“Vereceğiz, geri adım yok”
Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, yeni vatandaşlık vermeye devam edeceklerini söyledi
Ödül AŞIK ÜLKER
Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş, “geçmiş hükümetlerin tavrı” nedeniyle verilmeyen vatandaşlıklar olduğunu ve kendilerinin vatandaşlık vermeye devam edeceklerini söyledi.
“Bunlara vereceğiz, bunun geri adım atması yok” diyen Denktaş, “Rum tarafı görüşmeler devam eder diye hayatını durdurmuyor ve devam ediyor, Türk tarafı hayatını durduracak, inkişaf yapmayacak, vatandaşlık vermeyecek, yeni yatırım yapmayacak, yeni ilişki kurmayacak. Niçin? Çünkü görüşmeler var, masa bozulur. Kusura bakmayın ama bu anlayışta olan bir siyasetçi değilim” diye konuştu.
Denktaş, “Rum bu süreci uzattığı müddetçe benim burada nüfusum da artar, yatırımım da artar, inkişafım da artar ve artacak, artmalı da”dedi.
Müzakere ekibini “acemi” olarak tanımlayan Serdar Denktaş, endişelerinin azalacağına artmakta olduğunu kaydetti. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın kendi düşünceleri ve hassasiyetleri çerçevesinde, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını korumaya çalıştığını ancak bunun kendisi için yeterli olmadığını vurguladı.
İlişkilerin karşılıklı düzenlenmesi...
Soru: Türkiye Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in üç günlük bir çalışma ziyareti oldu. Ortak bir basın toplantısı düzenlediniz ve siz yeni bütçe ile daha iyi şeyler olmasını beklediğinizi söylediniz. Yeni bütçeyle ilgili ne gibi değişiklikler var, radikal değişiklikler var mı?
Denktaş: Radikal değil ama bir takım yatırımları, harcamaları hızlandırma açısından, daha verimli bir dönüşümün sağlanması için her iki tarafta da bir takım sıkıntılar vardı. Onları düzenledik. Genelde Türkiye’den bakanlar geldiğinde bir veya iki günlük ziyaretler olur. Protokol görüşmeleri, yemekleri derken zaman biter ve herşeyi konuşamadan dönerler. Bir müddet önce Tuğrul Bey’le bir çalışma ziyareti planlaması içerisine girdik ve bu üç gün boyunca sekiz bakanlık kendi sıkıntılarını, takıldıkları noktaları tek tek gündeme getirmiş oldu. İlişkilerin karşılıklı düzenlenmesinden, mali uygulamalara kadar birçok konu ele alındı. Bizim onlardan beklentilerimiz, onların bizden beklentileri enine boyuna tartışıldı. Notlar alındı ve güzel bir çalışma dönemi geçirdik. Şimdi hem onların, hem bizim yapacağımız düzenlemeler var. Mali Yönetim Yasası gündemimizdeydi, onun bir an önce geçirilmesi için düğmeye basılmış durumda, daha iyi bir yıla gireceğiz diye düşünüyorum.
“Kaynak sıkıntısı diye birşey yoktur”
Soru: Bakanların hemen hemen hepsi kaynak sıkıntısından söz ediyor...
Denktaş: Kaynak sıkıntısı diye birşey yoktur. Bu alışılagelmiş bir söylemdir. Ben, hiçbir bakan arkadaşımızın talebini kaynak sıkıntısı var diye durdurmuş değilim. Gerek sağlıkla, gerek eğitimle ilgili ne talep gelmişse bunu ortadan kaldırdık, uygulamaya geçtik. Kaynaktan ziyade bürokratik bir takım engeller var mı? Var. Örneğin öğretmenlerde bütün kadro dolmuş durumdadır, son kadro düzenlemesinden bugüne öğrenci sayısı arttı ama öğretmen kadrosu artırılmış değil. Bunların önünü açmak zorundayız ki eksik kalmış yerlere atamaları yapabilelim. Yoksa ödeme açısından herhangi bir sıkıntımız yok.
Sağlıkta tam gün...
Soru: Peki sağlıkta doktorların özlük haklarının iyileştirilmesi ve tam güne geçilmesi konusu...
Denktaş: Sağlık Bakanlığı ve ilgili sendikalarla görüşmeler yaptık, ne olacağını biliyorlar. Ama bütçe görüşmeleri nedeniyle 31 Ekim’e kadar buna bakamayız bile, 31 Ekim’den sonra gerekli düzenlemeleri yapıp Bakanlar Kurulu’ndan meclise sevk edeceğiz.
Soru: Sağlıkta tam güne geçmek yakın mıdır?
Denktaş: Öyle. Hem mecliste konsensus var, hem de bugüne kadar Maliye Bakanlığı karşı dururdu, bazı riskleri göze alamamaktaydı, biz onları kendi içimizde çözdük. Sendikayla anlaştık, dolayısıyla gereği neyse yapılacak.
“Sendikaların talepleri inceleniyor”
Soru: Kamuda HP dışında bir artış öngörüyor musunuz?
Denktaş: Onu tartışmaya daha yeni başladık. Göreceğiz. Şu anda birşey söylemek mümkün değil. Sendikalarla protokol görüşmeleri yeni başladı. Taleplerini aldık, çarşamba günkü toplantıya misafirimiz olduğu için ben katılamadım ama arkadaşlar talepleri aldı, incelemesini yapıyor. 1-2 toplantıda sonuca varacağız diye düşünüyorum.
“Birkaç eksiğimiz var”
Soru: Yapısal değişim programındaki 17 maddeden hiçbirinin hayata geçmediğine dair eleştiriler var. Öte yandan siz “hükümet iyi gidiyor” diye açıklama yapıyorsunuz. 17 maddenin hiçbirini hayata geçirmeden hükümetin iyi gittiğini nasıl söyleyebiliriz, bu bir çelişki değil midir?
Denktaş: Hiç çelişki değildir. 1 Ocak itibarıyla protokol uygulamaya girmiş olsaydı, 17 madde için programda 2016 için verilen tarihlerde onlar sonuçlandırılacaktı. Ancak biz Ağustos’ta protokolü uygulamaya koyduk. 17 maddeye baktığımız zaman, bitirilmesi için 8 aylık süre verilen maddeleri öngörülenden daha kısa sürede tamamlayacağız. Bütün bakanlıklara yönelik incelemelerde de ortaya bu çıkıyor. Dolayısıyla gecikmiş bir görünüm olsa bile, aslında hükümete geldiğimiz andan itibaren başlattığımız çalışma bizi hedefe doğru yönlendiriyor.
Birkaç eksiğimiz var. Bir tanesi ek mesailerle ilgili önlem alamamış olmamızdır ki bunu kısıtlayan başka bürokratik ve yasal sıkıntılar var. Onu 2017 içinde çözmek durumundayız. Toplu taşımacılığa yönelik bir takım girişimlerimiz var. Onu da mutlaka bu dönem içerisinde halledeceğiz. Bir de KDV gelirlerinde istediğimiz artışı yakalayamadık, onun da nedeni piyasaya çok uzun süre ödeme yapılmadığı için, insanlar dahilde aldığımız KDV’de bize bir gerileme yaşattı. Ödemediler, ödeyemediler, faturasız satışlar oldu vs. Şimdi onu da düzene sokacağız. Biz doğrusu gelecek yıl için oldukça ümitliyiz.
Soru: Toparlanıyoruz Hareketi makam arabalarının usulsüz alındığı gerekçesiyle bir dava açtı. Mahkeme süreci devam ediyor, siz de karara saygılı olacağınızı söylediniz. Nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Denktaş: Şu anda mahkeme karar aşamasına geldi. Gazetelerde yazılan çizilenleri görüyorum, mahkemelerdeki bir konuyla ilgili bu tür yorumlar yapılması, yazılar yapılması doğru mudur merak ediyorum. Ben mahkemenin kararına saygılı olacağımı ve mahkemede ara emri alınması halinde ne yapacağımı söyledim. Ara emri verilmez ve ileride duruşmanın sonucu ters çıkarsa ne olur, bunu izah ettim, dolayısıyla bu aşamada daha fazla birşey söylememem lazım diye düşünürüm.
--------------------
Azınlık hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş
“Sanki biz mercedesciklerin içinde keyif çatıyoruz”
Soru: Makam arabalarına kamuoyunun tepkisi eksik şeyler varken, “para yok” söylemleri varken, TÜK için fon konurken arabaların alınmasınaydı. Okullarda bazı eksikler var örneğin...
Denktaş: Eğitim Bakanlığı’ndan okullara yönelik tamirat, düzenleme, bina diye ne geldiyse bütünüyle hepsi için, üstelik daha Türkiye’den para gelmeden, blokeyi verdik ve inşaatları başlattık. Kimisi bitti, kimisi biraz geç başladı diye geç bitti ama kaynak sıkıntısı diye bir iddiayı asla kabul etmiyorum.
Soru: İlk başta ödemeler için bir borçlanma yapmıştınız...
Denktaş: 24’ünde görev aldım, 27’sinde maaş ödemem gerekirdi. Görevi alırken dönemin başbakanı ve maliye bakanı “protokol imzalanmazsa maaşlar ödenemez” demişlerdi ve nitekim bir ay önce de kendileri maaşları taksitle ödemişlerdi. Ben göreve gelince üç günde bu maaşları ödeyecek yöntem bulmamız gerekirdi. Dolayısıyla 40 günlük bir borçlanma yaptım ve 40’ıncı gün o borcu ödedik. Bir sonraki ay yine sıkışıklık devam ettiği için, bu kez daha az bir miktar, yine borçlandık. 40’ıncı gün, yani gününde onu da ödedik. Şu anda öyle bir durumumuz yok, tam aksine geçmişten kalan bütün borçları da ödedik. Yeni ihaleler de açmaktayız, yatırımlar devam ediyor.
Bir önceki Maliye Bakanı “biz makam aracı almayacaktık” dedi ve bir liste yayınladı. 23 Mart 2016’da Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi Müdürü Melih Çerkez, Maliye Bakanı Birikim Özgür’e bir yazı yazıyor ve değişik daireler için 20 araba ve 10 makam aracı için bloke ayrılmasını talep etmişti. Geldiğimiz günden itibaren bize makam arabası talepleri geliyordu. Biz Ağustos sonu, diğer bütün ödemelerimizi yaptıktan sonra bir yoklama yaptık, talep eden sayısı 14’e çıktı. Biz de “‘ihtiyacım yok’ diyenlere de alalım ama toptan alım yapacağımız için fiyatlar ucuzlayacak” dedik, neticede bunu uyguladık. Belli ki eski bakanlar makam aracı talep etmiş olmaktan utanıyor, adını salon araç koyuyorlar. Makam aracı salon araç değil mi, makam araçları kamyon mu? Ama kamuoyunda öyle bir şey, sanki biz mercedesciklerin içinde keyif çatıyoruz. Bu araçlar bu devletin makamlarının aracıdır. Ben geçtiğimiz günlerde Türkiye’den gelen ilgili bakanı, üç gün boyunca, bir arkadaşımızdan emaneten aldığımız gri bir mercedesle, plakayı değiştirerek, gezdirmek zorunda kaldım. Bakanlığımdaki makam arabası beni üç defa resmi ziyarete giderken yolda bıraktı, onu kullanamam. Ne yapacağız? Bütün borçlar ödenmişken ve daha önceden hazırlanan bütçede var olan taleplerin tümü de karşılanabiliyorken, bunu mesele haline getirmek, tam anlamıyla eleştirecek birşey bulamamaktır.
“Geldiğimiz noktada artık yapacak birşey yok”
Soru: “Ercan geri alınacak” demiştiniz. Çarşamba günü Ercan’da terminal binasının temel atma töreni yapıldı, siz törene katılmadınız. Neden katılmadınız?
Denktaş: Başka misafirim vardı.
Soru: Yani daha önceki tavrınızla alakalı değil?
Denktaş: Daha önceki tavrımı CTP-DP döneminde ortaya koydum. Daha hiçbir şey başlamadan, birşeyler yapılabilecek durumdayken taleplerimi ortaya koydum ama CTP barikatını o dönemde aşamadık. Bugün geldiğimiz noktada artık yapacak birşey yok. Şu anda iş işten geçmiştir, yatırım başladı. Bu andan itibaren yapacak birşeyimiz yoktur.
“Vereceğiz”
Soru: Kıbrıs konusunda müzakereler devam ediyor. Vatandaşlıklarla ilgili bazı rakamların konuşulduğuna dair Cumhurbaşkanı’nın da açıklamaları var. Öte yandan basında mevcut hükümetin vatandaşlıklar verdiği yer aldı, resmi gazetede de bazı kararlar çıktı. Sizin “5 bin olur, 10 bin olur, 15 bin de olabilir” gibi bir açıklamanız var. Ancak masaya İçişleri Bakanlığı’ndan alınan bazı rakamlar kondu. Müzakereler devam ederken, hükümetin vatandaşlıklar vermesi ne anlama geliyor?
Denktaş: Benim ülkemde yaşayan, doğan, büyüyen, bizimle aynı kültürü soluyan ve belki de Türkiye’ye hiç gitmemiş insanlar var. Geçmiş hükümetlerin tavrı nedeniyle de vatandaşlıkları verilmemiştir. Bunlara vereceğiz, bunun geri adım atması yok. Görüşmeler devam ederken “vatandaşlık veriyoruz, vay masa gitti” diyenler, görüşmeler devam ederken doğalgazla ilgili Güney’de yapılan anlaşmalara ses bile çıkartmıyorlar. Rum tarafı görüşmeler devam eder diye hayatını durdurmuyor ve devam ediyor, Türk tarafı hayatını durduracak, inkişaf yapmayacak, vatandaşlık vermeyecek, yeni yatırım yapmayacak, yeni ilişki kurmayacak. Niçin? Çünkü görüşmeler var, masa bozulur. Kusura bakmayın ama bu anlayışta olan bir siyasetçi değilim. KKTC’de yasaların gereği neyse onlar yapılmaya devam eder, Rum bu süreci uzattığı müddetçe benim burada nüfusum da artar, yatırımım da artar, inkişafım da artar ve artacak, artmalı da. Biz 200 bini verdiğimiz gün, kendisi 600 kusur bin bir rakam vermişti, bir ay içinde bu rakam 8 yüz kusura çıktı. Yani orada benim nüfusum kadar bir rakam arttı. Dönüp “hop dur bakalım” dedik mi? Demedik. Ama şimdi benim ülkemin insanına, burada doğmuş veya çok küçük yaşta buraya gelmiş ve burada büyümüş, artık 20’li, 30’lu yaşlara varan insanlara, bu ülkeye yatırım yapmış insanlara vatandaşlık vermeyeceğim, bu kimin aklıdır? Benim değil, biz vereceğiz.
Bakanlar Kurulu kararıyla vermemizin nedeni ya annesi ya babası, bazı hallerde ikisi birden vatandaştır ama çocuk 18’i geçmiş durumda, yurtdışına da hiç gitmemiş. Onu ne yapacaksın? Yasaya göre de Bakanlar Kurulu’na götürmek lazım çünkü ne oturma izni var, ne çalışma izni var, talebeydi. Onlara da tabi ki Bakanlar Kurulu’yla vatandaşlık vereceğiz ve tabi ki yatırımcı varsa vs.
--------------------
“Garantiler konusunda, çok büyük kuşkularım var”
Soru: Cumhurbaşkanı’yla dönem dönem görüşmeleriniz oluyor. Bu görüşmeler sonrasında da endişeleriniz olduğunu söylüyorsunuz...
Denktaş: Giderek de büyüyen endişeler.
Soru: Desteğimiz sürüyor ama endişelerimiz de var gibi açıklamalarınız var...
Denktaş: Destekten kastımız çağrıldığımızda gidip görüşlerimizi sunmaktır, anlatmaktır. Endişelerimizi içeride de belirtiyoruz, “yaşa git, doğru yoldasın” anlamında bir destek değil. Düşüncelerimizi anlatma desteğidir. Metin ortaya çıktıktan sonra artık bir karar vermek durumundayız, hükümet olarak değil, ayrı ayrı partiler olarak karar vermek durumundayız, onu bekliyorum. Ama şunu da rahatlıkla söyleyebilirim ki, her geçen gün endişelerim azalacağına, daha da artıyor. Örneğin, toprak ve mülkiyetin aynı terazi içerisinde ele alınması bana göre büyük bir hatadır. Çünkü orada yazı da, tura da gelse Rum kazanacak görünmektedir. Bunun karşılığında elde ettiğim birşey yoktur.
Garantiler konusunda, artık bu gelinen noktadan itibaren, çok büyük kuşkularım vardır. Ortaya ne konursa konsun, test edip güvenliğimi sağladığını bildiğim, sistemi de hiç değilse %70 koruyabildiğini test ettiğim bir sistem kalkacak yerine başka birşey gelecek ve bu bize “garantidir” diye yutturulmaya çalışılacak. O kısmı beni inanılmaz derecede rahatsız ediyor.
Soru: Masada Türkiye’nin de olacak olması endişelerinizi azaltmaz mı?
