1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Vatan için (!)
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Vatan için (!)

A+A-

Alkollü bir sürücü, masum bir genci katletti.
Eğitim için adaya gelmişti Naveed, bir meydanda oturmuş, dostlarıyla sohbet ediyordu.
Hiçbir suçu, kusuru, ihmali yokken öldü.
Pisi pisine derler ya…
Bu deyim bile yetmez anlatmaya…

İlk değil bu!
Alkollü sürücü, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görevli bir askerdi.
Bu da ilk değildi…

***

Yıllar öncesine gittim.
Gazeteciliğimin ilk yılları, Özgül’le birlikte çalışıyoruz o dönem, arkadaşız.
Girne’de kalıyorum.
Lefkoşa-Girne dağ yolunda bana geliyor, Özgül…

Gecikiyor!
Telefon çalıyor derken, “Hastaneye gel, arkadaşın kaza yaptı.”

Yüzü gözü dağılmış, köprücük kemiği kırık buluyorum ama seviniyoruz çünkü hayatta…
Yolda birisi duruyor, alıyor, hastaneye getiriyor, “ucuz kurtulmuş” diyor, “yüz yüze çarpıştı.”

Bir araç, ters şeritten üzerine gelmiş, dağıtmış ne varsa…

Hastaneden çıkarken, “sizi poliste bekliyorlar” diyor biri, “ifade vereceksiniz.”

Yara bere içinde Girne polis karakoluna gidiyoruz.
“Hiçbir suçunuz yok, mağdursunuz ama sizden ifade almak zorundayız” diyor polis memuru, özür dileyerek.
“Çarpan sürücü nerede” diyorum, “Mahkemeye çıktı mı?

Polis memuru başı önde, sesi çıkmıyor.
“Öldü mü?” diyorum.
“Yok” diyor, “O asker, biz ondan ifade alamıyoruz.”

O ifadeyi biz de alamıyoruz!
Sürücüyü bir daha görmüyoruz zaten…
Kim olduğunu dahi bilmiyoruz.
Kimse de aramıyor, ne ordudan, ne komutanlıktan…
Ne bir özür, ne de hiç!

Yaşadığımıza şükrediyoruz.

***

Hayal görmeyelim ve kendimizi kandırmayalım.
Kıbrıs’ın kuzeyi büyük bir karargâhtır.
Türkiye’nin etkin ve fiili kontrolü vardır buralarda ve bu statüko, güç nizamıyla, askerle korunur.
“Egemenlik” falan sözleri masaldır.
“Devlet” taklittir.

Polis askere bağlıdır yıllardır, son dönemde “Hükümet” iyiden TC Büyükelçiliği’ne bağlanmış, “Cumhurbaşkanı” Ankara’nın talimatlarına “memur” edilmiştir.

O nedenle zaten bir başka ülkeden atanan Büyükelçi ve komutanlar, halkın seçtiği vekillerin de bu düzenin -güya- bakanlarının da önünde durur protokolde…
Yeryüzünde bir başka örneği var mı bunun, varsa hangi ülkelerdir, merak ederim.

Hayal görmeyelim demiştim, gerçek bu!
Bir adım geriden izliyoruz.

Yaşadığımız hakikati talana, keyfe, menfaate dönüştürenler için vaziyet tamamdır.
Bu dipsiz ve uçsuz karanlık arka bahçe tam bir oyun alanına dönüşmüştür, kirli işler, emeksiz getiriler, ucuz hayatlar, gri bir gelecek için!
Maalesef “düzen”e uyumlaşmakta son derece organizeyiz.
Yokluğumuzu varlık görürüz, tahakkümü garanti…

Ne kuzeye geçiyor sözümüz, ne de güneye!

Üzgünüm…
Kolay değil ama sabır dilerim Naveed’in ailesine, sevenlerine, arkadaşlarına…
Mesele onların acılarının boyunu aşıyor, tıpkı hepimiz gibi…
Çok üzerlerine giderseniz “vatan için” diyecekler size de!

vatan-icin.jpg


Uzun sayılabilecek ‘bayram’ tatilinden geriye ne kaldı?

