Eralp Adanır

Eralp Adanır

VEFA...

A+A-

 

Vefa; öyle birşey ki; ne dili var ne de kemiği.
Yürek ister kendini göstermek için.
Duygu ister, saygı ister, sorumluluk ister.
Yoksa tek başına ne yürek ne de vefa bir anlam ifade etmez.
Hani bir elmanın iki yarısı gibidirler.
Biri; bir diğerini tamamlar.
O; ne bir yansız, ne de öteki yansız olmaz işte.
Vefa böyle bir şey.
Ne emirle yerine getirilir, ne yasayla.
Ne konuşmayla somutlaşır ne de nutuklarla.
Vefa; somutluk ister; elle tutulan, gözle görülen.
Vefa; sözünün erini ister, kaypağını, yalancısını, entrikacısını değil.
İnançla, inanmakla beslenir Vefa.
İki elin kanda olsa, yüreğinde yer almışsa ancak gösterilebilendir Vefa.
Madalya takmaz kişiye Vefa; ne koltuk verir, ne de oy.
Teşekkürü bir borç olarak da görmez Vefa; adı üstünde; ona borcunu ödeyendir Vefakâr.
Çan çalar devran döner, Vefa olduğu yerde durur.
Elinde iki şey kalır; Vefa ve Vefasızlık.
Vefa; hukuktan üstündür, anayasadan da, bürokrasidende, milletin vekillerinden, bakanlarından, hükümetlerinden de. Hatta cumhurbaşkanı makamından da.
Çünkü Vefa; “insandır”.
Ne makamdır, ne yasadır, ne politikadır... “insandır”
Vefa; bana bunu yap demez.
Vefa; bekleyendir...
Vefa; nutuklarıyla seni yargılamaz.
Vefa; yüreklerin yargısıdır.
Vefa; ahlâkidir, bir şeyi yerine getirmek, sözünde durmak, bağlılık’tır.
Vefa; insanca duruştur.
Ne der Mevlâna: “Vefâ; arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır...”
Vefa; yalan taşımaz, ihanet etmez, ikiyüzlülük yapmaz.
Vefa; insan olanın “insanlığıdır”...

Bu yazı toplam 2550 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar