UYSAL ATIN TEKMESİ
Gençliğimdeki öğreti şu doğrultudaydı: Bizim gibi düşünmeyen herkes yanlış ve düşman. Her şeyi bu öğreti belirliyordu. Kimle arkadaş olacağımız, hangi gazete ve dergileri okuyacağımız, hangi yazarları seveceğimiz… Aynı öğreti başkaları için de geçerliydi ve istesek bile bizimle bağ kurmazlardı zaten. İçimizde itiraz olsa bile egemen kural buydu. Bugün de çok farklı değil bana kalırsa. Birisi sevdiğim bir entelektüeli bir konudaki duruşundan dolayı eleştirirken şöyle demiştim: “O aynen bizim gibi düşünmek zorunda mı?” Bir anda düşman saflara doğru itmişlerdi onu. Ayrıca da söyledikleri doğru anlaşılmamıştı. Pek çok nüans gözden kaçırılıyordu.
Bu konudaki ölçümü zaman içinde belirledim. Sahicilik ve tutarlılık galiba bu. Anlaşmayabiliriz biriyle, farklı düşünebiliriz pek çok konuda; bu bir problem olamaz. Problem kendi aklını ve kalbini dinlemekten çok mevki, şöhret ve tribünlerden gelecek alkış için kıvırtanlarda. Kendi esenliği ve çıkarı için kurduğu stratejiye göre tavır alanda, içi hırs ve kinle dolu olanda.
Beni irrite eden bir şey daha var: korkaklık ve pısırıklık… Kendi güvenliğini (fiziksel, ekonomik, duygusal vb. alanlardaki güvenlik) bir engel olarak taşıyanlar. Cümlelere sirayet eder çoğu zaman bu pısırıklık. Bunun tersi de var tabii: cesareti bir şova dönüştürmek ve bunu alkışlayan seyirci ile yeni bir güvenlik alanı oluşturmak.
Aslında sahici olmayan, hesaplı olan, hırs ve düşmanlıkla dolu monologcu tavırlar beni geren. Başkalarına laf yetiştirirken, adaletli olup olmadığını sorgulamadan gözlerinde kötücül bir haz ışığı taşıyanlar.
Bize cephe açanlar karşısında öfke duymamamız pek mümkün değil. Bize yapılan adaletsizlik, yanlış bilgi ve yorum üzerinden başlatılan linçler kuşkusuz ki öfkeli bir tepkinin tetikleyicileri. Bana kalırsa yapılması gereken kişisel alandan uzaklaşıp meseleye uzaktan bakmak… Kirli oyuna katılmaktansa kendi üslubunu koruyup kendini yeniden ve yeniden anlatmak.
Her şey bu kadar basit değil kuşkusuz. İnsanların birbirlerinde açtığı ruhsal yaralar fiziksel olanlar gibi görünür değiller belki ama iyileşmeleri çok daha zor. Birilerinin size karşı saygısız, sevgisiz, küçümseyici tavrı ruhunuzu incitiyor bir biçimde. Mesele bir düşünce çatışması olmaktan çıkıyor bu durumda, bir haysiyet sorununa dönüşüyor.
Hem kişisel hem toplumsal iletişim alanında beni en çok meşgul eden konulardan biri bu. Çatışmaların rasyonel çözümleri bariz bir biçimde görünürken buna engel olan pek çok psikolojik faktör var. Pek çok hatıra ve simge devreye giriyor bu gibi durumlarda.
Söze dökülmüş olması gerekmiyor sevgisizliğin. Siz konuşurken birisinin yüz ifadesi örneğin, bir bakışın tercümesi ya da konuşmanızı dinlemeyip salondan çıkışı, bir konuda sizi tebrik etmemesi, bir mekânda gözlerini kaçırması, dedikodu olarak başkalarına hakkınızda söylediklerinin kulağınıza gelmesi ve bunlar gibi sayısız ayrıntı.
Bazı konular oturulup uzun uzun konuşulsa durum farklılaşacaktır belki ama genelde bizi kıran kişiden kilometrelerce uzağa kaçmak isteriz. Sevgisizlik ve saygısızlık gördüğümüz insanla aynı havayı solumak bile gerer bizi. Bazen kendi yüz ifadelerimizi ve davranışlarımızı bile kontrol edemez hale gelebiliriz. Ruhsal yaralarımız öylesine derindir ki onları dindirebileceğimiz sanısıyla saçmalayabiliriz. Bu maskeli baloya katılmak nezaket gereği sahte bir yüz takınmak istemiyoruzdur belki ama aksini de yapamayız yanlış anlaşılacağından.
Özgüvenimizi zedeleyebilir bazı insanların tacizkar tavırları. Herkesin kendine kızdığı davranışları, sonraları düşündüğünde “keşke böyle yapmasaydım” diye hayıflandığı durumlar vardır. Bu iç hesaplaşmalar başkasından gelen kötücül ithamlarla devreye girip özgüvenimizi zedeleyebilir ve zedelenmiş bir özgüven kadar hataya açık kılan başka bir şey az bulunur.
Nezaket önemli elbette ama bazen bir sahteliğe tercüme edilebiliyor bu. Doğal bir nezaket insanın hassas bir terazi taşıması ile ilgili. Karşımızdakine karşı adil olduğumuzdan her zaman emin olamayız çünkü. Bazen nezaket onu hak etmeyen muhatabımızdan çok çevremiz için gösterilir. Başkalarının da huzurunu kaçırmamak için.
Bizim gibi düşünmeyenlere saygı ile yaklaşabiliriz kuşkusuz. Buradaki ölçü faşizan ve yıkıcı tavırlar, bariz adaletsizlikler, çıkarcılık ve pısırıklıktır. Böyleleri uysal atın tekmesine hazır olsunlar her daim.