Uzmanlar, Güney Kıbrıs'taki değişime dikkat çekti
Kıbrıs sorunun çözümü konusunda Güney Kıbrıs’ın yaklaşımının değiştiğine dikkati çeken uzmanlar, çözüm yanlısı yaklaşımın Güney’de de giderek yaygınlaştığını ifade etti
• Prof. Dr. Sözen: "Kıbrıs Rum tarafında da, iki toplumun üzerinde mutabık kalacağı bir federal çözümden Kıbrıslı Rumların da kazançlarının büyük olacağını düşüncesi giderek daha da yaygınlaşıyor"
• Araştırmacı ve Gazeteci Stelya: "Kıbrıs sorunu çözülsün, adaya yatırımlar gelsin, Türkiye gibi büyük bir pazarın kapıları bizlere açılsın, biz de bu pazardan pay alalım şeklinde bir görüşün öne çıktığını görebiliyoruz"
Kıbrıs'ta devam eden müzakere sürecini değerlendiren uzmanlar, çözümün her iki toplumun da faydasına olduğu görüşünün adanın güneyinde de yaygınlaşmaya başladığını belirtti.
Yükseköğretim Planlama Değerlendirme Akreditasyon Koordinasyon Kurulu (YÖDAK ) üyesi Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, adanın her iki kesiminde de çözüm yanlısı liderlerin görevde olmasının Kıbrıs sorunun çözümü konusunda büyük bir umut ortaya çıkardığına işaret etti.
Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis'in seleflerine nispeten farklı bir tablo çizdiğine dikkati çeken Hasgüler, Kıbrıs müzakerelerinin çözüm üretebilir ve liderlerin de bu çözümü halklarına kabul ettirebilir bir noktaya geldiğini söyledi.
Müzakereler ilişkin her iki kesimde de gerçeği yansıtmayan haberler üzerinden psikolojik savaş yürütüldüğünü bunun da bir bakıma normal olduğunu ifade eden Hasgüler, "Önemli olan yaşanabilir bir çözümü artık Kıbrıs coğrafyasının susamış olmasıdır" diye konuştu.
Adadaki ekonomik durumun Kıbrıs sorununu sürdürülebilir olmaktan çıkardığını dile getiren Hasgüler, Kıbrıs'ın "Münhasır Ekonomik Bölgesi'nde" keşfedilen doğal kaynakların yanı sıra Türkiye'den gelecek suyun da federal bir devletin kurulması için iki önemli neden olduğunu kaydetti.
"Refahın adil paylaşılması önemli"
Hasgüler, Kıbrıs'ta varılacak adil bir çözümün Türkiye'ye önemli bir yumuşak güç kazandıracağını, bunun da Türkiye'ye hem AB ile hem de bölgesel ilişkilerde yeni fırsatlar sunacağını söyledi.
Kalıcı bir çözüm için refahın adil bir biçimde paylaşılmasının son derece önemli olduğunu vurgulayan Hasgüler, "Taraflar, refahı da paylaşabilirlerse federal bir çözüm olur. Yoksa refah paylaşımında sorunlar baş gösterirse etnik kimlikler, sosyal farklılıklar ve eşitsizliklerle birleşerek yeni birtakım kimlik sorunlarıyla karşı karşıya bırakır" diye konuştu.
Halkların yaşadığı tecrübelerin ve tarihi gerçeklerin de göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayan Hasgüler, "Konut güvenliğinin, kurulacak federal Kıbrıs'ın güvenliğini etkileyecek bir faktör olduğunu görmek lazım. Yoksa birkaç yıl içinde bunlar çözümlenmez ve yüzlerce insan mağdur olduğu takdirde bu bir güvenlik tehlikesi bir risk oluşturur" ifadesini kullandı. Hasgüler, iş güvenliği, istihdam, eğitim imkânları gibi konularda da gerekli düzenlemelerin yapılması ve insan kaynağının iyi planlanması gerektiğini dile getirdi.
Hasgüler, "Bugün içinde bulunduğumuz bütün sorunlar Kıbrıs sorunu çözüldüğü takdirde çözülecek" yaklaşımını doğru bulmadığını belirterek, Kuzey Kıbrıs'ın çözümü beklemeksizin ciddi reformlara gitmesi gerektiğini ifade etti.
"Liderler daha cesur adımlar atmalı"
Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Ahmet Sözen de Kıbrıs'ta kalıcı çözüme ulaşılması konusunda müzakerelerin önemli olduğunu ancak güven artırıcı önlemlere ve iki halkın işbirliğine imkan tanıyacak projelere de ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Şimdiye kadarki müzakerelerin liderler arasında ve toplumdan kopuk nitelikte olduğunu kaydeden Sözen, yeni dönemde Akıncı ve Anastasiadis'in halkı ziyaret ederek kahve içmesi ve ortak faaliyetler düzenlemesi gibi sembolik de olsa güven yaratıcı adımlarla bu durumun değiştiğine işaret etti.
"Güven yaratıcı adımlar anlamında liderlerin daha büyük daha cesur adımlar atması gerekiyor" diyen Sözen, toplumların güç paylaşımına ve işbirliğine dayalı çözüm hazırlanmaları gerektiğini ifade etti. Sözen, kurulacak bir federasyonun başarılı bir şekilde sürdürülebilmesinin iki toplumun işbirliğine bağlı olduğunu vurguladı.
"İşbirliği tecrübesi artırılmalı"
"Kapsamlı çözüme ulaşmak için uğraşıyoruz, bu güven yaratıcı önlemler bizim dikkatimizi, zamanımızı almasın" gibi bir yaklaşıma düşülmemesi uyarısında bulunan Sözen, "Tersine, bu iş 6 ay, bir yıl daha uzasın ama kapsamlı çözüme giderken bu zaman dilimini anlamlı, güven yaratıcı önemlerle doldurulsun ki federal devletin hayata geçtiği gün, iki toplumun işbirliği konusunda önemli bir miktar tecrübesi ve işbirliği kültürü olsun" ifadesini kullandı.
Farlılıklara saygının adada kurulacak federasyonun devamı için hayati önemde olduğuna değinen Sözen, tolerans, çok kültürlülük, demokrasi, eşitlik, adalet, insan hak ve özgürlüklerinin en üst seviyede tutulması ve bunların bir değer olarak toplumlara yerleşmesi gerektiğine belirtti.
Her iki tarafta da vizyon sahibi ve vizyonları birbiriyle örtüşen iki liderin görevde olduğunu dile getiren Sözen, sürecin heba edilmemesi gerektiğini vurguladı.
Sözen, taraflar arasında varılacak anlaşmanın adadaki belirsizliği ortadan kaldıracağına, AB müktesebatının uygulanmasıyla Kıbrıs Türk halkının da AB'nin nimetlerinden faydalanmaya başlayacağına da dikkat çekti. "İster beğenelim ister beğenmeyelim Avrupalılar kendi aralarında barış adası, savaşların imkânsız olduğu bir coğrafya, bir mekan yaratmıştır. O mekanın parçası olacaksınız" diyen Sözen, çözümün en önemli sonuçlarından birinin de dilleri ve dinleri farklı iki grubun tek devlet çatısı altında var olabileceğinin ortaya konulması olacağını söyledi.
Güney Kıbrıs’ta çözüme "evet" diyenlerin sayısının giderek arttığına da değinen Sözen, yaşadıkları ekonomik krizin Kıbrıslı Rumların çözüme daha realist bakmasını sağladığını kaydetti.
Sözen, "İnsanlar, 'hayır' demekle daha iyi pozisyona gelmediklerini görmeye başladılar. Kıbrıs Rum tarafında da iki toplumun üzerinde mutabık kalacağı bir federal çözümden Kıbrıslı Rumların da kazançlarının büyük olacağını düşüncesi giderek daha da yaygınlaşıyor" şeklinde konuştu.
"Kıbrıslı Rumların soruna bakışı değişti"
Araştırmacı ve gazeteci Nikolaos Stelya ise Şubat 2014 sonrasında yeniden başlayan müzakere sürecinde Cumhurbaşkanı Akıncı'nın göreve gelmesiyle belirgin bir ivme kazanıldığını dile getirdi. İki liderin birlikte tiyatro izlemesi gibi yeni süreçte toplumlar arası diyalog ve iletişim adına güzel şeyler yaşandığını dile getiren Stelya, "Ama tabii Kıbrıs meselesi çok boyutlu bir mesele ve esas mesele müzakere masasında" diye konuştu.
Güney Kıbrıs’ta yaşanan değişimle ilgili de "Annan Planı'ndan bu yana köprünün altından çok sular aktı" ifadesini kullanan Stelya, 2004'te AB hevesi ile yanıp tutuşan, ekonomik anlamda Kuzey Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan'dan çok daha iyi durumdaki Güney Kıbrıs’ın ekonomik krizlerle sarsıldığını, bunun da çözüme olan isteği artırdığına işaret etti.
Stelya, "Şu an genç nüfusa baktığınızda nereden bakarsanız her iki gençten biri yoksulluk veya işsizlik sınırına gelmiş vaziyette. Böylesi bir toplumsal bunalım da tabii Kıbrıs sorununa bakış da değişmiş durumda" değerlendirmesinde bulundu.
Kıbrıs Rum tarafının eskiye göre daha çıkarcı bir yaklaşım içinde olduğunu belirten Stelya, "Kıbrıs sorunu çözülsün, adaya yatırımlar gelsin, Türkiye gibi büyük bir pazarın kapıları bizlere açılsın, biz de bu pazardan pay alalım şeklinde bir görüşün öne çıktığını görebiliyoruz" diye konuştu.
"Çözüm her iki topluma da kazanç getirir"
Girne Amerikan Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ozan Örmeci ise hali hazırdaki müzakere sürecinde daha umutlu olunmasının çözüme destek veren liderlerin görevde olmasının yanı sıra garantör devletlerin de çözüm istemeleriyle de ilgili olduğuna dikkat çekti.
Güney Kıbrıs'taki aşırı milliyetçi unsurlar dışında çözüme açıktan karşı çıkan aktör bulunmadığını ifade eden Örmeci, barışın nasıl olacağının ise tartışılmaya devam edildiğini söyledi.
Çözümün en önemli sonucunun ekonomik alanda olacağını kaydeden Örmeci, yabancı yatırımın giremediği ve doğrudan uçuşa kapalı durumdaki Kuzey Kıbrıs ekonomisinin çözümle birlikte canlanacağına işaret etti. Türkiye ile ticaret yapamamanın Güney Kıbrıs açısından büyük bir kayıp olduğunu dile getiren Örmeci, "Çözüm, ekonomik olarak her iki tarafa da büyük kazançlar getirir" dedi.
(AA/tak)