Denktaş: Hiç fark etmez, çünkü iş “tabu değil, tartışırım” dediğimiz andan itibaren öyle bir noktaya getirildi ki... En sona kalmış, artık bütün konularda anlaşılmış bir noktada garantiler konuşulacak, Yunanistan’ın tavrı belli, İngiltere’nin tavrı belli, Rum tarafının tavrı belli, bizim taraf da herşeyi tartışmaya hazır durumda zaten. Türkiye’nin o noktada direnebilecek el gücü kalmaz.
Soru: Tümünün imzası olmadan değiştirilemez...
Denktaş: Türkiye, diğer bütün anlaşmaları reddetme noktasında veya ortadan kaldırma noktasına düşebilecek mi? Düşemeyecek. Buradaki ekibimizin acemiliği Türkiye’yi köşeye sıkıştırmış durumdadır ve bunun cezasını da göreceğiz.
Soru: Türkiye ile istişare içinde yürütülmüyor mu?
Denktaş: Türkiye ile her zaman istişare içinde yürütülür ama örneğin Gambari Belgesi’nin imzalanmasıyla birlikte, Annan Planı’nın defin belgesinin imzalanmasıyla birlikte bu şimdi içinde bulunduğumuz süreç açıldı. Bu Türkiye ile istişare edilerek yapılmış birşey değil. Odaya kahve içilmeye girildi, çıkarken de bu yapıldı. Talat, Hristofyas görüşmesinden dönüşte, bizim tarafa geçerken aniden “tek egemenlik, tek temsiliyet, tek vatandaşlık” diye beyanat verdi ve ne biz, ne de Türkiye bunun altından kalkabildik. İstişareyle mi götürülüyor? Evet istişare ediliyor, doğru. Ama “garantiler tabu değildir” gibi açıklamalar istişare ederek yapılmış açıklamalar değil, empoze edilmiş uygulamalar haline dönüşüyor. Bu da büyük bir hata, büyük bir yanlış.
“Benim için yeterli değil”
Soru: Yani siz Cumhurbaşkanı Akıncı ve ekibinin Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını korumadığını düşünüyorsunuz?
Denktaş: Kendi düşünceleri, hassasiyetleri çerçevesinde, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını korumaya çalıştıklarına inanıyorum, ama kendi düşünceleri çerçevesinde korudukları benim için yeterli değil ve benim gibi düşünen birçok kişi için de yeterli değil.
Bunun dışındaki diğer konularda, benim tanıdığım, kabullendiğim, içselleştirdiğim devletimin cumhurbaşkanıdır. Kendisine son derece saygılı bir şekilde giderim. Benim bilgimde olmadan doğan sıkıntılar da var, onları gidermeye çalışırım. Bilmesi gerektiğini düşündüğüm herhangi bir olay olduğunda hemen bilgisine getiririm, saygıda kusur etmem mümkün değil ama Kıbrıs konusunda da farklı düşünceler içerisindeyiz, bu da bir başka gerçek.
“Değerlendirilme sandıkta yapılır”
Soru: Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Denktaş: Bu ülkede artık kendi giderlerimizi karşılar durumdayız. Bunun daha da iyiye gitmesi noktasında uğraşımız devam edecek. Herşey iyiye gidecek, kendi iç düzenimiz açısından geleceğe yönelik hiç umutsuzluğum yok. Eksiklerimiz var, yanlışlarımız var. Eksiklerimizle, yanlışlarımızla, doğru yaptıklarımızla günün sonunda değerlendirilmek için, kısmetse 2018’de, halkımızın önüne gideceğiz. Basında ve sosyal medyada sürekli büyük fotoğraf içinde bir nokta bulup “buradan vurayım” yaklaşımı var. Bu doğru bir yaklaşım değil, hiçbirimiz için, bugün burada benim, yarın bir başkasıdır. Siyaseti ve siyasetçiyi kötülemekle bir yere varmak mümkün değil. Çünkü birileri daha sonra gelip siyasi olacak ve siyaset yapacak. Ne yapıldı, ne yapılmadı, bunun değerlendirilmesi, günü geldiğinde, sandıkta yapılır, vatandaşın verdiği karar, hepimizin saygı duyması gereken bir karardır. Biz işlerin daha iyiye gideceğini söylüyoruz, göreceğiz, şu ana kadar iyi gidiyor.