Ve top patlıyor
Tam da “yeni hükümet” oyununa dair provalar başlamıştı.
Toplum, neredeyse çok sesli bir koro halinde “Mali protokol demokrasinin kellesindeki kılıç, hükümetlerin ömrü Türkiye’nin ellerinde” şarkısı söylüyordu.
Türkiye’nin Başbakan rolündeki iki numaralı ismi böylesi “nazik” bir süreçte adaya geldi.
Diplomatik nezakete pek uymadı.
Bir yanına “namzet” Başbakan’ı aldı, diğer yanına eski Cumhurbaşkanı’nı…
Şimdi diyeceksiniz ki “iftar yemeği.”
Öyle de siyasette kimi “hassasiyetler” vardır.
Üstelik “Ramazan” dediğin de bir ay!
Az sabredilse, mayası çalınmış “koalisyon yoğurdu” da tutacaktı.
* * *
Ama asıl vahamet çok daha başka…
Bu ziyarete dair herhangi bir “siyasi itiraz” duydunuz mu?
Böylesi bir süreçte...
Demokrasi be bu!
Gitti mi gider işte...
Elde avuçta ne kalmışsa, ne kadar kalmışsa, nerede kalmışsa..
İşte bu “siniklik”tir içimizi ezen!
* * *
Şimdi sizi “en son Bakanlar Kurulu toplantısı”na götüreceğim.
Hani “koltuk altı dosyalar”ın olduğu toplantıdan söz etmiyorum.
O piyes!
Bu dediğim bir önceki...
Kaynağıma güveniyorum.
* * *
“Kudret bey, bu hükümet senaryoları motivasyonumuzu sıfırlıyor, bize bir açıklama yapınız, ya tamam diyelim, ya devam” mealinde konuşuyor, bir bakan, Özersay’ın gözlerine bakarak...
Özersay bu sözlere “teessüf ederim” diye yanıt veriyor.
“Niye hep bizden şüphe ediyorsunuz. Ne münasebet!”
Yine o toplantıda, Maliye Bakanı, şu meşhur “kiralık arazi”yi de İçişleri Bakanlığı’na devretmeyi öneriyor.
Hatta o gün...
Hükümetin değil yıl sonuna dek, görev süresini tamamlaması konusunda bir sinerji ortaya çıkıyor.
Öylesine ki “kendi ayaklarımız üzerinde nasıl durabiliriz” sorusuna yanıt için 50 maddelik bir tedbirler dizisi de çalışılıyor.
Giderleri azaltmak...
Gelirleri artırmak...
Ayakta durmak için...
Hani o meşhur “iç paket” yazılıyor.
* * *
İşte böylesi tarihsel bir deneyimin fırsatını yitiriyor, bu toplum...
Ve “top” patlıyor.
“İftar” açılıyor.
Geriye “teessüf” kalıyor.