“Utanmıyor musunuz insan içine çıkmaya”
“…Otuz liraydı salatalık…
Ertesi sabah gittim kırk beş oldu.
Bir gün farkla…”
Nasıl öfkeli yurttaş…
“Altın mı bu? Hıyarın da borsası mı var şimdi? Tek günde ne oldu?”
Market sahibine küfrediyor.
Hükümete söz yok!
İşte bunu anlamıyorum.
***
Menüler yükseliyor, her asgari ücret artışında…
Et, süt, sebze, ne varsa…
Öyle olmazsa eğer nasıl ödenecek aşçı, muhasebeci, garson…
En önemli maliyet personel gideri değil mi?
***
Belediyelere “hizmet resmi” ödüyoruz…
Yeni yasayla ikiye katlandı.
Hizmeti mi ödüyoruz, personeli mi?
Çoğu zaman ödediğiniz bedel artsa da aldığınız hizmet ve kalitesi değişmiyor genelde…
***
Cep telefonunda konuşuyor, internete giriyor, sosyal medyada geziniyoruz.
Ödediğimiz paranın “yarısı” buna gidiyor.
Öteki yarısı Maliye’ye…
Salatalık alırken bağırıyoruz da onca dolaylı vergiye, fona, harca, pul parasına ses etmiyoruz.
***
Rüşvetin, şaibenin, yalanın, kokuşmuşluğun ne noktaya geldiğini hep birlikte izliyoruz.
Sosyal medyada “defolunuz başımızdan” diye isyan eden kaç kişi var?
Muhalif sesleri kendi profilinde kaç kişi paylaşıyor?
***
Bir bakıyorum, ziyarete gittiği zaman bakanlar, başbakanlar, hükümete mensup vekiller adeta kucaklama sırasına giriyor ahali…
Nezaketle yaranma telaşı iç içe geçiyor.
Oysa…
Her gittikleri yerden kovulsalar böyle olmayacak.
“Utanmıyor musunuz insan içine çıkmaya” dese birileri…
***
Yağma ve talan göz önündedir, gizli değil…
Peşkeş, torpil, yasa dışılık ve rüşvet ortadadır…
Din örgütlenmesi, irade yitimi, siyasi baskı ayan beyandır…
Tüm bunlar sıradanlaşmıştır maalesef…
Normalleşmiştir kokuşmuşluk.
***
Siyaset yalnızca siyasi partiler tarafından üretilen bir olgu değildir.
Muhalefete daha fazla eleştiri, isyan, ayıplama var neredeyse, hükümete kıyasla…
Haklısınız, muhalefet çok daha radikal olabilir.
Çok daha güçlü örgütleyebilir kitleleri, doğru...
Yine de toplumsal tepkisizliği anlatmaya yetmez yaşadıklarımız.
İnsan içine çıkmaya utanmıyorlarsa halen hepimizin aynaya bakması gerekiyor.
Fotoğraf: Erol Uysal
“Milliyetçiler” gitsin önce!
25 yaşında askere gittim.
“Mecbur” olduğum için…
Olmasam, gitmezdim.
Kimseler gitmez…
İnanmıyorsanız, deneyiniz derim!..
Görürsünüz…
7 sene “erteleme” hakkımı ‘Açık Öğretim’de kullanmıştım.
O dönem çalıştığım gazetede editör olmuştum.
Tam da en etkin, yararlı, dinamik zamanım…
730 gün “kayıp” girdi araya…
Üretimden koptum, gün saydım.
***
Hani o, “vatana bağlılık” derler ya…
Niye “mecburi” o zaman?
Serbest bırakınız bakalım kaç kişi “vatanı beklemeye” koşacak.
***
Ne zaman ki “mecburi askerlik olmasın” denir.
Hemen korku duvarları örülür, düşman anlatısı devreye girer, silahlanmadan söz edilir.
“Bedelli askerliğin” çapı genişledikçe genişler bu arada…
Bedeli ödenince tehlike ortadan kalkar!
***
Seferberliğe gitmeyi reddettiği için yargılanan gence 800 TL para cezası vermişler.
Askerlik de değil…
Seferberlik…
“Tabu” yaptılar askerliği…
Üstelik nüfusun yarı güneye gidiyor gün, gece…
Eğitime, çalışmaya, seyahate…
Milyonlarca geçiş var, karşılıklı…
“Güvenlik” endişesi sınırlarda değil şimdi…
O sınırların içinde!
***
“Kimsenin askeri olmayacağız” diyordu mahkeme sonrası gençler…
En insani hakları…
“Askerlik kalksın” değil ilk talep…
Mecburi olmasın.
“Milliyetçiler” gitsin önce!
Gönüllü!
Havada, karada, denizde!
Yeniden Doğuş Partisi’nden gelen basın bildirisi…
“Arıklı, Dörtyol’daki konuşmasında hükümette bulundukları süre içerisinde havada, karada, denizde, bilişimde ve her türlü ulaşımda yapılan icraatları anlattı…”
“Havada, karada ve denizde” neler neler döndüğü konuşuluyor her yerde…
Hatta fazlası…
Yerin altında bile!
Yeni iş alanları!
“Kuzey Kıbrıs geneli Eş Takibi, Aldatma araştırması, Gizli Müşteri Hizmeti, Gizli Personel Hizmeti, Boşanma ve Velayet Davası İçin Delil Toplama, Kayıp Şahıs Bulma ve Tüm Özel Dedektif ihtiyacınızda 7/24 en uygun fiyatlar ile profesyonel personellerimizle hizmetinizdeyiz...”
Yeni iş alanları oluşuyor gördüğünüz gibi…
Sosyal medyadaki bu duyuru Türkçe, İngilizce ve Rusça çeviri ile sunuluyor üstelik…
Burada değinerek ücretsiz reklam da yapmış oluyoruz.
Şimdi kimileri sorgulayacak, “yasal mı” ya da “vergisi ödeniyor mu” diye…
Böyle de bir talep varmış demek ki!
Peki, o meşhur yasa kapsamına giriyor mu, “Özel hayatın gizliliği ve hayatın özel alanının korunması…”
Memleket tam bir tımarhaneye dönüşüyor giderek.