"Vatikan gibi, ayrı devlet… Karavan değil gecekondu…"
Yeniboğaziçi’nde yaşanan karavan tartışmasına müdahil olan bölge sakinleri karavanların artık karavanlıktan çıktığını, “gecekondu kentine dönüştüğünü” iddia etti, bölgenin halkın yararına kamuya devredilmesini istedi.
Aygün Bahar ÖKMEN
Yeniboğaziçi’nde (Aysergi) aylardır yaşanan Kamp-Der sorununu değerlendiren Yeniboğaziçi halkı ve dernekleri, “Kamusal alan yeniden kamuya dönmeli, halkın kullanımına açılmalı” şeklinde yorumladı. Yeniboğaziçi halkı, derneğin alanı boşaltmasını istedi. Yeniboğaziçi Belediye Başkanı Mustafa Zurnacılar’a destek olacaklarını ve başkanın arkasında olacaklarını belirten Yeniboğaziçi halkı ve dernekleri “Halkın olan halka geri dönmelidir” ifadelerini kullandı.
Yeniboğaziçi halkı ve dernekleri, çarpık yapılar ve alanın tuvalet sularının kuma akıtılmasının sağlığa etkileri konusunda da hemfikir oldu. Bu durumun bir an önce düzeltilebilmesi için haklı davalarını sürdüreceklerini açıkladılar.
Mormenekşe Kadınlar Derneği Başkanı ve Meclis Üyesi Erşen Ummanel:
“Devletin malı, hiç kimsenin malı değildir. Dursun Oğuz’un cesareti varsa, o alanı belediyeye devretsin”
Mormenekşe Kadınlar Derneği Başkanı ve HP Meclis Üyesi Erşen Ummanel, Mormenekşe Kadınlar Derneği’nin, Yeniboğaziçi Belediye Başkanı Mustafa Zurnacılar’ın yanında olduğunu belirtti.
Tarım Bakanı Dursun Oğuz’a sitemde bulunan Ummanel, “Burada tek sorumlu olarak Dursun Oğuz’a sitem etmek istiyorum. Tarım Bakanı olmasına rağmen hiç sesini duymadık. Benim gönlüm ister ki, eğer cesareti varsa o alanı belediyeye devretsin. Teneke mahallesi orası” şeklinde açıklama yaptı.
Ummanel, “Adaletsiz olan orada kalanlardır. Biz adaletli davrandık. Çağırdık, bir protokol hazırlandı ve maalesef anlaşma olmadı. Eğer onlar o akşam oraya gelse ve bir anlaşma olsaydı, çok daha güzel şeyler olacaktı. Ancak kale almadılar. Atamazsınız, yapamazsınız dediler. Kan çıkacak dediler… Ama usulle, adaletle her şey oldu. Bundan sonra umuyoruz ki orayı bölgeye ve Kuzey Kıbrıs halkına kazandıracağız” dedi.
Slow Food Salamis Başkanı Umut Kurşun:
“Su analizleri yapılsın, mavi bayrak kriterlerine uyulsun istiyoruz. Orayı korumamız için bu karavan alanının bir düzene girmesi lazım”
Slow Food Salamis Başkanı Umut Kurşun karavan alanındaki yapılara işaret eden “Prefabrik ev karavancılığa girer mi?” diye sordu.
Umut Kurşun siyasilerin konuya sessiz kaldığını da iddia ederek “Bu halk yalnız mı burada yani? Mustafa Zurnacılar belediye olarak yalnız mı bu olayda?” dedi.
Umut Kurşun şunları söyledi: “Bu bölge biliyorsunuz sakin şehir başkenti. Kıbrıs’ın ilk cittaslow bölgesi. Böyle bir yapılaşma ‘cittaslow’a aykırı. Öncelikle bunu belirtmek isterim. Ne bir altyapı var, ne bir kanalizasyon çalışması var… Hiçbir arıtma yok orada. Oranın yaz ayı nüfusu köylerden daha fazla olabiliyor. Çarpık yapılaşma içerisinde, bu nüfus ile oranın pis suları denize sızabilir. Bizim en büyük derdimiz budur. Kıbrıs’ın en güzel sahillerine sahibiz burada. Ormana paralel, yeşil ve mavinin iç içe olduğu… Ancak koruyamıyoruz. Bunu koruyacak doğru düzgün bir yasa da yok. Ne yazık ki su analizi de yok”
Kurşun sözlerini şu şekilde devam ettirdi:
“Türkiye’deki mavi bayrak kriterleri gibi, her on beş günde bir su analizi yapılsın istiyoruz. Yaz geldi geçti, hala bir kere analiz yapılmış değil orada. En son Sağlık Bakanlığı’nın sitesine girdiğimde Bafra tarafında yapılan analizler görünüyordu. Denizler Mavi Kalsın diye bir inisiyatifimiz var. Geçen sene de deniz suyu analizi olsun istedik o bölgede. Su analizi yapılmadığı için eylem yapmıştık. Şimdi Kuzey Kıbrıs tanınmadığı için, biz mavi bayrak alamıyoruz. Ama en azından bu kriterleri burada yaşatabilir, uygulayabiliriz. İrade ve idare lazım bunun için. Yerel yönetimler ve okullar, halkın bu sahilleri sahiplenmesi çok önemli. Halk bu karavan meselesinden sonra yavaş yavaş bölgeyi sahipleniyor.
Sürdürülebilir bir yapı yok
Yasal süreç, Aralık ayında doldu. Diyorlar ki şu anda hiçbir karışma yok. Tamam, şu anda yok ama bu sürdürülebilir bir yapı değil. Ne kadar sürecek böyle? Şu ana kadar olmamış olması olmayacağı anlamına mı geliyor? Bizim orayı korumamız gerek. En güzel plajlarımızdan bir tanesi… Bu sene de daha güzel hale getirildi. Orayı korumamız için bu karavan alanının bir düzene girmesi lazım.
Denizlerimiz bizim en büyük değerlerimiz. Turizm bir ada ülkesi için çok önemli. Zaten pandemi döneminden dolayı sıkıntı yaşanıyor. En azından iç turizmi burada canlandırabiliriz. Ama bunu yapmak için burayı daha da temiz tutmamız gerek. Burada yaşanan çarpık, yerleşik bir yapı var. Sürdürülebilir bir yapı değil. Orada kampçılık derneği kurdular. Karavan kampçılığı ile başladı bu iş ama içerideki yapılaşma bu ruha aykırı. İnsanlar yerleşmiş, villaya yakın yapılaşmalar var. Evlerin önünde toprak fırın, taş fırın var. Böyle kampçılık mı olur?
Kimin malını kime satıyorlar?
20 bin sterline ev satılıyor. Fiyat biçiliyor. Kimin malını kime satıyorlar? Orası kamunun, orman arazisi... Prefabrik ev karavancılığa girer mi? Biz araştırdık. Türkiye’de de kampçılık derneği var, kampçılık nedir? Doğaya sahip çıkarak, onu kucaklayarak… Burada, sadece oradaki insanları kucaklıyorlar. Burada kampçı arkadaşlarımız vardı, onların ayrı bir derneği var. Onları bile almadılar içeri. Tamam, yerlerine sahip çıkmak istiyorlar ama bu halk da istiyor oraya sahip çıkmayı.
Şimdi seçim var, hiçbir Cumhurbaşkanı adayı bununla ilgili bir görüş bildirmedi. Sadece bir milletvekili, eski tarım bakanı, bildiri yaptı. Başka kimseden ses seda çıkmadı. Bu halk yalnız mı burada yani? Mustafa Zurnacılar belediye olarak yalnız mı bu olayda?”
“Ormanlar Kimsenin Evi Değil, Beldemize Sahip Çıkalım, Başka Yeniboğaziçi Yok” sayfası Kurucusu Vural Köseoğlu:
“Biz şahit oluyoruz, içeride gayrı yasal emlakçılık var”
Yeniboğaziçi sakini Vural Köseoğlu, karavan alanındaki duruma dikkati çekerek “Devlet yetkilileri kira usulü ile bir şeyler döndürülmesine göz yumdu” dedi.
Köseoğlu şunları anlattı: “Kaymakam Gündost olayla ilgili birçok tedbir aldı. Ama hiçbir şey yapamadılar çünkü devlet bir olanak sundu bu Kamp-Der’e. Mustafa başkanımız şimdi işin üstüne daha ağır gidiyor çünkü 2019’un Şubat ayında devlet ile sözleşmeleri bitti Kamp-Der’dekilerin. Bu bizim için bir fırsat oldu. Bu süreci de o günler başlattı. Tam bir sene oldu. Yasal hakları bitti”
Sosyal medyada bu konu ile ilgili bir sayfa kurduğunu dile getiren Köseoğlu, “Ormanlar Kimsenin Evi Değil, Beldemize Sahip Çıkalım, Başka Yeniboğaziçi Yok diye bir sosyal medya sayfası açtık. Bayağı da ilgi gördü. Çok sayıda destekleyicimiz var. Belediyemize de destek var” ifadelerini kullandı.
Dernek gelir getirici işler yapmak istiyor
Alan içerisindeki yapılardan bahseden Köseoğlu şunları ifade etti: “Dönem dönem dernek ne yapıyor? Gelir getirici işler yapmak istiyor. Kendi aralarında konuşup bütün yapılar prefabriğe döndürülecek diye bir karar almışlar. Firma ile anlaşma yapıyorlar. Buraya ne kadar yaparsanız derneğe de bu kadar. Yapının orada reklamı vardı zaten. Orada dernek resmen işi ticarete döndürdü” şeklinde konuştu.
İçeride tanıdıkları olduğunu dile getiren Köseoğlu, “Benim dayımın da evi var içeride. Geçtiğimiz gün bana yazdı. Biz orada şahit oluyoruz, içeride gayrı yasal emlakçılık var. Bir arkadaşımız gitti, yer istiyorum dedi. Boş bir yer gösterdiler kendisine. 80 milyar demişler. 80 milyarı veremezsen 3 gün bedava kalabilirsin. Karavanı olup da oraya gidip kalabilen yok şu anda. Ya geçici olarak tuvaletin yanında bir yer gösteriyorlar. Üç gün sonra yönetim kurulu kabul ederse, belki kalabilirsin. Yoksa güle güle diyorlar. Böyle karavancılık mı olur?” dedi.
Halkın sayfaya ve davaya desteğini aktaran Köseoğlu, “Şu anda kurduğumuz sayfadaki mücadelemize bütün halk duyarlılıkla destek veriyor. Hatta Güzelyurt’tan, Girne’den, Lefkoşa’dan destek geliyor. Birçok dernek bize destek veriyor. Çünkü burada bir yanlışlık var. Bunu herkes kabul etti artık. Bunu kabul etmeyen kimlerdir? Orayı evi gibi gören, burası bizim evimizdir diyen Kamp-Der insanları” ifadelerini kullandı.
Salamis Kamping Tesisi’ndeki insanları anlamaya çalıştığını belirten Köseoğlu, “Ben biraz da empati yapıp onların tarafından baktım. Neden bu kadar direniş olduğunu anlamaya çalıştım. Adamlar gerçekten sahiplenmişler. Onların da bir suçu yok aslında. Yönetim bu hakkı verdi onlara. O insanlar da evi bildi orayı. İnandırıldı bu insanlar. Bunlara izin veren yöneticiler de suçludur” diye konuştu.
Yeniboğaziçi Doğan Spor Kulübü Başkanı Mehmet Fahlıoğulları:
“Siyasetçiler Kamp-Der’e duyarsız. Bu durumu devlet büyükleri de görmesine rağmen hepsi sessiz kaldı. Oy kaybetme korkusu ile siyasetçilik olmaz”
Yeniboğaziçi Doğan Spor Kulübü Başkanı Mehmet Fahlıoğulları, “Karavan kelimesini kullandığımızda karavan deyimine hakaret olan, bildiğiniz gece konduya dönmüş, herkesin gözü önünde olmasına karşın siyasetçilerimizin ses çıkarmadığı bir alan burası. Bu en büyük acıdır” dedi.
Mehmet Fahlıoğulları sözlerini şöyle sürdürdü: “Ormanlarımızı, deniz kenarımızı bütün adanın kullanma hakkı ve yetkisi vardır. Toplumumuzda bunca insan varken bu alanın sadece 250 kişiye hizmet veren bir alan olması ve kendi içlerinde hava parasına, söylenen rakamlara göre kimisi 50 bin, kimisi 100 bin, satışları olan bir yere dönüştürülmesi sorgulanması gereken bir duruma dönüşmüştür. Kimin malını kime kiralıyorlar, kime satıyorlar? Bu hakkı, bu yetkiyi onlara kim verdi?”
Devlet büyüklerinin bu konuya sessiz kalışına sitem eden Fahlıoğulları, “Bu durumu devlet büyükleri de görmesine rağmen hepsi sessiz kaldı. Oy kaybetme korkusu ile siyasetçilik olmaz. Herkesin bu konuda dik bir duruş sergilemesi gerekir. Ormanlar hepimizindir ve hepimizin kullanım hakkı vardır. Bu hakkımızı geri almak için elimizden geleni yapacağız. Bunu barbarlık yaparak değil, mahkemenin verdiği kararla, belediye yasasının verdiği yetki ile yapacağız”
Belediye Başkanı Mustafa Zurnacılar’a destek verdiklerini açıklayan Fahlıoğulları, “Orası mühürlenecek, gelecek bir başkası barbarlık yaparak mührü kıracak… Peki, siz bunu yaparken veya başkanın karavanını yakarken nasıl bir doğayı koruma derneği oluyorsunuz? Söylemler ve eylemler bir değil. Ben oranın bir an önce olması gerektiği hale gelmesi için belediyenin arkasındayım” dedi.
Yeniboğaziçi İlkokul Öğretmeni ve Sivil Toplum Örgütü Üyesi Esen Beyköylü:
“Vatikan gibi, ayrı bir cumhuriyet, kamp alanı...”
Yeniboğaziçi İlkokul Öğretmeni ve Sivil Toplum Örgütü Üyesi Esen Beyköylü, “Kamp alanı nedir, Avrupa’da insanlar nasıl kamp yaparlar? Siz hiç bulaşık makinesi, kurutma makinesi, uydusu, en büyük boy televizyonu olan bir kamp alanı gördünüz mü? Dünyanın herhangi bir yerinde var mı? Ama bizde var” sözleri ile durumu yorumladı.
“Ben mesela Yeniboğaziçi Belediyesi’nin yapmış olduğu plajda denize girdim bu yıl. Daha bu olaylar çıkmadan önce. Her gün sitem ettim. Nasıl çirkin bir yapılaşma. Bakarken bile sizi yoran bir yapılaşma var. Benim yeni evlenen bir arkadaşım oraya evlendi. Düşünebilir misiniz? Yanlış olan budur” dedi.
Kanunsuz yaşama alıştığımızı dile getiren Beyköylü, “Hükümet olan bir parti Kıbrıs Türkü’nü haksız yere bir yerlere gelmeye alıştırdı. Dolayısı ile kanunsuz yaşamaya alıştık. Kanun yok bizde. İktidar olan partiye yakınsanız her şey muaftır. Her şeyi yapabilirsiniz. Eğer biri size kanunları hatırlatmaya kalkarsa, belediye başkanımızın düştüğü duruma düşersiniz. Suçlu olursunuz. Haklı bile olsa, şu anda suçlu durumda. Neden? Çünkü kanunları hatırlattı. Yapılması gerekeni söyledi” ifadelerini kullandı.
“Karavanını yakınca başkan geri adım mı atacak?”
Beyköykü, “Biz orada çoluk çocuğumuz ile denize giriyoruz. Onların tuvaletleri nereye gider? Kumun içine. Sağlıklı bir şey mi bu? Hayır. Bugüne kadar orada herhangi bir test yapıldı mı? Tahlil yapıldı mı? Beni üzen, bu insanların haksız olmalarına rağmen kendilerini haklı çıkarmak için bu kadar uğraşması” dedi.
Beyköykü şunları ifade etti: “Başkanın karavanının yakılması gibi olaylar Kıbrıs Türkü’nün alışık olmadığı durumlardır. Biz bunları haberlerde okur ya da duyarız. Alışkın değiliz. Bu nasıl bir kindarlık, nasıl bir düşmanlık? Ne olacak yani? Karavanını yakınca başkan geri adım mı atacak? Korkutacak mısınız siz onu? Yapılmak istenen nedir? Neden kabul etmiyorlar? Bu kadar hukuk insanı var, hepsi açıklama yapıyor ki yapılan yanlıştır”
Beyköylü sözlerine şu şekilde devam etti:
“Benim yeğenimin orada karavanı var ama diyor ki belediye haklıdır. Böyle bir şey varsa ben boşaltıp gideceğim. Ben gazetenizin abonesi bir insanım. Sürekli okuyorum. Geçtiğimiz gün röportaj çıktı. Trajedi, orada yatan yaşlılar… Ben açıkçası böyle olduğunu düşünmüyorum. Bir bit yeniği olduğuna inanıyorum. Bakıma muhtaç kişiler var, yaşlılar var… Doğru değildir. Daha sonra çıkacak kokusu. Öyle bir trajedi yok orda. İnsanlar orada yerleşik durumda. Tatil alanı değil orası. Yakında bir de isim takarlar oraya. Kendilerine muhtar da seçerler. Küçük bir belde olurlar. Her şeyleri olsun. Çok kötü bir durumda orası. O kadar çirkin bir görüntü. Ben orada huzur bulmaya gidiyorum. Orada benim sevdiğim insanlar da olabilir ama kusura bakmasınlar bu benim kamp alanı ile ilgili düşüncelerimi değiştirmiyor. Betonarme binalar, kapı önlerinde salıncaklar, masalar, klimalar… Hiç anlam veremiyorum. Biz yeğenime gittik. Kapıda nereye geldiğinizi söylemeniz gerekiyor. Vatikan gibi, ayrı bir cumhuriyet kamp alanı... Hala da beton dökümü devam ediyordu. Belki ben oraya gidip piknik yapmak istiyorum. Piknik masası olsun istiyorum. Onların yerleşke yeri haline geldi orası. Yazlık amaçlı değil.”
Mormenekşe Kültür Sanat Derneği Başkanı Fahri Tümkan:
“Kamp bölgesinde siyasi sıkıntıların oluşturduğu bir kanser var. Belediye Başkanı o kanseri temizlemeye çalışıyor”
Mormenekşe Kültür Sanat Derneği Başkanı Fahri Tümkan, “Halkın büyük bir kısmı, yüzde %95’lere yanaşan bir kısmı, belediyenin arkasındadır” dedi.
Fahri Tümkan şunları anlattı: “Burada iki kesim var. Biri karavan alanı, diğeri de belediye. Karavan alanındaki kesim bu olaylara kendi çıkarları açısından yanaşırken, belediye toplumsal açıdan yaklaşıyor. Çevremde görüştüğüm Sivil Toplum Örgütleri belediyenin yanında olduklarını belirtiyor. Çünkü bir güzellik var ortada. Bundan neden sadece 10 kişi, 20 kişi yararlansın da tüm halk yararlanamasın? Neden kullanamasın?
Bu açıdan baktığımızda halkın büyük bir kısmı, yüzde %95’lere yanaşan bir kısmı, belediyenin arkasındadır. Çünkü belediye halka kazandıracak oraya. Mustafa Bey burada kendi çıkarı için bir şey yapmıyor. Halk için yapıyor. Orayı topluma, bize kazandırarak büyük bir iş başaracağını düşünüyorum.
Siyasi sıkıntılar oldu burada. O sıkıntıların oluşturduğu bir kanser var. Şu anda başkanımız o kanseri oradan temizleme çalışıyor. Kolay bir süreç değil. Şahsına yapılanlar da var. Ama biz dirençli bir şekilde onun arkasında duruyoruz. Daha önce ben başkanımıza ne destek isterse vereceğimizi de söyledim. Ancak başkan halkları, iki sivil kesimi, karşı karşıya getirmek istemediği için hiçbir şey yapmadık”
Yeniboğaziçi Masterleri Sorumlusu Kemal Köseoğlu:
“Devlet içinde devlet… Kamp-Der”
“Gördüğümüz kadarı ile orada beton yapılar, bahçeleri fırınlar… En son fotoğraflardan gördüm. Şok oldum. Çünkü oranın birinci yılını biliyorum. Bir de en son bu halini gördüm ve şok geçirdim. Orası tam bir gecekondu mahallesi haline dönüşmüş. Sürdürülebilir bir durum yok.”
Salamis Kamping Tesisleri’nin geçmişini anlatan Yeniboğaziçi Masterleri Sorumlusu Kemal Köseoğlu, “Esas yanlışlık Sayın Serdar Denktaş zamanında yapıldı. Dernek de o zaman kurulmuştu. Bunlar olduktan sonra zaten, belediyenin oraya müdahale etme şansı ortadan kalkmış oldu” dedi.
Köseoğlu şöyle konuştu: “Belediyede dört yılı Belediye Başkan Yardımcılığı olmak üzere toplam 8 yıl görev aldım. Bu karavan alanının kurulduğu dönemde, bu görevde idim. 1991 yılında Başkanımızın söylediği gibi, esas amaç sahilleri kötü görünümden ve pislikten temizlemek amacı ile kamping alanı açıldı. Turizm Bakanı’nın da desteği ile, Kolimbos Ormanı olarak anılan yerin yaklaşık 5-6 dönümü tahsis edildi. Yine Turizm Bakanlığı ile birlikte alanı telle çevirdik. Karavanların girebileceği bir şekle getirdik. Tuvaletler, su depoları yapıldı. Zorlu bir mücadelenin ardından sahildeki karavanları içeriye taşıdık”
Köseoğlu “Buradaki amaç, en azından bizim amaçladığımız, o karavanların sezon boyunca orada konaklaması ve sezon sonunda da sahilde yaptıkları gibi çıkıp evlerine dönmeleri idi. Karavan alanı boşalacak şekilde. Bu uzunca bir süre böyle gitti” ifadelerini kullandı.
Köseoğlu şöyle devam etti: “2002 yılına kadar bu şekilde devam etti. Ardından biz görevimizi tamamladık ve yeni Belediye Başkanı, yeni Meclis Üyeleri geldi. Orası belediyenin elinden alındı. Kamp-Der ile Turizm Bakanlığı on yıllık kira mukabelesi imzaladı ki bence can alıcı nokta budur. Belediyenin kamu malının, bir derneğe kiralanması…
Esas yanlışlık Sayın Serdar Denktaş zamanında yapıldı. Dernek de o zaman kurulmuştu. Bunlar olduktan sonra zaten, belediyenin oraya müdahale etme şansı ortadan kalkmış oldu. Ardından da, duyduğumuz kadar ile, içeride Kamp-Der olduğu için bir kamu alanına halk giremez oldu. Orada yalnızca karavan sahibi olanlar içeri alınıyor. Devlet içinde devlet…”
Köseoğlu, “Benim kendi belediye sınırlarım içerisinde olacak ama ben buranın bir vatandaşı olarak kendi kamu alanıma giremeyeceğim. Orada kalan birinin izni gerekecek… Böyle olunca, içerideki yapılaşmaya da belediye müdahil olamadı açıkçası” diye konuştu.
“Gördüğümüz kadarı ile orada beton yapılar, bahçeleri fırınlar… En son fotoğraflardan gördüm. Şok oldum. Çünkü oranın birinci yılını biliyorum. Bir de en son bu halini gördüm ve şok geçirdim. Orası tam bir gecekondu mahallesi haline dönüşmüş. Sürdürülebilir bir durum yok. 260 küsur karavan var orada ve atıklarını kumlara akıtıyorlar. Zaman içinde yapısı da bozuldu. Kim bilir o atıklar nereye gidiyor. Şu anda yüzdüğümüz denize gidiyor. Çünkü muhtemelen geçirgenliği de kalmamıştır kumun” ifadelerini kullandı.
Mustafa Zurnacılar’ın mücadelesini aktaran Köseoğlu, “Belediye Başkanımız Mustafa Zurnacılar göreve geldikten sonra bu yola baş koydu. Sağlam bir mücadele başlattı. Biz de dernek olarak, Yeniboğaziçi Masterleri Derneği olarak ve diğer master takımları olarak, fiilen desteğe hazırız. Bir ara eylem yapmayı da düşündük ancak Mustafa Başkanımız izin vermedi. İki kesimin karşı karşıya kalmasını istemedi. Bizi durdurdu. Mahkemenin sonucunu bekliyoruz” dedi.
