat bir şekilde dolaşıyor” gibi bir durum var değil mi?
-*-*-
Vallahi ötekileri bilmem ama geçenlerde Aysu Basir Akter’i, küçük çocukları ile oynarken görmüşler! Bence oyun oynamıyorlardı, Türkiye’ye fırlatmak için füze imal ediyorlardı!
-*-*-
Türkiye’deki yetkililerin amacı bellidir…
Korku vermek!
Kınıyorum; yabancı bir ülke…
Ama KKTC’nin yöneticilerine sormak istediğim tek bir şey var, “utanıyor musunuz?”…
Başka bir şey de demiyorum!
-*-*-
Haaa, KKTC bir yana; bu sekiz kişi eminim Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşıdır…
Konuyu gündemlerine aldılar mı?
Sordular mı?
İzahat istediler mi?
Nikos Anastasiadis ve hükümetine de bir sorum olacak; “umurunuzda mıyız?”
Yoksa onların da tavrı, T.C.’nin tavrından farksız mı?
“Geberin Kıbrıslı Türkler!”…
Soyun bizi!
Yol yok!
Sokak lambaları yanmıyor!
Nüfus bilinmiyor!
Her ihalede şaibe var!
Siyasi irade teslim!
Ne dediğini bilmeyen bir Cumhurbaşkanı!
Tören kıtası gibi bakanlar kurulu!
-*-*-
Okullar dökülüyor!
Hastane yok!
İlaç da yok!
-*-*-
Peki ne var?
Siyasi hamaset var!
Külliye ile itibar var!
Ha bir de 45 dolarlık akaryakıtı bize 75 dolara sokan bizim çocukların şirketi var!
-*-*-
Nasıl nasıl?
Bayrak gökte, ezan sesi her yerde mi demiştiniz?
Haaa unutmadan bir de Rum vekiller atış talimi mi yapıyordu?
Soyun canım, soyun da çekinmeyin!
İster anadan doğma soyun, ister soygun anlamında soyun!
Dükkan sizin!
Kurtarmıştınız ya!
Çok merak ettiğim iki mesele
1 – Rauf Raif Denktaş’ın kemiklerini, ülkede okul, yol, hastane yokken külliye yapılmasına karşı çıkan oğlu Serdar Denktaş mı sızlatıyor yoksa dini ve siyasi inançları gereği, Denktaş’ın anıt mezarının atıl kalmasını umursamayanlar mı?
-*-*-
2 – Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmalarındaki haklarımızdan söz ederken, imkansızı yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bölünüp, KKTC adı verilen şeyin devlet olarak tanınmasını isteyip kafamızı karıştıran Recep Tayyip Erdoğan’ın amacı nedir? Yoksa bilgi noksanlığı mı var? Hem bahse konu anlaşmalardan söz edip, hem ayrı devlet talep etmek, nasıl bir mantıktır? Bu mantığı sırf yalakalık olsun diye Seymenbaşı’nın alkışlaması da nasıl bir ruh halidir? (Gavvole misdo, amma hale düşdük ha!)
Külliye yapılmayacak mı?
Rekabet Kurulu, Cumhurbaşkanlığı Eski Müzakere Binası ve Cumhurbaşkanlığı’nın kullanımında olan eski Bolan Matbaası binalarının tamir ve tadilat işleri ihalesini iptal etti.
-*-*-
İhaleyi kazanan şirketin mali bilançolarında “mühür” bulunmamış…
Oysa bilançoyu imzalayan kişi “yeminli muhasip”…
Mühür gerekmiyor!
Peki iptal sebebi ne?
Son dönemdeki filmlerden biri vizyonda!
Cauuuuuv!
-*-*-
Ancak asıl mesele şu:
Birincisi müzakere yok, eski müzakere binasını neden yenileyeceksiniz?
İkincisi, çok yakın bir zamanda külliye bitmeyecek mi?
Bitecekse, neden masraf ediyorsunuz?
Hepten iptal edin bence!