Vicdanım rahatsız Haluk
Güzel günler göreceğiz çocuklar,
Güneşli günler göreceğiz...
Nazım Hikmet
Haluk’u tanımıyorum ben. Görmüşümdür belki bir kaç yerde, memleket avuç içi kadar. Bir iki eyleme katılmışızdır birlikte, yan yana slogan atmışlığımız da olmalı mutlaka, hatırlamıyorum.
Ortak dostlarımız olduğu kesin, inandığımız düşler gibi.
Savaşsız bir dünya, öldürülmeyen insanlar, tankların çiğnemediği topraklar, yıkılmış utanç duvarları, bertaraf edilmiş ter örgüler gibi...
Birleşmiş bir ülkede saygı görerek yaşamak gibi, sosyal adalet, demokrasi, insan hakkı gibi. Düşüncemizden dolayı yargılanmamak gibi.
Dostluk, kardeşlik gibi, sevgi gibi, aşk gibi...
Hayal aleminde yaşıyorsun diyorlarmış Haluk’a. Derler bilirim, güzel bir dünya hayallerde mümkün ancak, çirkin gerçekse bambaşka, paranoya büyük, korunmak gerek dünyanın zorbalığından!
Öyleymiş, öyle diyorlar hep. Benim dünyam bu değil oysa, tanımasam da Haluk’u, biliyorum onunkunda da yok zorbalık.
En çok zorbalıktan korkanların en büyük zorba olmaları tesadüf müdür acaba diye meraklanırım ben sık sık.
Hayal aleminde yaşıyorum ben de evet, Haluk gibi.
Şiddetin şiddetle çözülemeyeceğine inanıyorum. Kahramanlarımı pasifist liderler arasından seçiyorum, savaşın her türlüsünü lanetliyorum. Silah görmek istemiyorum, dokunmayı reddediyorum!
‘Bir yerlerde birileri öldürülürken, birileri ölüleri için ağlarken, birileri de insanlığı eze eze geçen, kahrolası tankları, uçakları, silahları gururla alkışlıyor. İnsan ben bu ölüm makinelerini niye gururla alkışlıyorum diye sormalı kendi kendine. Bu böyle olmamalı yani.
Bakıp görürseniz; bu ataerkil sistem, dayatılan milli değerler, toplumsal değerler, kutsallaştırılan bayraklar, beton heykeller ve daha bir sürü kılıktan kılığa bürünmüş militarist travmalar. İşte bunları sorgularsanız vicdanınız rahatsız olacaktır zaten.
Olmalı... Bu direniş benim değil hepimizin!’ diyor Haluk, ben de aynı şeyi söylüyorum. Haluk’un bugün hapiste dördüncü günü, ben Kıbrıs güneşinin tadını çıkarıyorum, ailemin sıcacık sohbetlerine bulanıyorum gün boyu, seviyorum, seviliyorum, dokunuyorum.
Vicdanım rahatsız Haluk. Silaha dokunmayı reddeden, şiddet kültürüne karşı çıkan temiz bir yüreğe kelepçe vurulan bir ülkede yaşadığım için vicdanım rahatsız.
Sen bu cümleleri kurduğun için hapsolunurken, ben buna izin veren siyasetçiler seçtiğim için vicdanım rahatsız.
Şiddeti uygulayanlar baştacı edilirken, karşı çıkanların hapsedildiği bir adalete dur diyemediğim için rahatsız vicdanım.
Ellerin havada bindirilirken sen arabaya, tutuklu, düşümüze sahip çıkmak için hiçbir şey yapamadığımdan rahatsız benim vicdanım.
Korkaklığımdan rahatsız.
Kıskanıyorum seni Haluk bir yandan, cesaretini kıskanıyorum, düşümüze duyduğun saygıyı, kararlılığını, gücünü kıskanıyorum. Dimdik duruşunu kıskanıyorum şiddetin karşısında, onurunu.
Bir gün bu çabalar sonuç verdiğinde, ben yaptım diyebilmenin sana vereceği haklı gururu kıskanıyorum. Gelecek o günler Haluk, gelecek biliyorum.
Bu direniş senin değil, hepimizin, haklısın. Ama, sen yandığın için çıkacak bir gün karanlığımız aydınlığa ve benim vicdanım hep rahatsız, seni hep kıskanacağım Haluk.
7 Aralık 2014
Çatalköy