1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Varmaya da içerler!
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Varmaya da içerler!

A+A-

 

İki imza var.
Taslak anlaşma metninin altında iki imza.
Biri Başbakan Kalyoncu!
Öteki Başbakan Yardımcısı Türkeş!

***

Türkiye'nin Kıbrıslı Türklere diplomatik düzeyde hep böylesi "tepeden" bir bakışı var.
Büyüklük kompleksi!..
"Siz benim dengim değilsiniz" hissini veriyorlar.
- "Haddinizi bileceksiniz!.."
Bizimkiler de biliyor genelde (!)

***

Mesela güneyde, Kıbrıs Cumhuriyeti ile Yunanistan arasındaki ilişkilerde görmezsiniz bunu.
Orada "gerçek iki devlet" gibi ilerler süreç.
Oysa adanın kuzeyinde "eğreti devlet"in şanına uygun yürür!.
- "Senin Başbakan'ın benim bakanıma denktir" derler tepeden.
Hatırlar mısınız, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı olmak için Tuğgeneral rütbesi uygun görülmüştü senelerce.
Ne zaman değişti?
Bir Kıbrıslı bu rütbeye yükseldiği zaman!..
"Yardımcı" oldu bizim Tuğgeneral, komutan "Tümgeneral"e  terfi etti !..

***

"Türkiye - KKTC hükümetleri arası" kotarılan "su anlaşması" da böyle!..
Ne "kardeşlik" var içinde ne de "siyasi eşitlik!."
Analık yavruluk edebiyatı da laf-ı güzaf.
Birbirine güvensiz iki tüccarın sözleşmesi gibi (!)
Yani suyu Kıbrıs yönetimine dahi vermiyor anlaşma...
Verir gibi yapıyor (!)
Diyor ki, "Temin edilen su, Güzelyalı Terfi Merkezi girişinde işletmeciye devredilmek üzere idareye teslim edilir."
"İdare" dediği Kıbrıs'taki yönetim!.
Yani suyu idareye verirmiş gibi yapıyor ya, varmaya da "içerler" diye dikte ediyor: "Sana veriyorum amma işletmeciye vermek üzere!.."
Parayı da "işletmeci"den alıyor!.
- İşletmeci suyun karşılığını TC hazinesine yatıracak, diyor.
İdare ne oluyor bu durumda?

***

Bak "analık yavruluk" nerede, diyor ki sen benim adıma kamulaştırmaları yapacaksın, ödeyeceksin, çalışma izni istemeyeceksin, beni vergilerden muaf tutacaksın falan...
"Uzlaşmazlık" olursa da İstanbul'da çözülecek sıkıntı, tahkim mahkemesi orada!..
- Haddini bileceksin!

***

Velhasıl 74'ten bugüne vizyonda olan filmin benzeri için çığırtkanlar ortada!..
"Pek Yakında" diyen bir ses kulağımızın böcüsünü öldürüyor.
Memleket manzarası da pek farklı değil.
- İstemiyor ama istiyoruz!
- Reddediyor ama bedel ödemeyi göze alamıyoruz!
- "Gıcırı büklüm" siyasetçilerin ağzına bakıyoruz!
- Siyasi elitler ya da görünürler düzeyinde kazan kaldırıyor ancak bu kavganın sokakta öksüz kaldığını anlıyoruz!
- Referandum falan mırıldanıyor ama Meclis'te bu yönde bir çoğunluk olmadığını, imzacıların hazır beklediğini kestirebiliyoruz.
Türkiye'nin büyüklük kompleksi ile Kıbrıslı Türklerin sosyolojik halleri arasında sulanıp gidiyoruz böylece.

Bu yazı toplam 2371 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar