Uzun İnce Bir Yoldayım
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Ne güzel söylemiş ozan...
Nasıl bir yolsa bu yol, yürüyoruz, yürüyoruz ama bitmiyor... Gündüzler, geceler geçip geçip gidiyor ama yolun sonu görünmüyor bir türlü... Tökezleye tökezleye, düşe kalka yürüyüp gidiyoruz... Yolun sonu var mı bile bilmiyoruz. Yolun sonunda, dibi görünmeyen bir uçurumun kenarına mı varacağız ? Bilmiyoruz... Sadece yürüyoruz, yürümeye çalışıyoruz...
Yıllardır devam eden bir yürüyüş bu. Yola kiminle çıktık ? Neden çıktık ? Bitmeyen yol boyunca neler neler yaşadık ?
Bu sorulara cevaplar aramak da gereksiz oldu artık. Önemli olan, ‘bilinmeyen’e doğru hala yürüyor durumunda olmamız.
***
Bizi ilgilendiren biziz. Bu doğru. Ama dünya da karmakarışık aslında. Birkaç parçaya bölünmüş. (1) Süper Güçler (2) Süper Güç olmaya çalışanlar (3) Kendini Süper Güç sananlar (4) Süper Güç’lere “Dur” deme savaşı verenler (5) Sessiz sadasız zavallı bir biçimde yaşamlarını sürdürmeye çalışanlar...
Biz hangi gruptayız acaba dersiniz ?
Hiç kimse tanımıyor. Yaşadığımız yerin adını bile dile getirmekten çekiniyor tüm dünya... Varız zannediyoruz ama yokuz... Sadece kendimize taktığımız bir ismimiz var... Yaşamımızı sürdürmemiz için biraz para veren, belli... Ekonomimiz kimin elinde, belli... Yönetimimizin ipleri kimin elinde, belli... Ama direniyoruz, direnmeye çalışıyoruz...
Sözün özü mü ? Sürekli mastürbasyon halindeyiz... Besbelli
Gerçek bu iken, bir de kendi kendimizi yemekteyiz her her fırsatta. Sebeni ne isterse olsun...
Mücahitler Marşı’na ne oldu ?
Şiiri Zeki Alsancak yazmıştı... Yılmaz Taner Hoca da oturmuş bu şiii kullanıp ile bir marş bestelemişti. ‘Mücahitler Marşı’ idi adı.
İlk kez 1963’ün Aralık ayının son günlerinde, Bayrak Radyosu’ndan çalınmış söylenmişti Mücahitler Marşı. Hem de canlı olarak. Kaydı daha sonra yapıldı. 1963’ü izleyen yıllarda da Bayrak Radyosu’nun özellikle açılış ve kapanışlarında İstiklal Marşı ile kullandığı bir marştı. Bu bir yana, Mücahit kuvvetlerinin de tüm resmi-geçitlerinde kullanılıyor, hep bir ağızdan söyleniyordu. Kısacası, Mücahitler Marşı, 1963 ile 1974 yılları arasında Mücahitlik yapmış olan her Kıbrıslı Türk’ün ağzından düşmeyen bir ‘özel’iydi ve çok çok önemliydi.
Ne olduysa (!) 1974 Kıbrıs Harekatı’ndan sonra oldu. Mücahitler Marşı kayboldu, gitti. Herhangi bir şarkı (!) gibi bir kenara itildi. Unutuldu veya unutturuldu. Neden ? Bir bilen varsa, açıklasa da öğrensek.
Neden ‘Efsane’
Sıla 4’e ‘Efsane’ veya ‘Efsaneler’ diyorlar ya, sürekli soru yağmuruna tutuluyorum zaman zaman. Özellikle de yaşı küçük olanlar tarafından. Neden efsane ? Nasıl efsane ? v.s. v.s. v.s.
Kısacık açıklamalar yapma gereğini duydum.
‘Efsane’ veya ‘Efsaneler’ ünvanını biz kendi kendimize vermedik. Bize bu ünvanı halkımız, medyamız verdi. Çok gururlandık doğal olarak. “Demek ki birşeyler yapmayı başarmışız bu ülke ve insanı için” dedik...
Müzik yaşamımız boyunca, kopyacılık yapmadık... Birilerini taklit etmedik... Kendimiz olmaya çalıştık... Kendimize özgü bir müzik için çabaladık durduk. Kendi özümüzden sözlerle, kendi özümüzden ritimlerle kendi müziğimizi yaratmaya sevdirmeye çalıştık. “Herşey bu ülke ve insanımız için” diyerekten.
Ve hala söylenebiliyorsa şarkılarımız 4-5 nesil geçmiş olmasına karşın; Ve hala seviliyorsa; Ve hala ‘farklı’ bir yere oturtuluyorsa, başardık demektir. Mutluyuz ve gururluyuz.
Ve bilin ki, herhangi bir münasebetle konu Sıla 4’den açıldığında “Efsaneler’ diye söz edildiğinde grubumuzdan, ilk günkü gibi kalp atışlarımız hızlanıyor aniden, ayaklarımızın da titremeye başladığı gibi.
Sokak Ağzı
“Anavatan’da Bedelli Askerlik uygulaması başladı. Yavruvatan’da da benzeri bir uygulama olacak mı ? Merak ve heyecanla bekliyoruz.” (Doğan-Londra)
***
“Eurovision Şarkı Yarışması, tepkiler üzerine Kudüs’ten Tel Aviv’e alınmış. Halbuki biz, KKTC olarak üstlenmeye hazırdık. Değil ?” (Müzeyyen- Girne)
***
“Ma siz zannedersiniz dünyanın umurundadır Kıbrıs sorunu ? Savaş yok... Ada ikiye bölündü... İngiliz üsleri sapasağlam yerinde.Güney emniyette... Kuzey, Türk askerlerinin elinde. Kuzey de emniyette...Eeee ? Ne isteyeceklerdi daha ?” (Nizametttin Günser-Lefkoşa)
***
“Hala bekliyorum sabır ve merakla... ABD malları Türkiye’de yasaklanacak mı ? Mesela, Coca Cola, Pepsi Cola...Mesela, Kentucky, Domino... Mesela Amerikan TV dizileri ve sinema filmleri...” (Aysel Beşok)
***
“Türkiye’de dövizle kiralama yasaklandı. Bizde ?... Sakın umutlanmayın. Böyle bir karar verip kazançcıklarından vazgeçerler mi beyler, paşalar ?” (Gencay Perin)
***