- “Çok sıcak” şikâyetleri…
- Avrupa tatiline çıkan dostların fotoğraflarına bakarak hem öykünmek hem de sevinmek…
- Gemikonağı’nda “cinayet” gibi trafik kazası, ölüm acısı ve “tutsak” gerçeğimiz…
- Et meselesi. Burnumuzun dibindeki eti almak “yasak”, dünyanın öbür ucundan gelene güzelleme!
- Plajlarda ırkçılık!
- Kontrolsüz nüfusa ve denetimsizliğe öfkeli yığınların, bunu değiştirmek yerine, ırkçılığı onaylayan cehaleti…
- “Af” geliyor kalabalığa af, kayıtsızlığa!
- Delice betonlaşma, nere gitsen lağım kokusu, tadı kaçmış bir ada yarısı...
- Alkollü insanların yolda, barda, markette, her yerde “dehşet” saçtığı bir kontrolsüzlük…
- “Güney çok daha ucuz” anlatıları…
- “Turist gelmiyor, kontrolsüz nüfus akıyor” söylenmeleri…
- Dış ticaret açığımızın 2.6 milyon dolara geldiği gerçeği…
- Milyonla milyarın farkı: "Türkiye'ye 116 milyon euro değerinde mal satıyor, Türkiye'den 1.7 milyar euro değerinde mal alıyoruz.”


Açık yaralarımız!

Kıbrıs Üniversitesi öğrencisi Lambros Dionysiou'nun mezuniyet konuşması ibretlikti.
Üstelik "tanınmış" bir devlette yaşıyor.
Avrupa Birliği üyesi bir ülkede...
Yunanistan vermiyor kararları yaşadığı yerde…
"Başkan"ı Atina atamıyor.
Cebinde üç kimlik, üç pasaport taşımak zorunda kalmıyor.
Uluslararası toplumla doğrudan bağlantı kurabiliyor.

Sevgili Lambros’un "Bölünmüş ve açık yaraları olan bir adada yaşıyoruz" sözlerinin özellikle altını çizmek gerekiyor.

Kıbrıs birleşmedikçe, ortak sorunumuz bir çözüme ulaşmadıkça, adamıza istikrar ve huzur gelmedikçe gelecek belirsizliği hiç bitemeyecek.

***

Kayırmacılık ve fırsat eşitsizliğinin gençlerin göçünü körüklediğini anlattı Lambros…
"Ah, bilmez miyiz" dedik, içtenlikle...

“Bütün bu gerçekler gençleri daha iyisini bulmak umuduyla yurt dışına itiyor. Ben de o insanların arasındayım. Dönüp dönmeyeceğimi, ne zaman döneceğimi bilmeden gidiyorum. Çünkü eğer Kıbrıs'ta kalırsam, öyle bir zaman gelecek ki birileri bilgi, beceri ve tecrübe nedeniyle değil, parti kimliği ve aile bağları nedeniyle daha iyi kabul görecek. Ben de ayrılıyorum çünkü bu ülke yalnızca gençliğini hayal kırıklığına uğratmayı ve kanatlarını kesmeyi başarıyor.”

Bir yanda toprağı, diğer yanda devleti ele geçirenlerin kurduğu yalan düzenin bedelini gençler ödüyor.
En acısı da şu...
Bu düzenden şikayet edenler dahi yine düzene uyumlaşıyor, kendine gelecek bulabilmek adına…

 “Kurumlar çöküyor, insanlar öfkeli ve yolsuzluk artıyor. Skandalların ardı ardına yaşandığı, uluslararası alanda karalanan bir ülkede yaşıyoruz.”

***

Bencillik, eşitsizlik, haksızlık ve kirlilik içinde yüzüyor adamız sevgili Lambros!
Umudumuz sizin isyanınız!
Genç beyinlerimiz gitsin, buralar bir yığın beyinsize kalsın istemiyoruz.

acik-yaralarimiz.jpg

Bu yazı toplam 2601 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar