1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Ve 28 çeşit domates
Ve 28 çeşit domates

Ve 28 çeşit domates

Ve 28 çeşit domates

A+A-

Stella Aciman

Tarım… Olmazsa olmazlarımızdan. Kıbrıs’ta tarım ne haldedir acaba diye düşünerek düştüm yollara ve kendimi Güzelyurtta, Biren Tarım Ltd.’in modern fide üretim tesislerinde buldum. 5000 metrekare alanda üretilen sebze ve çiçeklerin, deneme serasında çeşit çeşit domates fidelerinin arasında kayboldum. Sonuçta bu modern seranın yaratıcısı Salih Biren’le konuşmak şart oldu…

Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Salih Biren, ziraat mühendisiyim. Trakya Üniversitesi’nden mezunum, Çukurova Üniversitesi’nde mastır yaptım. Yaklaşık 16-17 yıldır bu sektörün içindeyim. 

Baba mesleği mi?
Evet, babamın bayiliği vardı, oradan devam ediyor. İç piyasadan mal alır, çiftçiye satardık küçük dükkanımızda. 1999 yılında şirketleştik ve yurtdışından ithalat yapmaya başladık.

Fide serasını ne zaman kurdunuz?
2007 yılında kurduk. Biz çiftçiden gelen talep doğrultusunda fide ekimi yapıyoruz. Çiftçi bana, ‘ben şu marka, şu çeşit domates fidesini şu tarihte istiyorum’ diyor mesela, biz de o tarihte fideleri teslim ediyoruz.

Çok modern bir tesis kurmuşsunuz…
Burasının yarısını AB’den aldığımız hibe ile yaptık, Mağusa’daki tesisimizi ise tamamen kendi kaynaklarımızla yaptık. Bu tesisin ısıtması, soğutması, havalandırması tamamen otomatik bir sistemdir. Bilgisayara gerekli komutları yüklüyoruz sonra program işlemeye başlıyor; gerektiğinde seranın üstünü açıyor, soğutucuları çalıştırıyor vb… Türkiye’deki ve Avrupa’daki sistemlerin aynısıdır. Hatta Türkiye’deki seralarda soğutma sistemi yoktur ama bizim iklimimizden dolayı soğutma sistemimiz vardır. Bu da bize yaz aylarında avantaj sağlıyor.

Bu kapasiteyi dolduracak kadar çiftçi var mı?
Yıl olarak baktığınızda, %80-90 kapasiteyle çalışıyoruz.

Siz üreticiye fide üretiyorsunuz, sizin kendi ürettiğiniz sebze var mı?
Biz yurtdışındaki yedi tohum firmasının bayiliğini yapıyoruz. Bu tohumları üç dönümlük diğer deneme serasında kullanıyoruz. Bu tohumlar ağırlıklı domates çeşitleri oluyor. Hasat döneminden önce çiftçileri oraya götürüyor, ürünün şeklini, rengini, büyüklüğünü, tadını denetiyoruz.

Tohumlar nereden geliyor ve hibrit mi?
En fazla Türkiye’den getirtiyoruz. Evet, hibrit tohumlar, yani tohumu tekrar ekim yapıldığı zaman aynı özellikleri genelde taşımıyor.

Eskiden bir defa ekilir yıllarca ürün alınırdı…
Tabii hibrit tohumların artıları ve eksileri var; Bu tohumların bazı hastalıklara karşı dayanıklılıkları vardır, kök sistemi daha güçlüdür, ilaçlamayı daha az yaparsınız. Ya da bazı mantar hastalıklarına, beyaz sineklere karşı dayanıklıdır. Dayanıklılıklarından dolayı da ilaçlama azalır. Bir beyaz sinek için eskiden çiftçiler 2-3 günde bir ilaçlama yapmak zorunda kalırlardı ama beyaz sineğe dayanıklı bir çeşit ektiğinde ilaçlamaya gerek yoktur. Eksisi ise; vatandaşlar tadından dolayı şikayet ediyor. Şu anda deneme seramızda yaklaşık yirmi çeşit domatesimiz var; her birinin tadı, şekli, büyüklüğü farklı. Üretici tadıyor, şekline bakıyor ve kararını veriyor. Bir sonraki sene o seçtiği ürünü ekme şansı oluyor böylece.

Bir tüketici olarak, Kıbrıs’ta yeterli, kaliteli domates olmadığını söylersem…
Mevsimsel olarak baktığınızda yaz döneminde üretim fazla oluyor. Ama özellikle Aralık ve Nisan ayları arasında yeterli üretim yok. Zaten yeterli üretimin olmaması da kaliteye yansıyor. Yeterince kızarmış domates bulunamıyor. Bugün hale giderseniz, üreticinin hasat ettiği domatesin %99’u yeşildir. Üretici elindeki domatesi yeşil de olsa pazara sürüyor, çünkü geçim yolu budur.

İlaçlama konusuna gelirsek…
Baktığınız zaman Türkiye’de veya güneyde çok az analiz yapılıyor. Bizde ise her bölgenin bir günü vardır. O bölgenin yetkilisi gider analizini alır, Lefkoşa’da ki laboratuara gönderir. Bizde bu rutin olduğu için bazı dönemlerde değerler yüksek çıkıyor. Mesela Adana bölgesinde geçen sene 167 tane analiz yapılmış, Kıbrıs’ta ise bu sayı 600… Türkiye genelde ihraç ettiği ürünlere analiz yaptırıyor. Ama bilinçsiz ilaçlama var mı, bazı yerlerde var.

Siz aynı zamanda bitkiler için ilaç da satıyorsunuz, alıcılara yeterli bilgi veriyor musunuz?
Bizim hem Mağusa’da hem de Güzelyurt’ta ziraat mühendislerimiz var, onlar arabayla üreticileri geziyor ve gerekli olan ilaç tavsiyesini veriyorlar ve nasıl kullanılacağını da anlatıyorlar. Biz reçetemizi yazıp üreticiye veriyoruz ama sonuçta üretici birebir bizim kontrolümüzde değil.

Organik tarım yapmayı düşünmediniz mi?
Organik tarımın Kıbrıs’ta yapılması çok zor. Mesela bizim yanımızda ekim yapılan bir arazi var; bu arazide ilaçlama yapılmaması veya gübre kullanılmaması gerekiyor. Elektrik hattının iki kilometre gerisinde olmanız lazım. O yüzden küçük yerlerde organik tarım yapılması zor.

Ama organik tarım yapanlar var Kıbrıs’ta…
Yapılan tam organik değil aslında. Mesela hayvan gübresi kullanılıyor ki o gübrenin de organik olması lazım. Hayvan antibiyotik kullandıysa onun gübresinde de kimyasal vardır. Hayvanın yediği yemin bile organik olması gerekiyor. Mesela Avrupa’da ve İsrail’deki tohum firmalarında ‘sadece organik tohumdur’ diye ayrı bir sektör oluşmuştur. O yüzden bunlar yarı organik gibi bir şey oluyor.

Tarımla uğraşmaktan dolayı memnun musunuz, yaptığınız yatırım size geri dönüyor mu?
Kıbrıs’ta başa gelen hükümetlerin standart bir tarım politikaları yoktur. Günü birlik tarım politikası yapılıyor, bir plan, program yok. Canlı bir şeyle çalışıyorsunuz, dolayısıyla çok fazla efor harcıyorsunuz, personel çalıştırıyorsunuz. Biz narenciye ihraç ediyoruz diyoruz ama bizim narenciyemizin %80’i eski ağaç… Narenciyenin ekonomik ömrü 20-30 yıl arasıdır, yenileme yapılan bahçe sayısı çok az. Dolayısıyla narenciyede kalite düşüyor.  Ya da biz patates ihraç ediyoruz diyoruz; nasıl ihraç ediyoruz? Türkiye’de bir boşluk olacak, buradan gelip patatesi alıp götürecek. Geçen Ocak-Şubat aylarında oldu mesela… Ürün az oldu, talep fazla olunca buradan patatesi aldılar ama bu sene olmadı mesela. O zaman da mal üreticinin elinde kalıyor. Bu tür planlamalar yok işte. İç piyasada malın kalitesiz olmasının sebeplerinden biri de yeterince seranın olmamasından kaynaklanıyor biraz da. Gerekli olan teşvik yok. Bugün ben bakanlığa veya Kalkınma Bankası’na gideyim, ‘modern bir sera yapacağım, bana ne verirsiniz?’ diye sorsam ‘hiçbir şey vermem size’ der. Mesela biz dölleme için Türkiye’den arı getirtiyoruz. Türkiye’den alışımız çok ucuz, buraya gelirken verdiğimiz gümrük ve navlun parasıyla neredeyse iki katı fazla paraya satmak zorunda kalıyoruz.

Arılarla yapılan döllemenin ne faydası var?
Kimyasal kullanmadığınız için tadı daha güzel oluyor, domatesin içindeki çekirdek oranı yüksek oluyor.

Son yıllarda çift renkli, çizgili, koyu renkli minik domatesler görüyoruz marketlerde, bunların genetiğiyle mi oynanıyor?
Bunlarda genetiğiyle oynanmış diye bir şey yok. Melezleme yöntemi vardır. Bir anne bir baba dedikleri iki tane domates ekiliyor, baba domatesten aldıkları poleni anne domatese dölleme yapılarak elde ediliyor. Yani bir kimyasal veya ışığa tutma diye bir şey yoktur. Ama nedir siz orada daha seçici olabiliyor, ‘rengini daha koyu, daha açık istiyorum’ diyebiliyorsunuz. Hastalıklara dayanırlıklarını ise o anne ve baba domates belirliyor.

Deneme seranızda şu anda kaç çeşit domatesiniz var?
Yaklaşık 28 çeşit domates var.

 

Bu haber toplam 32251 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 195. Sayısı

Adres Kıbrıs 195. Sayısı