Köseoğlu sözlerine şu şekilde devam etti:
“Ben mantığı anlayamıyorum. İçerideki insanların birçoğu da dostumuz, akrabamız ama esas sorun Kamp-Der’de bence. Bu insanları bu düşünceye, bu eylemlere onlar itti diye düşünüyorum. Çünkü insanlar öyle bir algı içerisinde ki orada, sanki kiralarını ödedikleri sürece süresiz orada kalacaklar… Onlar gidecek, çocuklarına kalacak… Bu anlaşılabilir bir mantık değil.
Yıllık 1600 TL kira ile orman içerisinde, denize sıfır konaklayacaksın ve asla ayrılmayacaksın. Orası kamu malıdır. Lefkoşa’da, Girne’de orayı kullanmak isteyen başka insanlar da var. Bu mücadele şu anda Yeniboğaziçi halkının mücadelesi olarak gösterilse de Kuzey Kıbrıs halkının mücadelesi aslında. Şahsen, benim ihtiyacım yok bu alana. Evimden çıktığımda beş dakika sonra denizdeyim ama İncirli’den, Akdoğan’dan, Lefkoşa’dan başka yerlerden gelecek insanlar kullanacak bu alanı. Bizim savaşımız aslında onlar içindir.
Bence hesap vermesi gerekenler Kamp-Der’in bugüne kadar ki başkanları ve yönetim kurullarıdır. Bu insanlar, orada kalan insanlara bir açıklama borçludur. Tüm Kuzey Kıbrıs halkına da bir açıklama borçludur. Nasıl kamuya ait bir yeri ölünceye kadar elimizde tutma fikrini bu insanlara aşıladılar bunu anlayamıyorum. İçeride kalan insanlar gerçekten mağdur oluyor. Çünkü bu bilinç bir şekilde onlara yerleştirildi. Benim fikrim, orası karavan alanı olarak düzenlendikten sonra bu insanlara öncelik tanınsın. Karavanları ile sezonluk ya da aylık gelsinler. Sezon sonu çıksınlar ve başkaları da gelsin. Bu alanı tüm Kuzey Kıbrıs halkı kullansın.
Mustafa Zurnacılar’ın içeride bir karavanı olması durumu ya da yasal süreci değiştirmez. Aksine, takdir edilmesi gerekir. Kendi karavanının da orada olmasına karşın bu mücadelenin üstüne gitmesi, takdir edilecek şeydir. O, oradaki hakkından feragat ediyor ve tüm halka kazandırmak istiyor orayı. Kamp-Der bu olayın üzerine neden bu kadar gidiyor algılamış değilim. Bana gerçekten saçma geliyor. Başkanın karavanının yakılmasını da şiddetle kınıyoruz. Hukuk devleti olan bir yerde yaşıyoruz. Yapanlar umarız polis tarafından ortaya çıkartılacak ve gerekli cezayı alacaklar. İnancımız odur ki, hak yerini bulacak, mahkeme doğru karar verecek, halkın yararına bir karar verecek. Yeniboğaziçi Karavan Alanı da amacına uygun şekilde hizmet verebilecektir.”
Yeniboğaziçi sakini Derya Deniz Şentan:
“Burası özel mülk, burada kamp yapamazsınız dediler”
Yeniboğaziçi sakini ve kampçı Derya Deniz Şentan, Salamis Kamping Tesisi içerisinde yaşanan durumu “Oraya kimsenin giremiyor olması büyük bir sorun. Biz kamp etkinlikleri düzenliyoruz ve orada kamp yapmak istediğimizde kovulduk” şeklinde aktardı.
Başlıca sorunu Salamis Kamping Tesisi içerisinde yaşayanların dışarıdan gelen vatandaşa tavrı olarak adlandıran Şentan, “Sosyal medya paylaşımlarımdan dolayı özelden mesajlar almaya başladım. Tehditvari cümleler kuruldu. Hakları olmayan bir yer üzerinde hak iddia ediyorlar” dedi.
Yasalara göre bu alana herhangi bir yapı inşa edilemeyeceğini dile getiren Şentan, “Kampçılar belediyelerin korkulu rüyası oldu. Kampa gittiğimizde bize karavanımız olup olmadığını soruyorlar. Alana yerleşeceğimizden korkuluyor. Gözleri korkmuş insanların” ifadelerini kullandı. Karavan ya da kampçılığa dair bir yasa olmadığını dile getiren Şentan, “Yasa olmadığı söyleniyor ama dünyada var. Bizde yasa henüz geçmedi diye her yere yerleşelim o zaman” sözleri ile Salamis Kamping Tesisi sakinlerine sitemde bulundu.
Daha önce bu tesiste kamp yapmak istediklerini ancak kovulduklarını dile getiren Şentan, “Buraya kamp için geldik dedik. Ama bize burası özel mülk denildi. Dilekçe yazalım, alanı kullanıp kullanamayacağımıza dair onay alalım dediğimizde ise; mümkün olmadığı cevabını aldık. Burada çadır kuramazsınız, burada evlerimiz var, bize ait özel mülk dediler” şeklinde konuştu.
Yangın gecesinde de olay yerinde olduğunu ifade eden Şentan, “Dayım o gece orada görevli olduğu için korktum ve alana gittim. Basına yansıtılanlar ve polise verilen ifadeler doğru değildi. İtfaiye içeri girsin diye mühürleri kırdıklarını söylediler ancak o esnada ben de oradaydım. Mühürler kırıldığında itfaiye çoktan içeri girmiş ve yangın söndürülmüştü. Mührü kıran da onların avukatı idi ve sarhoştu. O gece bir de genç bir belediye çalışanının üstüne yürüdüler. Mezun olmasına altı ay kaldığını biliyorlardı bir şekilde ve okulunu yakarız dediler” ifadelerini kullandı.
“Elimde o geceye ait görüntüler var. Bunları polise de verdim” dedi.
Yeniboğaziçi sakini Ahmet Utku:
“Kamp alanı, Yeniboğaziçi Karavan gecekondu köyü oldu”
Yeniboğaziçi sakini Ahmet Utku, kamp alanı ile ilgili durumu aktarırken, “Burası Yeniboğaziçi Karavan Gecekondu Köyü oldu. Kamping ile ilgisi yoktur. 40 senedir orada yaşayan insan var. Bu kamping midir? Evlerini kiraya verip orada hayat süren insanlar var. Bu bir hak değildir” ifadelerini kullandı.
Utku şunları söyledi: “Bu nasıl geldi bu noktaya? Birçok hükümet değişti. Zaten bizde hükümetin ömrü 12-13 aydır. Bu hükümet yetkililerinin hepsinin suçu var. Belki bu insanların haklı olduğu taraf şudur; bu hükümet yetkilileri, şu veya bu nedenle, kendilerine kanunları tatbik etmediler. Ayrıca orada emekli savcılar, hâkimler, üst kademede görev yapmış kişiler vardı. Onlar ile ters düşmemeye de özen gösterdiler ve dolayısı ile olay geldi buraya dayandı”
“Geçmişi artık geride bırakalım. Bir yanlış, ikinci yanlışı doğurmasın”
Yanlışın yanlışla çözülemeyeceğini ifade eden Utku şöyle konuştu: “Geçmişi artık geride bırakalım. Bir yanlış, ikinci yanlışı doğurmasın. Yanlışlar yapıldı. Bunu düzeltme zamanı gelmiştir. Biraz önce sayın müsteşarın dediği gibi, burası çok önemli bir bölgedir. Önümüze bakmamız gerek. Kavgaya girişmeden, kanun nezdinde oturup bilirkişilerden, çevrecilerden, biyologlardan faydalanarak, bu işin uzmanları ile burayı ne hale getirirsek hem bölgenin hem tüm Kıbrıs halkının faydalanacağı bir yer haline gelir, bunu öğrenmemiz gerek. Derdimizin bu olması lazım...”
Mustafa Zurnacılar’ın yalnızca halka hizmet etmeyi amaçladığını dile getiren Utku, “Burada hiçbir hakları yoktur. Belediye Başkanı da bu işi kendi ailesi için yapmıyor sonuçta. Halk onu seçti. Halkına hizmet etmek istiyor. Kendisinin bu işte herhangi bir çıkarı yoktur. Dolayısı ile ileri bakalım. Geride herkesin bir hatası oldu ve bu hale gelindi. En fazla da siyasilerin hatası oldu. Birikti birikti. Ama çare önümüze bakmak… Uzmanlar ile bu işi oturup iyi bir hale çevirmemiz gerekir” ifadelerini kullandı.