Üzüm üzüme pardon Ergün Ersin’e baka baka şaşırmış!
“Ergün Olgun asla böyle bir şey söylemez” diye düşünüyordum…
Neymiş, “… Eşit statülü olmazsak Rumlarla masaya oturamayız” demiş…
-*-*-
Ersin Tatar’ı geçiniz…
O, Kıbrıs meselesinden veya müzakerelerden bihaberdir…
Zerre ilgisi de yoktur, bilgisi de…
O, önüne konanı ezberleyip anlatandır…
-*-*-
Ama Ergün Olgun, bu konuyu en iyi bilenlerdendir…
“Devlet olarak tanınmalıyız ki masada Rum devlet ile denk olalım” demektedir…
Ve bunun “imkansız” olduğunu gayet iyi bilmektedir!
-*-*-
Çünkü, Rum Devleti dedikleri “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin, “KKTC adı verilen” bu sözde devleti tanıması halinde, “masaya gerek olmayacağı” gayet açıktır!
Konuşacak bir şey kalmaz ki!
-*-*-
Ayrıca, bir tek masaya oturduğumuz zaman “iki eşit toplum” veya “iki eşit liderlik” haline geldiğimizi, en iyi bilenlerden biridir Ergün Olgun…
Çok üzüldüm…
-*-*-
Her gün Tatar’ı görmek de ayrı bir sorun…
Üzüm üzüme baka baka kararmış…
Oradan ayrıl Ergün Olgun, lütfen!
Yazıktır!
Sana da, bize de ya hu!
Birileri inatla ve ısrarla Türkiye ile aramızı
açmaya çalışıyor; bu oyuna gelmemek lazım!
Kıbrıs Türk toplumu her açıdan belki de yakın tarihinin en kötü sosyo – ekonomik dönemini yaşarken, Cumhurbaşkanı “KKTC hepimizin başarısıdır” diyor!
Neyin başarısı?
Hangi başarı?
Allah aşkına, nedir söylediğin?
-*-*-
Cumhurbaşkanı ve hükümet; aslında her şeyin yani mutlak başarısızlığın hatta tamamen bitmişliğin farkındadır!
Hepsi, Din İşleri Başkanlığı’na Türkiye tarafından atanan Ahmet Ünsal’ın ne yapmaya çalıştığının da, kendilerini rezil eden, onursuzlaştıran dilbandiciklerin talimatlarının da kesinlikle farkındadır!
-*-*-
Ama koltuk, makam ve tabii ki bazıları için çok geçerli olan “akçe işleri”, bu onursuzluğa ses çıkarmayı bırakın, işbirliğini bile “normal” kılıyor!
-*-*-
Ahmet Ünsal’ın ne yapmaya çalıştığı demişken, bir hatırlatmada bulunmak istiyorum…
Bugün Kıbrıs adlı internet gazetesinde dün yer alan bir habere göre, bazı imamlar, Ahmet Ünsal’ın, “Kıbrıslı Türkler ile Türkiye’nin arasını açmaya çalıştığını” belirtmiş…
-*-*-
Taaa en başta Ali Bizden kardeşimiz Türkiye’ye sokulmadığı gün, “bunu yapanlar, Türkiye ile aramızı açmaya çalışanlardır” diyen biriyim!
Bu yüzden, çalıştığım televizyon kanalından kovuldum!
-*-*-
Oysa görüntü apaçıktı; birileri inatla ve ısrarla aramızı açmaya çalışıyor…
Peki neden?
Bunun iki nedeni olduğu inancındayım…
Birincisi, Türkiye’de özellikle Orta Anadolu’daki sade vatandaşın gözünde Kıbrıslı diye bir düşman yaratıp, “bizi istemiyorlar, sevmiyorlar” yalanıyla, Türkiye’de Ak Parti’ye oy devşirme çabası…
İkincisi ise bizim adımıza en tehlikeli olanı…
Kıbrıs’ta olası bir federal çözümü engellemek; federal çözüm yanlılarını sindirmek ve sonuçta statükonun devamını sağlamak…
-*-*-
Neden statükonun devamını sağlamak istiyorlar?
