Varosha
Yine yolum mahkemeye düştü.
“Kaçak et” operasyonu yapmıştı polis, belediye de gitmiş, etlere el koymuştu.
Biz yazdık, firma bizi dava etti.
Polisi ya da belediyeyi değil, gazeteyi...
Neyse, dava nisana ertelendi.
* * *
Mahkemede “sıramızın gelmesini” beklerken, kendimi Asli Yetki’yle ilgili okunan bir kararda, Yargıtay salonunda buldum.
Mesele Maraş yani Varosha…
1974 savaşından bugüne Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolünde…
43 senedir “in cin” oralarda top oynuyor.
Ve şu anda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 17 dosya bekliyor.
“Taşınmaz Mal Komisyonu” iade ve tazminat için bir “iç hukuk yolu” olarak yaratılmış ancak Maraş başvuruları ilerlemiyor.
* * *
2005’te Mağusa Kaza Mahkemesi bir tespit yapmış: “Kapalı Maraş’taki mülkiyetin sahibi aslında Abdullah Paşa ve Lala Mustafa Paşa Vakfı’dır yani Evkaf’tır.”
İşte önceki gün denk geldiğim dava, bu tespitin iptali ve durdurulması için!
Kıbrıslı Rum davacı da mahkemede...
Avukatı Murat Hakkı.
Vakıflar’ın avukatı ise Ergin Ulunay.
Ve hakim Bertan Özerdağ kararı okuyor, başvuruyu reddediyor…
İki gerekçeyle reddediyor, anladığım…
Biri, bu talep “Anayasa’nın 159’uncu maddesini yani mülkiyet rejimini sorgulatma anlamına geliyor.”
159’uncu maddenin meali “savaştık, aldık, artık bizimdir.”
Biliyorsunuz Anayasamız “KKTC sınırları içerisinde kalan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ait tüm mülkiyetin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ait olduğunu” yazıyor.
İyi de “Taşınmaz Mal Komisyonu” ne?
Yani Kıbrıslı Rumlar, KKTC’ye ait malların iadesi ya da tazminatı için mi başvuruyor?
* * *
El final!
Başvuru reddediliyor, Maraş’taki mülkiyete dair Evkaf’ın söz hakkı korunuyor.
Avukat Murat Hakkı’ya göre Kıbrıslı Rumların “iç hukuk yolu” tüketme inancı giderek kayboluyor.
Unutmadan, Komisyon’a yapılan 6 bin 500 kadar başvurudan yaklaşık 500’ü doğrudan veya dolaylı Maraş’la ilgili!
Son 12 yılda komisyon tek bir Maraş dosyasını dahi karara bağlayamamış.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye aleyhine bu davaları yeniden kabul etmeye başlarsa, işte asıl o zaman “inler ve cinler” Maraş’tan çıkacak, tepemize binecek!
Abdullah paşanın ruhu da bizi kurtaramayacak.