Hırsızlar, tecavüzcüler, soyguncular, vurguncular... Hatta ve hatta katiller...
İşte benim sormagir hanı olan ülkemin en son hali...
Umutlular, umutsuzlar... Şahinler, kurtlar... Kargalar, serçeler...
İşte benim memleketimin en son hali...
Fırsatçılar, yağcılar... Koltukçular, sessizler...
İşte benim ülkemin en son hali...
Kıravat takınca kendini çok önemli sayanlar... Lüks araba sahibi olunca kendini adam sananlar...
İşte benim ülkemin en son hali...
Makam düşkünleri...  Yalakalar, şarlatanlar...
İşte benim ülkemin en son hali...
Milliyetçiler, vatan hainleri, Rumcular... Dinciler, dinsizler...
İşte benim ülkemin en son hali...
Maaşlarına zaman isteyenler.... Maaş alamayanlar...
İşte benim ülkemin en son hali...

Yabancılar-Yerliler

Başta Gaziantep var şu sıralar. Daha önce de Hatay’da birşeyler olmuştu. Malum ya, sayısı yüz binleri bulan, Türkiye’nin kucak açtığı Suriyeli mülteci var oralarda.
Yerli halk şikayetçi. Sokaklarda çapulcular geziniyorlarmış... Orada burada dileniyorlarmış... Onlar oralara gideli hırsızlık olayları artmış...  Bazı sokaklarda yürümek bile cesaret işi olmuş...Ucuz işçi olduklarından, bazı işverenler onları tercih ediyor, bu yüzden de yerliler işsiz kalıyormuş... Nereden geldiklerini unutmuş gibiymişler; oraların sahipleri gibi davranıyorlarmış... Ev kiralayanlar, bırakın elektrik, su parasını, kirayı dahi vermeyip ortalardan kayboluyorlarmış... v.s. v.s. v.s.
Oraların, gerçek sahipleri öfkeli... Yerel yönetimler, hatta Hükümet bile çaresiz. Her seferinde, yerlilerle mülteciler arasındaki kavgalar büyük olaylara dönüşüyor.  Çevik kuvvetler, gazlar, coplar devrede...TOMA’lar bile devrede.
Önemli bir sorun değil mi ? Haklı kim, haksız kim ?
Bir tarafta rahatı kaçan yerliler, diğer tarafta kendini ev sahibi sanmaya başlayan yabancılar....
Bir tarafta “Kendi evimde rahatsızım” diye şikayet edenler, diğer yanda,  yaşam savaşı veren,  iki sokum ekmek peşinde koşan zavallılar...
Ayıkla pirincin taşını...
Ama merak etmeyin sakın. RTE bu sorunu da çözer yakınlarda.