Neden çözümsüzlüğü savunuyorlar?
Çünkü, bırakın federal çözümü; “egemen eşit KKTC” diye ayrı devlet kurulmasını Rumlar kabul etse dahi, kendileri kabul edemeyecek de ondan!
-*-*-
Türkiye şu anda, Kıbrıs’ta hiçbir çözüm modelini haliyle tek başına “çözüm”ü istemiyor…
Ve içte – dışta gerginlikle bunu engellemek için, her yolu mübah sayıyor.
-*-*-
Ersin Tatar gibi olaydan haberi olmayan zavallıları da; Ünal Üstel gibi tek derdi başka olan kardeşleri de çatır çatır kullanıyor!
-*-*-
Ahmet Ünsal mı?
Ünsal, Kıbrıslı Türk toplumu ile Türkiye’de veya Kıbrıs’ta yaşam süren inançlı insanların arasını açmaktan başka işe yaramıyor…
Haaa tarikatçıdır, şucudur, bucudur falan mı?
O kendi bileceği iş!
Ama yapılanlar, projelendirilmiştir, planlıdır ve hesaplıdır.
Oyuna gelmemek lazımdır!
Anayasa değişmediği müddetçe…
Erhan Arıklı, dün Meclis’te, Din İşleri Başkanı’nı “demokrasi ve insan hakları” ya da “ifade özgürlüğü” kisvesi altında korumaya çalıştı…
Katılıyorum…
Tarikat lideriyse, din bütün bir adamsa, vallahi da billahi da Digomo’ya gadar!
-*-*-
Ama Erhan Arıklı’ya bir hafif hatırlatma:
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.”
KKTC Anayasası - Devletin Şekli ve Nitelikleri - Madde 1…
-*-*-
Anayasa’ya en başta devlet yetkilileri sonra da vatandaşlar uymak zorunda mıdır değil midir?
Anayasa’yı değiştirin, bu adam da çıksın şeriat propagandasını yapsın!
Mesele bu kadar!
Nefret söylemi!
Sevgili Doğuş Derya dedi ki; “Erhan Arıklı meclis kürsüsünden Ünsal’ın vaazlarını ‘fikir özgürlüğü’ diye tanımladı. Ayrıca kadın haklarının gasp edilmesine karşı çıkan insanları kast ederek ‘meydanı feministlere bırakmamak lazım’ dedi. Din İşleri Başkanlığı görevini istismar ederek gerici ideolojik propaganda yapmasını hoş görmesini geçtim, kadınlara ve feministlere yönelik aşağılayıcı söylemler ‘nefret söylemidir’. Ünsal’ı vicdanı ile baş başa bırakmış! ÜNSAL ile birlikte ARIKLI da evine gitmeli!”…
-*-*-
“Arıklı ve Ünsal’ın evleri neresidir, dönsünler, gitsinler”in çok ötesinde, şu gerçeği unutmamalarını dilerim:
Örneğin İngiltere’de, “Ünsal’ın malum konferansta söyledikleri”, “Arıklı’nın ise Meclis’te dile getirdikleri”, hapse girmelerini gerektiren çok ciddi suçtur…
Bir çoğumuzun hala “şaka” saydığı, Arıklı’nın “fikir özgürlüğü” diye savunmaya çalıştığı ve çok ciddi şekilde günlük yaşamımızda bulunan “Nefret söylemleri”, bizde de hapislikle cezalandırılmalıdır…
-*-*-
Haaa sevgili Doğuş, dönerlerse oralarda eminim evleri, köyleri, yurtları vardır da bizi nereye layık görüyorlar, biz nereye gideceğiz, işte o muammadır!